~Kalıntılar~

288 31 36
                                    

♪♫ Light of the Seven- Ramin Djawadi~

Kocaman bir sis bulutu, cızırdayan ateş sesinin bulunduğu, harap olmuş saray bahçesinin üzerine çökmüştü.

Ağır yanık kokusunu silip süpürmüş, hafif bir kömür ve ceset kokusunu baş başa bırakmıştı.

Yüzleri anlaşılmayan bu cesetler, artık eski olan bu sarayda çürümeye terk edilmişlerdi.

Yerlerde, kopmuş uzuvların kalıntıları bulunuyordu. Hepsinin de yanık izleri ile süslenmiş olması da ön görülür bir durumdu. Beton altında kalan cesetlerin görünür uzuvlarına dadanmıştı akbabalar.

Keskin gagalarında, bir insan parmağı ile oradan uzaklaşmaları olasıydı. Veya kimliği belirsiz bir cesedin üzerinde yuva edinip iç organları ile karınlarını doyurabiliyorlardı.

Akbabalar ve sinekler için tam bir ziyafet, insanlık için tamamiyen bir katliamdı...

Hâlâ yankılanıyordu...

Çığlık sesleri, yerde oluşmuş o kan gölünün damla damla düşen kanların acımasız sesleri.. Ateşin fokurdadığı o andan kalan tüm sesler hâlâ yankılanıyor gibiydi.

Kıyamet öncesi sessizliği bilirdi insan. O an üzerine bir korku çöker ve olacakları beklemek dışında elinden hiçbir şey gelmezdi.

Bir de kıyamet sonrası sessizlik vardı. Ama insan bilmezdi bu sessizliğin acısını.

Çünkü o an, bu acıyı yaşayacak bir insan nefes almazdı orada.

Ölü bedenlerin ardından ağlayacak ve kıyamet sonrası sessizliğin varlığını anlayacak insan kalmazdı o an. Çünkü ailelerin, eşin, dostun, çocuğun yok olduğu andır o an.

Kaçabilenler ise... Geri dönemeyecek kadar korku dolu olurlardı. Umutsuz olanlardı. Öfke dolu, intikam isteyen insanlardı.

Bu kıyameti koparan Ateş'i yok etmek istiyorlardı.

Balonun başından beri tek bir ateşin gelmemesi, tüm muhafızların ateş olması ve bedenlerini baştan sona yakan o ateşten anlıyorlardı.

Hoş, pek kurtulan insan da yoktu...

İntikam alacak güçleri, koskoca Krallığa saldıracak insan sayısı ve cesaretleri yoktu.

Ellerinde çaresizlik dışında hiçbir şey yoktu..

Dünya çok acımasız derdi insan. Fakat cümlenin devamını getirdiğinde yavaşça anlardı her şeyi. Şikayet ettikleri şey dünya değildi, insanlarıydı. Dünya'nın, insansız hâlini düşününce mutluluğu fark ederlerdi o an. Tüm kötülüklerin, zâlimliklerin, iğrençliğin bulunduğu yer evet dünya olabilirdi ancak bunu yaratanlar insandı.

Kendilerini derin, boğucu ve ölümcül bataklığa sokanlar dünya değil, kendileriydi. İnsanlardı.

Şimdiki dünyada ise mevki konumları ile ayrışıyordu insanlar. Alt sınıf, üst sınıf, Prens, Kraliçe, vezir, general... Her ismin ayrı bir yeri oluyordu.

Halkın, kendilerini önemsiz olduklarını yeniden yüzlerine vuran üst sınıfların, onları ölüme terk ederek bu kıyametten kaçtıklarında gözleri açılmıştı.

'Bizler, yürürken üstüne basıp, ezdiğimizi bile fark etmediğimiz karıncalardan ibaretiz onların gözünde.. Dünya çok acımasız...'

Söylediklerinin üstüne düşündüklerinde, işte o zaman çoğu şeyi fark etmiş olurlardı.

Adaletsizliğin böylesi..

İnsanların getirdiği adaletin böylesi..

İnsanlar...

𝐊I𝐍𝐆𝐃𝐎𝐌 𝐎𝐅 𝐄𝐋𝐄𝐌𝐄𝐍𝐓𝐒~ °HYUNLİX & MİNSUNG°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin