🎐 İzdivacınızdan Bahsediyorum 🎐

169 21 15
                                    

İyi okumalar dilerim.💫

•》💠《•

Köşkün yemek odasına geçmiş hazırlanan sofrayı beklerken Prenses Jeon'un sorularını yanıtlıyor, ona ayak uydurmaya çalışıyordum. Dedikleri pek ilgimi çekmese de ilgiliymiş gibi gözükmek için çabalıyordum. "Düğün için kesin bir tarih var mı zihninizde?" son sorusuyla istemsiz olarak kasılmıştım. Yoongi ile konuştuktan sonra bile zihnim hala bulanıktı ve kendime yürümek için kesin bir yol çizememiştim. Bana duymak istediklerimi söyledikten sonra apar topar yola çıkmıştık, kendimi dinleyebilmek için zaman bulamamıştım.

Şimdi ise Prenses Jeon ile beraber onun köşkünü geziyorduk. Son zamanlarda burasıyla pek alakadar olduğunu, bu yüzden görmemi istediğini dile getirmişti. Ben de onu reddedememiş ve köşke gelmiştim. Yalnızca Prenses Jeon için yapılan bu köşk oldukça büyük ve gösterişliydi. Süslemelerde bolca altın ve değerli taş kullanılmış, işlemeleri ince el işçiliği ile yapılmıştı. "Hayır, yok. Biliyorsunuz ki düğünden sonra tahta geçeceğim. Hala tamamlanması gereken pek çok şey var. Aynı zamanda Goryeo ile ilgili de birçok keşif yapılmalı. Tahmin edersiniz ki Goryeo'da olan her şey bizim imparatorluğumuz için de önem arz edecek. Bu krallığın da dört bir yanını iyice tanımam gerek. Bu yüzden biraz daha zamana ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. İlerisini göremediğim zaman bu beni oldukça rahatsız ediyor."

Prenses Jeon kadehini yavaşça masaya bıraktığında örtüsünün altından zoraki olarak gülümsedi. "Anlıyorum. Bu da size has bir durum. Sadece siz buradayken imparatorluğunuzla ilgilenmek zor olur diye düşündüğümden hızlıca düğün yapılır diye düşünmüştüm."

"Bu bizim alışkın olduğumuz bir durum. İnanın savaş sahasındayken imparatorluk yönetmek çok daha zor ama imkansız değil."

Prenses Jeon beni mırıltılarla onayladığında henüz yeni başladığı yemeğine kaldığı yerden devam etti. Ben de saatlerdir aç olduğumdan sessizce yemeğime odakladım kendimi. Ufak birkaç kelimelik konuşmalarda bulunmuştuk, onun dışında yemek sessiz geçmişti. "Tatlıyı daha sonra başka yerde yiyelim. Size göstermek istediğim başka şeyler de var." onu onaylayıp peşinden gittiğimde köşkün pek de uzun olmayan koridorlarında yürüyorduk. Kasvet. Köşkün içerisinde insanı iğreti bir havaya boğan kasvet, soğuk bir görüntü vardır. Baktıkça insanın ruhu çekiliyordu sanki. Sonunda köşkün bahçesine vardığımızda sarayda olduğu gibi bahçe girişinin yakınına konumlandırılmış çardağa geçeceğimizi düşünmüştüm ki Prenses Jeon çardağa bakmadan yanından geçip gittiğinde yanıldığımı anlamıştım. Bahçenin sonuna bir köşeye geldiğinde adımlarını durdu Prenses Jeon.

"Köşkü elden geçirmeye başlayalı çok olmadı. Bazı küçük eksikliklerim hala var ama yine de gayet iyi durumda köşk. Yoksa sizi buralara kadar getirmezdim. Eksikliklerden biri de bu açıkçası." eliyle küçük bir çukuru ve onun yanındaki fidanı gösterdiğinde gerçekten gülümsemiştim. "Sizinle beraber buraya bir ağaç dikmek istiyorum. Sizin için, kendim için, bizim için. Bu izdivaç ile birlikte birçok şey değişecek. Halkımız için, her şey, herkes için sizinle beraber bu fidanı buraya ekmek istedim."

"Huş fidanı?

"Evet, huş fidanı."

Huş yeni başlangıçları, yenilenmeyi ve büyümeyi simgelerdi. Prenses Jeon'un bu düşüncesi oldukça hoştu ve bu gerçekten hoşuma gitmişti. Tek dizimin üstüne çöküp fidana yöneldiğimde Prenses Jeon'da yere çökmüş ve benim çukura fidanı yerleştirmemi izlemişti. Daha sonra birlikte çukura toprak doldurmaya başlamıştık. Bu esnada ellerimiz arada bir birbirine değiyordu. Ben bunu üstelemeyip işime olan odağımı bozmazken Prenses Jeon ellerimiz her değdiğinde yüzüme bakıyordu. Sonunda toprağı doldurmayı tamamladığımızda yanımızdaki ibriğe uzanıp fidana can suyunu vermeye başlamıştı Prenses Jeon. "Teşekkür ederim. Beni kırmayıp bana eşlik ettiğiniz için."

Dynasty: Bloody Love●TkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin