<10>

160 14 0
                                    

Duyduğum fısıltılarla kendime geldim. Gözlerim hala kapalıydı ama Bartu'nun sesini duyabiliyordum. Gözlerimi yavaş yavaş açmaya çalıştığımda yorgun düşüp, vazgeçtim. Vücudumda hissettiğim yorgunluk hareket etmemi zorlaştırıyordu. Bartu'nun da yanımda olduğunu bildiğim için sessiz kalmayı tercih ettim.

''Uyandığını biliyorum. Aç gözlerini.'' Bartu'dan nefret ediyorum. Keşke Kerem onu dövdüğünde karışmasaydım. Kerem. Evet, Kerem'den de nefret ediyorum. O manzaraya bakmak zorunda bırakmasaydı bunlar başıma gelmeyecekti.

Bunları düşünürken Bartu'nun yüzümde gezen eliyle irkildim. O sırada gözümden bir yaş geldiğini hissettim. Sinirlendiğimde ağlayan bir yapım var bundan nefret ediyorum.

''Hadi kalk. Uyumaktan yorulmadın mı? Ne kadar numara yaparsan yap sonunda kalkacaksın. Bence hiç yorma kendini.'' Şu an Bartu'nun söylediklerini düşünemiyorum. Tek düşünebildiğim bundan sonra ne olacağı. Bu pislikle aynı ortamdan kalmak beni korkutuyor. Göz kapaklarımı yavaşça açtığımda o pis sırıtışını görünce tiksintiyle yüzüne baktım.

''Günaydın demek isterdim ama saat gecenin on ikisi, '' dedi kolundaki saate bakarak. Anlamayarak yüzüne baktım. Anlamsızca. Sebepsizce kahkaha atmaya başladı. ''İki gündür uyuyorsun ve eminim ailen ve o yakışıklı nişanlın her yeri alt üst etmiştir, ''dedi mutlulukla. Gerçekten ciddi miydi? Belki annemler, Maya ve Emre öyle yapmıştır ama nişanlım konusunda hem fikir değiliz. İki gündür uyuyormuşum ama sanki yarım saatlik bir uyku uyumuşum gibi yorgun hissediyorum.

Bartu beni yalnız bırakıp odalardan birine girdi. İki dakika sonra elinde tepsiyle döndü. Arkaya doğru gitmeye başladığımda tenime değen soğuk duvarla irkildim. Kahkaha atıp elindeki tepsiyi bana doğru uzattı. ''Al. İki, gündür açsın. Yememezlik yapma, ''diyip tepsiyi yere bıraktı.

Tepsiyi elimle itip, ''Yemeyeceğim. Defol git başımdan, ''dedim. İlk önce dökülen yemeğe sonrada bana baktı. Dizlerini kırıp, önüme oturdu ve eliyle saçmalarımı kulağımın arkasına koydu. Tiksinmiş gibi yüzümü buruşturup, yüzümü çevirdim. Sesli bir nefes alıp, elini çene götürüp, kendine çevirdi. ''Bak Alya. Sen ne yaparsan yap yine benim olacaksın o yüzden bence beni dinle ve yemeğini ye. Ayrıca, sevgili nişanlının seni kurtaracağını düşünüyorsan boşun hayal kurma derim. '' şu anda Kerem, düşünebileceğim en son şey.

Bartu tekrar bana bakıp, odadan çıktı. Bulunduğum odayı incelemeye başladım. Kirli gri duvarlara sahip, iki tane tahta sandalye ve ortada uzun bir masa vardı. Masanın üzerinde suyla dolu bir pet şişe ve kirli bir bardak...

Ayağa kalktığımda bacağımda oluşan acıyla tekrar yerime oturdum. Yavaşça ayağa kalkmaya çalıştım. Oturduğum yere baktığımda bir halının üzerine oturduğumu fark ettim. İki gündür halını üzerinde uyumuşum. Çok güzel.

''Oo ayaklanmışsın güzelim, '' dedi pislik herif. Kollarını birbirine sarmış sırıtarak bana bakıyordu. Bende ona karşılık olarak iğrenircesine bakıyordum. Acıkmıştım. Sonuçta iki gündür yemek yemiyordum. O an karnımdan bir guruldama sesi çıktı. Beni elim karnıma giderken Bartu kahkahalara boğuldu. Ama yemek yememekte de ısrarcıyım. O sapıktan gelecek bir yemeği yiyemem.

''Yemek yememekte hala ısrarcı mısın? Saçmalama. Açlıktan ölünce başıma mı kalmayı düşünüyorsun, ''dedi. Sanki ben ona dedim beni kaçır diye.

''Beni kaçırmasaydın böyle şeylerle de uğraşmayacaktın, '' dedim gözlerimi devirerek. Her ne kadar umursamazmış gibi görünsem de içten içe korkuyorum. Kaçırıldım. Ve kaçırılmamın nedenini bilmiyorum. Korkuyorum. Ve korkumu yenebileceğim bir kucak bilmiyorum. Göz göze gelmekten korkuyorum ya da ne düşündüğünden. Beni neden kaçırdı? Beni takip etmesi bile daha az korkutucuydu. Benden ne istiyor? Sorular bunlar ama cevaplar yok.

BeklentiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin