Baygın bir şekilde etrafıma baktım. Kalkacak gücüm yoktu. İşaret parmağımı kaldırıp kendi kendime bir şeyler çizmeye başladım.
Yıldız çizmek çok kolaydı. İkizler yani kardeşlerim bir türlü bunu yapamıyordu. Gözümün önüne gelen anıyla hafif bir şekilde gülümsedim. Ne kadar yorucu günlerim olsa da kardeşlerimle zaman geçirmek benim için çok güzeldi.
İşaret parmağım havada durmuştu. Ben yıldız çizmek istiyordum ama kafamdaki düşünceler yüzünden durmuştum.
Benim kardeşlerim yetimhanede duruyordu. Saçlarım yeniden uzayabilirdi ve onlar tekrar dokunabilirdi.
Neden bu bana imkansız gibi geliyordu? Bana küsmüşlerdi. Beni istemiyorlardı.
Onlar beni affedecekti. Bunun için her şeyi yapacaktım. Onların kalbi saftı. Bu benim için kolay olacaktı. Onlarla güzel vakit geçirmek istiyordum. Bunu özlemiştim. Yüzüm bir anda asıldı.Ben onlara da veda edecektim. Bütün paramı onlara verecektim. İyi bir gelecek onları bekliyordu. Onların hayattında olmaya niyetim yoktu.
Ben onları istesem bile onlar beni hayatlarında istemezlerdi.Telefonum yanımda değildi. Yoksa yurt müdürünü arayacaktım. Onların sesini özlemiştim.
Kapı sesi açıldı kafamı sola çevirdim. Kağan Martin karşıma geçti. Yüzü hala öfkeli bir şekilde duruyordu. Gözlerinde olan öfkeye bir anlam veremiyordum. Bana bu kadar öfkeli bakmasına gerek yoktu.
"Birinci cezan bitti" dedi umursamaz bir şekilde.
Odaya kısa bir bakış attı."Pisliğini güzel temizlemişsin." Utancımdan ne yapacağımı bilemedim. Bu benim suçum değildi.
Üzülme Züleyha zaten öleceksin. Yaşadığın tüm kötü şeyler bitecek.
Kağan Martin beni kendi halimde bırakıp gitmişti. Bende yavaş bir şekilde ayağa kalktım. Başım dönüyordu.
Odama gelince yorgun bir şekilde kendimi yatağa attım. Bedenim ağrıyordu. Her tarafımda şiddetli bir ağrı vardı.Bunun için bile ölebilirdim.
Kendimi çok aç hissediyordum. Ağzımda oluşun garip tatdan kurtulmam gerekiyordu. Banyoya girer girmez ağzımı suyla çalkaladım. Çeşme suyunu içtim. Ilık bir tadı vardı. Çok susamıştım. Aynadaki yansımamla göz göze geldim korkunçtu.
Dudaklarım kurumuştu ve çatlamıştı. Dilimle ıslattım.Yüzüm solgundu ama bu sefer farklıydı. Başım şiddetli bir şekilde ağrıyordu. Elimle biraz başımı ovaladım ağrı gitsin diye.
Gözlerim kapanıyordu. Bir şeyler yemem gerekiyordu.
yavaş adımlarla odadan çıktım. Asansöre bindim ve asansörün düğmelerini çift bir şekilde gördüm. Bir asansörün düğmesine bile basamıyordum. Asansör durduğu gibi kendimi mutfağa attım. Masanın üzerinde meyveli kek vardı. Tam bir tane meyveli keki ağzıma atacakken Kağan Martinin kaba sesini işitim.
"Ben demeden nasıl yemek yemeğe cüret edersin?" Diye sordu. Mahçup bir şekilde elimdeki keki eski yerine koydum.
"Acıktım sadece kek yemek istemiştim." Dedim. Sesimi ben bile zor duymuştum.
"Ben öyle istemiyorum. İlk önce banyo yap ki... Midem seni kaldırsın."
Sustum
Çünkü konuşacak gücüm yoktu. Öylece durdum. Tek lokma bir şey yemeden odama çıktım. Açlıktan karnım gurulduyordu. Masanın üstünde bir kaç tane kağıt vardı onları yedim.Çok acıkmıştım ve yiyecek hiçbir şeyim yoktu. Sadece birazcık olsun açlığımı unutmak istiyordum.
Kuru kağıtlar ağzımda garip bir tat bırakmıştı. İnanamıyorum kağıt yemiştim. Midem yemek yemek istiyordu ve ben tek lokma bir şey yiyemiyordum. Kendim için hiçbir şey yapmıyordum. İnsanların beni yok etmesine izin veriyordum. Herkes üstüme geliyordu.
***
Güzel bir duş alıp kendimi rahat olan yatağa bıraktım. Eskisi kadar duş almaktan korkmuyordum.
Korkularımız zamanla bitiyordu ama kağan Martine duyduğum korku hiçbir zaman bitmeyecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADİST PATRONUM
Romansa+18 içerir! "kafanı kaldır ve gözlerimin içine bak." emir veren sert sesiyle konuştu. ürkek bakışlarımı ona ittim. "kural bir, kağan Martin utangaç insanları sevmez." yüzüne tehlikeli bir gülüş sergiledi. "sen artık itaatkar kölemsin." *** Züleyh...