~Safkanların Oyunu~

438 38 106
                                    

♪♫ Middle Of The Night- Power-Haus~

|Ateş Krallığı

Kir içinde kalan atların, geniş ahırı kişneme sesleri ile doldurduğu esnada onların bakımları ile uğraşan hizmetliler, çamurlu toprakta koşuşturuyorlardı. Çizmeleri ve çamurun yapışkan sesleri, atların kişnemeleri ile karışırken ses kirliliğini umursamadan bağırıp çağıran hizmetliler ise rahatsız edici melodiye ayrı bir nota ekliyordu.

Tüm bu sesler arasında sessizliğini koruyan ve sadece Lordu'nun atını dikkatle temizleyen General, kısa ve yeşil saç tutamlarının arasından yavaşça süzülen teri bile umursamayıp işine devam ediyordu. Rahatsız edilmek istememesine karşın, deli gibi koşturarak yanına yaklaşan haberci arkadaşının sesi ile bunun mümkün olamayacağını anladı.

Ve bu kabulleniş bile derin bir nefes almasına sebep oldu.

"Zoro!! Hey, Zoro!"

Yanında beliren ve gereğinden fazla sakar haberci arkadaşının yüksek desibelli sesi ile kaşlarını çatıp, küçük bir bakışın ardından yaptığı işe geri döndü yeşil saçlı Ordu Generali. Yüksek sesten dolayı birkaç çift göz, üzerlerinde gezinmeye başlamıştı. Bunun farkındalığı ile, zaten kısık sesle konuşan General, daha da düşürmüştü ses tonunu.

"Usopp.." Derin tınıyı duyan kara tenli oğlan, nefes nefese olmasına rağmen konuşmaya çalışmıştı. Tabii başaramayınca bacaklarını tutarak eğildiği sırada bunu fırsat olarak gören General, hafifçe sırıtarak yaptığı eyer işini bırakıp kaslı kollarını birbirine doladı.

"Ne zamandan beri önümde eğilir oldun?"

Duyduğu cümle ile küçük bir kahkaha atan genç haberci yerinden doğrulup koskoca Ordu Generali'nin varlığını yok sayarak dostane bir şekilde konuşmaya başladı.

"Birilerinin önünde eğilmesi, senin için ne zamandır bu kadar önemli oldu peki? Hadi ama dostum! Eminim ki adının geçtiği her yerde korkuyla titreyenleri fark etmişsindir. Seni besleyen şey de bu değil mi?"

Duyduğu cümlelerin ardından kınısında asılı duran üç kılıcı parmakları ile gösteren haberci arkadaşına hafif bir şekilde güldü. Siyahi olanın, korkulan şeyin kılıçları olmadığını iyi bilmesi gerekiyordu anlaşılan..

"Her neyse. Ne için deli gibi koşturduğunu söyle ve git başımdan Usopp."

Genç olan, Generalin dediklerini umursamadan kaslı bedeninden dolayı arkasındaki ata doğruca bakamadığı için yan bir şekilde eğilip gördüğü atı ise başıyla göstererek konuşmasından önce konuşacağı konuyu vurguladı. Bununla beraber Ordu Generali'nin de bakışları beyaz atı bulmuştu tekrardan.

"Lord'un atını temizlemek sana mı düştü? Yapacak kimse yok muydu?" Sakar olduğu kadar meraklı olan genç, Generalin derin bir nefes aldığını ve gözlerini sinirle örttüğünü görünce iki adımla geriye doğru kaçtı. Sabır sınamakta üstüne yoktu, bunu biliyordu ama Generalin sinirlendiğinde kılıcını çekmeden onu burada öldürebilecek kapasitesinin olduğunu da iyi biliyordu...

"Usopp, buradan hemen, şimdi defolup gitmezsen eğer kendini şu bir yığın at bokunun arabasının içinde bulursun!"

"Tamam! Sen kazandın.. Ama buraya öylesine gelmemiştim. Lord Hwang'ın seni emrettiğini söyledi muhafız. Taht odasında seni bekliyormuş." Siyahi genç, hızlıca konuşup gözlerini yeşil saçlı olana diktiğinde şimdi daha fazla sinirlendiğini fark etmişti. Ürkek bakışlarla Generalin en ufak bir hareketini beklerken keskin bakışlarla ona bakmak dışında hiçbir hareket göstermiyordu yeşil saçlı.

𝐊I𝐍𝐆𝐃𝐎𝐌 𝐎𝐅 𝐄𝐋𝐄𝐌𝐄𝐍𝐓𝐒~ °HYUNLİX & MİNSUNG°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin