<9>

178 14 6
                                    

Gözlerimi yavaşça açmaya başladım. Bir kol sırtımda bir kol dizlerimin altındaydı.

Sanki saatlerce uyuyor gibiydim ama sadece birkaç dakika olduğuna eminim. Ağlayınca hep böyle oluyor.

Gözlerimi tamamen açtığımda Kerem'in kucağındaydım. Beni arabaya doğru götürüyordu. Bana bakmıyordu. İfadesizce ileriye bakarak yürüyordu.

Kendime tam olarak gelince kucağından inmeye çalıştım. Bu sefer gözlerini bana çevirip, şaşkınca bakmaya başladı. Ama bırakmıyordu. Aynen ilerlemeye devam etti.

''Bırak beni, '' diye bağırdım. Zorlanmaktan, zorla bir şey yaptırılmasından hiç hoşlanmam. Ama çevrem sağ olsun her defasında bana bunu yutturuyor. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Sanki yük gibiydim. İstenmeyen bir yük gibi hissediyorum kendimi.

Bir insan nasıl bu kadar dengesiz olabilirdi ki? Bir iyi davranıp, sonra kötü davranıyordu. Sanki bir çeşit karaktersiz gibi... Bence hayattaki en zor insan çeşidi böyleler. Karşındakine nasıl davranman gerektiğini bilmiyorsun.

Beni bırakmayınca daha çok hareket etmeye başladım. Ama o beni daha sıkı tutmaya başladı. Ne bu inat? ''Bıraksana Allah'ın cezası, bırak. '' derdi neydi bu çocuğun? Uçurumdan ittikten sonra el uzatmak da ne? Umurunda olmaması lazım... Gerçi bence ala umurunda değilim. Sadece yük gibiyim.

''Alya rahat dur. Daha demin bayıldın. Hastaneye gideceğiz, '' dedi. Bir de bana emir vermesi...

''Ben hiçbir yere gitmiyorum. Benden uzak dur diyen sendin. Şimdi rahat bırak beni, '' dedim öfkeyle.

Işıl'da arkamızdan bizi takip ediyordu ve gözü kızarmış, kan çanağına dönmüştü. Bu kızla daha iki gündür tanışmamıza rağmen benim için ağlarken, Kerem'le birkaç aydır tanışmamıza rağmen bana çöp gibi davranması... Kesinle kişilik meselesi ama Kerem'in kişiliği sadece bana öyle yansıyor. Sadece ana o yüzünü gösteriyor.

''Şu an kavga etmeyeceğiz. Arabaya bin, '' dedi. Hala emir vermeye devam ediyor.

''Binmeyeceğim, binmiyorum. Ne yapacaksın? Binmiyorum. İndir beni hemen, '' dedim. Sinirlenince canavara dönüşen tiplerdenim. Sakin kalamam.

''Işıl aç şu kapıyı, '' dedi. Benim de gözlerim eş zamanlı Işıl'a döndü. ''Işıl kapı falan açmıyorsun. Sende indir beni, '' diye bağırdım. ''İndirmiyorum. Sen ne yapacaksın? O hastaneye gideceksin. Yoksa, çocuk gibi hastanelerden mi korkuyorsun? '' Beni böyle gaza getirerek onunla inatlaşmayacağımı düşünüyor sanırım. Komik.

''Tamam, geleceğim. Ama indir beni, '' dedim sinsice. Tek kaşını kaldırıp, sırıtmaya başladı, safım. Sanırım indirecekti. ''Bak küçük kız, senin o küçük aklında yapmaya planladığın şeyleri ben yemem, '' dedi. Ama o plan benim şu an ki tek planımdı. İndirince kaçacaktım.

''Senden nefret ediyorum, '' dedim bir kez daha duygularımı dile getirerek.

Surat ifadesi ciddi bir hal aldı ve, '' Aç kapıyı Işıl, '' dedi. Beni ön koltuğa oturtup, kapıyı kapadı. Gözlerimi gözlerine diktim ve tersçe, nefretle baktım. Evet, bana zorla bir şeyler yaptırılmasından nefret ediyorum demiştim. Hangi insan sever ki? Bahsettiğim şey naz değil, zorlanmak. Naz yapmayı ben de severim.

Işıl arka koltuğa, kendisi sürücü koltuğuna oturdu ve arabayı çalıştırdı. Kerem' de inatçı biriydi. Dediğim olacak şeklinde bir düşüncesi vardı. Onu yavaş yavaş tanımaya başlıyorum sanırım. Ama bu fazla uzun sürmeyecek. Bartu peşimi bıraktı anda hafızamdan tümüyle sileceğim. Kullanılmış hissine onun sahip olması gerekiyor. Çünkü Bartu'yla işim bitince atmış olacağım. Ama daha çok ben hissediyorum. Hissettiriyor. Sağ olsun.

BeklentiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin