|7|Little Whispers

229 25 71
                                    

Şoföre ücretini ödedikten sonra, taksiden indim ve evimin kapısının önüne geldim. Dışarıda hafif hafif rüzgar esmeye, yağmur da çiselemeye başlamıştı. Bu yüzden fazla oyalanmadan eve girdim. Ayakkabılarımı çıkarttım ve içeri geçip kendimi salondaki koltuğa attım.

Üzerimde arkadaşlarımla aramın düzelmesinin verdiği bir rahatlık vardı. Sonunda mutluydum... Hoseok'tan özür diledikten sonra Jiminlerin evinde biraz daha takılmış, dertleşmiştik. Ben saatin akşam 10'a yaklaştığını görünce geç olduğu için eve gelmeye karar vermiştim.

Koltukta birkaç dakika süren boş boş oturma serüvenimden sonra bir şeyler izlemek adına televizyonu açtım. Kanallar arasında gezinirken şanslıyım ki en sevdiğim programın oynadığını gördüm. E tabii, birazcık daha keyiflendim ve yayılarak programı izlemeye başladım.

...

Aradan kısa bir süre geçmişti ve program reklam arası vermişti. Ben de reklamların sesini duymamak için televizyonun sesini kapattım. Ardından, ellerimi başımın arkasında bağlayıp gerinirken kulağımın yakınlarında bir fısıltı duydum.

"Hey..."

Duyduğum fısıltıyla olduğum yerde sıçradım. Hemen ayağa kalktım ve arkama bakınmaya başladım. Fısıltı çok sessizdi ve duyulması çok güçtü. Ama bu ses hâlâ beynimin içinde yankılanıyordu. Bir erkek sesi...

Elimde kumandamla her an saldırıya hazır bir şekilde bekliyordum. Etrafa hızlı hızlı göz gezdiriyordum. Kalbimin atış hızı artmaya başlamıştı. Kaslarımın hafifçe gerildiğini hissedebiliyordum.

"Hey! Sen kimsin? Çık ortaya ve yüzleş benimle!"

Elimdeki kimseye zarar veremeyeceğim kumandanın ve her ne kadar korkutucu olmaya çalışsam da titrek çıkan sesimin hiçbir yararı olmadığını bilsem de şu anlık elimden gelen buydu.

"Senden korkmuyorum. Buraya gel!"

Sesimi biraz daha yükseltmiştim. Korkmadığımı söylerken hafifçe uydurmuş olabilirim. Ama evdeki her kimse bunu bilmesine gerek yoktu.

Etraf bir anda olduğundan çok daha sessiz olmuştu. Ve bu sessizliğin ortasında tam ensemin orada sıcak bir nefes hissettim. Ardından da yine aynı o derin, boğuk fısıltıyı duydum.

"Jungkook."

Bir anlığına hissettiğim ürpertiyle titredim. Tüm vücudum korkuyla gerildi. Hızlıca kafamı çevirdim ve sesin geldiği yere baktım. Hiçbir şey yoktu...

Anlık gelen dürtüyle hemen koşmaya başladım, arkama bile bakmıyordum. Elimdeki kumandayı kaldırıp bir tarafa attım. Hemen kapının kilidini açtım ve kapıyı arkamdan sertçe kapattım. Işıklar ve televizyon açık kalmıştı ama şu an çok da önemli değildi.

Evden çıktıktan sonra koşarak sokağın ortasına geldim. Dizlerimi tutarak biraz soluklandım. Gerçekten hızlı koşmuştum, o yüzden nefesimi yakalamakta güçlük çekiyordum.

Elimi hemen cebime attım. Şükürler olsun ki, telefonum cebimdeydi. Derin bir iç çektim ve hemen telefondan bizimkileri aradım.

'Jimin Aranıyor'

Çalmıyor. "Ne?!" Ekranın üst kısmına baktığımda hattın olmadığını fark ettim. "Kahretsin! Bu nasıl zamanlama böyle?" diye söylendim kendi kendime. Sanki her şey çok yolundaymış gibi bir de yağmur bastırmıştı.

Islanmaya dayanamıyordum ama bu evden bir an önce uzaklaşmalıydım. Hızlıca yola çıkıp taksi geçmesi umuduyla yolu izlemeye başladım.

...

Invisible || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin