Bölüm 16

5.2K 243 23
                                    

EREN

Şiddetle esen rüzgar sigarayı yakmama engel olurken dudaklarımın arasından rastgele bir küfür kaçırmış, son mesajı da atıp elimdeki telefonu cebime sıkıştırmıştım. Resmen her şey üst üste geliyordu ve ben öylesine yorulmuştum ki bu durumdan; delirecek gibiydim. Son zamanlardaki dengesiz davranışlarına katiyen anlam veremiyor ve içten içe belki yeniden eskisi gibi oluruz diye umutlanmaya başladığımı fark ettikçe kendime karşı nefretle dolup taşıyordum. Nasıl son bulacaktı bilmiyordum ve fakat birazdan konuşmaya geleceğini kendime hatırlatarak bir nebze de olsa rahatlamaya çalışıyordum.

Her ne kadar inkar etmeye çalışsam da Bulut, aynı Bulut'tu aslında. Küçüklüğümüzden beri her zaman için çabuk sinirlenir, ani yükselirdi. Sonra da çok pişman olur, defalarca özür dilerdi. Ama ilk kez bu denli acımasız olduğuna şahit olmuştum. Sinirinin bu kadar uzun sürmesi beni dehşete sürüklemişti. Ani bir tepkiden uzak, safi bir tiksintiyle bakıyordu sanki suratıma bunca zaman. Bundan dolayı olsa gerek, aylardır toparlanamamıştım.

Sanıyorum ki, davranışlarının tek sebebi eşcinsel olduğumu öğrenmesi değildi. Hiçbir zaman böylesine nefret dolu ve homofobik bir kişiliğe sahip olmamıştı. Lâkin asıl sebep neydi, üç aydır her seferinde bunu düşünüyor olmama rağmen asla anlayamamıştım.

Sonra da, pes etmiştim zaten. Hep yaptığım gibi, yenilgiyi kabullenmiştim. Bana zarar vermesine izin vermiş, karşısında indirdiğim gardımı bir türlü yeniden inşa edememiştim. Oysa gururla aşılmaz bir duvar örmüştü aramıza.

Şimdiyse gazı bitmiş çakmakla gereksiz bir savaşa girişmiş, dudaklarımın arasına hapsettiğim sigarayı yakmaya çalışıyordum.

Çok geçmeden bir el yardımıma yetişmiş, diğer eliyle de rüzgarı önleyip tekte sigaramı yakmıştı. Burun kıvırmak istesem de yalnızca "Eyvallah." diyebilmiştim. Bulut, gelmişti işte.

Gözlerim yeşilleriyle buluştu ve ben o an, delicesine afalladım. Tenim buz kesti, ellerim titremeye başladı. Ellerimi ceplerime soktum, acizliğimi fark etsin istemedim. Zaten o da umursamadı. Sırtını duvara yaslarken bir sigara da kendine yaktı.

Başımı duvara yaslayıp içime derin bir nefes çektikten sonra maskemi yüzüme yerleştirdim ve "Konuş." dedim. "Konuş da kapansın artık bu konu."

Yeşilleri gözlerimle buluştuğunda dudaklarının arasından bıraktığı duman yüzümü turladı, "Ne diyeceğimi bilmiyorum ki." dedi. Sesi öyle masum çıkmıştı ki, yere çöküp ağlamak istedim. "Eren artık eskisi gibi olamayız, değil mi? O kadar sikip attık ki her şeyi."

"Attın." diye düzelttim onu. "Sen yaptın. Sakın kendi yaptığın hataları ikimizin de suçuymuş gibi anlatma şimdi. Nefretinde boğuldun sen sadece."

"Ege'yle de Oğuz'la da hiçbir zaman seninle olduğum kadar yakın olamadım. Hiç korumak istemedim veya hiç sırlarımı anlatmak gelmedi içimden. Ben yanımda onlar varken bile," duraksadı. Oysaki ne diyeceğini duymak istedim. İçim soğumayacak dahi olsa, duymak istedim.

"Neyse." dedi. "Yalnız baş etmek, zor muydu?"

Sorusunun salaklığına büyük bir kahkaha attım. Samimi görünüyor olması ise beni daha da öfkelendirmekten başka bir sikime yaramamıştı. "Bulut." dedim bastırarak. "Ne duymak istiyorsun? Yalnız kaldım, çok ağladım. He amına koyayım, şimdi sen yeniden arkadaş olmak istiyor gibi davranınca da mutluluktan havalara uçtum."

İmalı tavırlarımın onu da germeye başladığını fark etmiştim ancak yapabileceğim bir şey yoktu, onunla tartışmadan konuşmak imkan dahilinde bile değildi uzun zamandır. Hoş, sanırım ben de alışmıştım bu duruma. Yarılanan sigaramı duvara bastırıp söndürürken de söylenmeye devam etmiştim. "Ben de ne duymayı beklediysem zaten, siktir git şuradan. İşe dönüyorum."

Molam bitmek üzereyken içeriye doğru yürümeye başlamıştım. Son duyduklarım ise, gözyaşlarımı saklayabilmek için sikik bir delik aramaya başlamama yetmişti.

"Sinirleniyorsun belki ama yine de sen beni anlarsın, biliyorum."

gülemezdim katilimle [bxb text]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin