94 30 32
                                        


kahvaltiyi yaptiktan sonra evden ayrilmistim. mektupla beraber. arkasina baktigimda, gonderici kisminda.. jo yaziyordu? asakura jo. ismi bile guzeldi sevdigimin.

golge bir yer bulup oturduktan sonra actim zarfin icini. iki kere katlanmis bir mektup. kagidi actim. sanirsin daktiloyla yazilmis, o derece guzeldi yazisi jo'mun.

daha fazla beklemeden okumaya basladim.

16.08.2003

sevgili yudai,

oncelikle merhaba, jo ben. nasilsin, nasil gidiyor hayat? umarim guzel gidiyordur, umarim ki her sey yolundadir. aksi hâlde, bilirsin, senin derdin benim derdimdir. rahatca anlatabilirsin her zaman. hep dinleyebilirim seni, kulaklarima bir melodi gibi gelir sesin. devamli calan ama hic bunaltmayan o sakin muzikler gibisin.

ahh, neyse. buraya ne yazmaliyim bilmiyorum. sadece iyi oldugumu haber vermek istemistim. eminim ki merak etmissindir. her zaman biraz birikmis param vardir, bilirsin. bir ev kiraladim burada. tam zamanli olarak calisiyorum bir restorantta. onla geciniyorum, merak etmene gerek yok beni.

ayrica sen de cevap olarak bir mektup yazabilirsin. yazdiklarini okumayi severim, bilirsin.

bu arada, nerede kaldigimi soylemeyecegim. zarfin arkasinda yazan adres baska birinin adresi, ona gondermeye calisma yani.

seni cidden cok ozledim. ama yuzyuze gorusecek cesaretim yok. olaylari biliyorsun, atildim gruptan. neden atildigimi muhtemelen soylememislerdir sana ama ben yine de tedbirli olayim. eger ogrenmissen ve bunu okuyorsan, unut gitsin her seyi. beni de unut. hatta ben yazmayi burada bitireyim, daha fazla sacmalayip moral bozmak istemiyorum.

asakura jo

-

simsegin cakmasiyla kendime geldim. hafif ciselemeye baslamisti yagmur. ne zamandan beridir burada oturuyordum bilmiyorum ama, bayagidir oturdugum kesindi.

boyle derince neyi mi dusunuyordum? tabii ki de jo'yu. sevdigim cocugu.

elimde siki sikiya tuttugum kagidi duzeltmeye calistim. sadece kenari burkulmustu biraz. katlayip bacaklarimin arasina koydugum zarfin icine yerlestirdim mektubu. daha sonra adrese baktim, dusundum. uzak bir yerdi belli ki, ismini hic duymamistim cunku.

aklima gelen bir fikirle oturdugum agacin altindan kalkip muhtarin oturdugu dukkana dogru yurudum. kendimden emin ve hizli adimlarimla sonunda ulastigimda dudaklarimi araladim.

"muhtarim, iyi gunler! nasilsiniz?"

guler yuzumu eksit etmeyip yanindaki bos sandalyeye oturdum. dudaklari hemen yukariya dogru kivrilmisti. bizi seviyor ve destekliyordu fazlasiyla. bu yuzden minnettardim ona.

"cok sukur iyiyim yudai, sen nasilsin?"

"ben de iyiyim muhtarim, sag olun. bir sey soracaktim."

tum dikkatini bana vermisti. ceketimin ic cebinden cikarttigim zarfin arkasindaki adresi gosterdim.

"bu adresi biliyor musunuz acaba? ne kadar yakin, ne kadar uzak..?"

gogsundeki gozlugu alip gozlerine takti. okumaya calisti bir sure. en sonunda anlayinca umitsizce bakti bana.

"uzgunum evlat, burasi cok uzakta. ulkenin diger tarafi neredeyse. deniz kenarinda kucuk bir kasaba, ayni burasi gibi."

butun moralim yerle bir olmustu. oraya gitmek icin fazlasiyla para gerekirdi ve benim uc bes kurustan baska param yoktu. anlayacagin, benim ona ulasmam imkansiz gibi bir seydi.

↬faely

impossible, kjoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin