3.0

139 23 30
                                    

Bacaklarım otomatik olarak gidiyordu. Ben yönlendirmeden. Bu nasıl oluyordu? Üstümdekiler savaşta giydiklerimdi. Etrafım sanki gökyüzü gibiydi.

Hava oldukça soğuktu. Elimde shinobu nee san'ın tokasını tutuyordum. Yürümeye başladım. İleride biri vardı. Ona doğru ilerledim.

Ne shinobu nee san mı? İrkildim. Daha önce yaşadığımdan dahada gerçekçiydi. Shinobu nee san bana baktı. "Ah.. kanao? Bu sen misin aman tanrım?!"

Shinobu nee san ellerini ağzına götürdü ve gözlerini faltaşı gibi açtı. "N-nee san benim!" Dedim. Sesim titriyordu. "Nee san hemen gel!" Diye bağırdı endişeyle.

Kanae nee san en sevdiği kimonosu ile ilerliyordu. Beni görünce gözlerinden yaşlar serpildi. Bir elini shinobu ablamın omzuna attı. Kafasını eğdi ve gülümsedi.

"Unuttun mu? O ölmedi. Sadece.. Ah biliyorsun shinobu." İkiside bana bakarak gülümsediler. "Hayır! Gitmenize izin veremem! Lütfen benide yanınıza alın! Siz olmadan yaşayamıyorum!" Diye bağırıp ağlamaya başladım.

Birden ablalarım el ele tutuştu. Sonra diğer herkes orda belirdi. Mitsuri san ve obanai san el ele tutuşup gülümsüyordu. Muichiro san ikizi ile mutlu görünüyordu.

"Kanao. Kendine iyi bak. Sakın yanında yokuz diye kendine zarar verme olur mu? Biz aslında.. her zaman yanındayız."

Hayır. Hayır. Gitmelerine izin vermemeliyim. "Bekleyin geliyorum!" Onlara doğru koşmaya başladığımda gittikçe uzaklaştılar ve buharlaştılar.

Bir süre sonra herkes tamamen kayboldu ve yere düştüm. Saçım birden açıldı ve ellerim ablalarımın kelebekleri belirdi.

°°°

"Seni biraz rahatsız edeceğim galiba istersen seni konağa götüreyim?"

Bu seste neydi? Gözümü açtığımda kafamı tanjironun omzuna koymuştum bile.  "Aman tanrım! Tanjiro gerçekten çok üzgünüm! Bir daha olmayacak!" Dedim.

Tanjiro gülümsedi. "Ah. Kız kardeşim Nezukodan çok yaşadım. Sorun yok. Herneyse ne yapmak istersin?"

Yapmak istediğim tek şey shinobu nee san'ın kanae nee san öldüğünde beni götürdüğü kumsalda biraz sohbet etmekti. Bunu tanjiro ile yapmam da bir sakınca yoktur umarım..

Değil mi kanao?
Evet.

Tanjiroların mükemmel manzaraları evinden çıkıp kumsala doğru ilerliyorduk. Tanjironun elini birden elimde hissettim. "Ta.. tanjiro?"

Tanjiro yine bana gülümsedi. "Buralarda ayı çoktur, değil mi?"

"Ah, evet."

Ben denizi izlerken tanjiro da beni izliyordu. Artık dayanamayıp soracakken tanjiro dudaklarını araladı. "Kaburamaru nerede? Gözlerin.. nasıl görüyorsun?"

Kaburamaru.. evet.. obanai san a ihanet etmedim öyle değil mi? Peki neden takmamıştım? Sadece alışkın değildim. Ah evet öyle.

"Alışkın değilim boynuma yılan sarmaya." Gülümsedim.

Tanjiro yüzümdeki acıyı farkediyordu. Sonuçta hiç kardeşim kalmadı değil mi? "Kanao. Farkediyorum. Yüzündeki acıyı. Ben işe girince ilk paramla gözünü tedavi ettirip shinobu san a mezar taşı yaptıracağım."

Kızarmıştım. Bu teklifi kabul edemezdim. Daha kardeşine bakması gerekirdi, bu teklifi kabul etsem ablalarım bana çok çok kızacaktı.

Ellerimi tanjironun eline koydum. "Tanjiro. Hayır, senin bakman gereken sadece kardeşin var. Ben 16 yaşındayım kendime bakabilirim." Dedim ve Gülümsedim.

•Mezar Taşı• tankana Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin