Bölüm 46

3K 154 28
                                    

[Bölüm şarkısı: mert şenel - şaraplar ve kadınlar.]

EREN

Çarşamba günü, sinema gecesi. 02.43'

Sigarasından derin bir nefes alıp başını hafifçe geriye doğru yatırdı. Öylesine ruhsuz, öylesine suskundu ki bu gece. Yeni kestirdiği siyah saçları arkasındaki duvara yaslanırken, sanki varlığımı hissetmiş gibi yavaşça kahvelerime çevirdi puslu bakışlarını. Yeşillerindeki ifadesizlik değişti, dudaklarında belirsiz bir gülümseme peyda oldu ve birkaç saniye kadar keyifle soluduğu zehirli dumanı havaya üfledi. Nefesi geceye karışırken rüzgarla dağılan duman gözlerine kaçarak yeşillerinin kızarmasına sebep oldu. Fakat belki de gözlerinin dolmasına alelade bir bahaneydi sigara dumanı, bilmiyordum. Duraksadım. Beni yanında istiyor muydu, emin değildim.

Cebimde duran, varlığını dahi unuttuğum kutuyu çıkarıp bir sigara da kendime yakarken kati bir kararla ona doğru adımlamaya başladım. Sigara içmem gerekiyordu ve onun yanı da oldukça müsaitti. Bu da benim Bulut'un yanına gitmek için kendime sunduğum gelişigüzel bir bahaneden ibaretti, farkındaydım ve fakat önemsemedim. Biz bu aşamayı geçeli çok oluyordu.

Sigarayı yakmaya çalışan aceleci ellerimin aksine fazlaca ağır olan arsız adımlarım, asfaltta tok bir ses çıkarıyor, gecenin sessizliğine karışıyordu. Bakışlarım hâlâ daha yeşillerinde dolanırken o da kendini geri çekmiyor, ilk defa kaçmaya bile yeltenmeden beni bekliyordu. Güldüm. Bunu dahi bir çaba olarak görmeye müsait benliğimin ona ne kadar aç olduğunu fark etmek zoruma gitmiş bile olsa, gülmek dışında bir tepki vermemiştim. Sadece bu gerçek, bir tokat misali çarpmıştı yüzüme, o kadar.

Yanına vardığımda boşta kalan kemikli eli bileğime tutunurken sigaraya çıkmak için neden okulun en tenha köşesine çekildiğini merak etmekten alıkoyamamıştım kendimi. Kalabalıktan uzakta, yalnız başına olmak istiyorduysa şayet; neden yanına vardığım an, bir dakika daha dayanmaya mecali kalmamış gibi omzuma yaslamıştı ki başını?

"Hoş geldin." dedi beklediğimin aksine mutlu çıkan ses tonuyla. "İkinci filmi izlemesek mi? Eve bırakırım seni."

"Şaşırmadım." dedim. "Hâlâ dayanamıyorsun uykusuzluğa."

"Öyle." dedi, dudaklarındaki gülümseme hâlen daha yerini koruyordu. "Hep diyorum zaten; tanıyorsun beni."

"Yok ya." dedim sigaramdan bir nefes daha çekerken. "Attım, tuttu. Takılma çok."

"Doğrudur." dedi, söylediğinin aksine hiç de inanmış gibi değildi.

Bakışlarımı sigarayı tutan parmaklarıma indirip "Ama önce tuvalate gidelim, elimi yıkamam lazım." dedim. "Sigara kokusu siniyor, sevmiyorum hiç."

Burnunu boynuma doğru yaklaştırıp hafifçe tenime sürttükten sonra derin bir nefesle içine çekti kokumu. Ellerim titredi, parmaklarımın arasındaki sigara yeri boylayacak da o kendini geri çekecek diye ödüm koptu. Dudaklarının arasından kısık sesli bir kıkırtı kaçırdı sonra. "Bebek gibi kokuyorsun, Eren." dedi. "Sevmemen çok normal."

Sustu ve sessiz geçen birkaç saniyenin ardından geriye çekildi aniden. "Çok yaklaştım, kusura bakma." dedi. "Ben şimdi sigara kokuyorumdur kesin. Sevmezsin."

Bulut'un bütün odağı bendeyken gözlerimi kısaca etrafta gezdirdim ve göz göze geldiğim sarışınla duraksamak zorunda kaldım. Birkaç metre ileride tek bir mimik dahi oynatmadan bize kilitlenen Oğuz'u görmemiş gibi davranmak kolayıma geldi o an. Kaşlarım çatıldı, ancak geri adım atmak istemedim. Hoş, buna değeceğini de düşünmüyordum. Yarılanan sigaramı duvara bastırıp söndürürken iki adım attım Bulut'tan tarafa. Başımı hafifçe yana yatırıp çenemi omzuna yasladıktan sonra üşüdüğüne emin olduğum boynuna sürttüm dudaklarımı hafifçe. "Sıkıntı yok." dedim kulağının altına belli belirsiz bir öpücük bırakırken. Omuz silktim sonra. "Tadın sigaraya benzemiyor nasıl olsa."

Afalladığı her hâlinden belliydi. Sessizliğini kısa bir süre koruduktan sonra bastırarak adımı söyleme gereği duymuştu. "Eren." dedi, parmak uçlarım siyah deri ceketinin düğmelerinde oyalanıyordu. "Yapma, tutamam kendimi."

"Niye ki?" dedim anlamazlıktan gelerek. "Denemek istedim." dedim, sanki rutin bi' davranışımı tekrarlıyormuşum gibi umarsız bir tavırla. Bile isteye onunla aynı kelimeleri seçerek devam ettim konuşmaya. "Seni öpmek nasıl hissettirir bilmek istedim ve hiç de suçlu hissettirmedi."

Başını arkaya yatırarak küçük bir kahkaha attı, böylece boynu daha da açığa çıkmıştı. "Unutmuyorsun hiç." dedi gülme seslerinin arasında. "Ama eksik hatırladın." dedi.

"Unutmam." dedim, bedenimi geri çekerken inatçı bir tonlamaya sahipti sesim. "Eksik olan neymiş?"

"Yer." dedi kaşlarını kaldırıp dalga geçer gibi bakarken. Biten sigarasını yere atıp ayakkabısının ucuyla ezdikten sonra eğilip aldı. İzmariti atmak için çöpe doğru geri geri yürürken bakışları hâlâ daha benim üzerimdeydi. Ellerini iki yana açtı ve omuz silkti. "Çünkü hatırladığım kadarıyla ben senin boynunu öpmemiştim."

Sesinin duyulmasını umursamıyor gibiydi. Şaşırdım, onu bu denli değiştiren neydi hiç bilmiyordum ve fakat yeniden eski hâline döner diye içten içe deli gibi korkuyordum. Zira birkaç hafta kadar önce bu cümleyi ona karşı kullanan ben olsaydım; eminim ki duyulmamak için canını dahi verebilirdi.

Bakışlarım etrafta gezindi, istemsizce dizlerim titredi. Gerilmiştim. Söylediklerini Oğuz'un duymuş olma ihtimali Bulut'u yine en başa sürükleyecek, sanki onu hayatıma hiç uğramamış gibi uçurup götürecek diye aklım çıkıyordu.

"Tuvalete gidiyorum." dedim. "Sen de eşyalarımızı al içerden. Beş dakikaya buluşuruz burada."

______

100k olmuş çookk mutluyum. 🧚🏻‍♀️

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 22, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

gülemezdim katilimle [bxb text]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin