5.0

95 16 33
                                    

Tam çiçekleri alacakken adam konuştu. "Bekleyin! Siz kanao tsuyuri misiniz?" Dedi. İnsanları kurtardık diye bana indirim mi yapacaktı acaba?

"Evet. Ben kanao tsuyuri."

"Aman tanrım! Ölen ablalarınız için gerçekten üzgünüm. Bu çiçekler çok fazla. Gerçekten 30 yene ihtiyacım var. Ama sizin için 10 yen olsun." Dedi adam.

Sevinmiştim, çünkü bundan sonra param çok azalacaktı. Konağın masraflarını birlikte karşılıyorduk. "Pekala teşekkür ederim. İzninizle alıp gidiyorum."

Çiçekleri taşırken düşünmeye başladım. Ben bile bu kadar tanınıyorsam hashiralar ne durumdaydı acaba? Gelmiştim.

Kocho aile mezarlığı

Bir kocho olmadığım için belki mezarım asla burada olmayacak, ama yinede sevgili ablalarım ile yan yana yatmayı tercih ederdim.

"Kanae nee san, bunlar sizin için." Beyaz zambakları mezarına bıraktım ve dua etmeye başladım. Elimdeki diğer çiçekleri de vefat etmiş ailelerine bıraktım.

Biraz daha vakit geçirdikten sonra hashira mezarlığına yani Hashiraların yattığı kaikoma dağına gittim. Mezarın başında Rengoku san duruyordu. Kendisini severdim. Ama tanjiroyla gittiği bir savaşta öldü malesef.

Çiçeği bırakıp dua etmeye başladım. Birden yanımdaki nezukoyu gördüm. Oda mitsuri san a dua ediyordu. "Selam kanao! Sende mi buradasın?" Dedi nezuko duamı bitirince.

Ayağa kalktım ve mezarlara göz attım. "Merhaba nezuko." Diyerek öbür mezara geçtim. Bitirdiğimde ise nezuko yanıma geldi.

"Kanao! Diyorum ki, seninle şehire mi gitsek acaba kız kıza. Gezeriz, birlikte ramen yemeye ne dersin?" Dedi Nezuko. Bilmiyordum, kamadoların benden istediği şeyi bilmiyordum. Sadece biraz dinlenmeye ihtiyacım vardı.

Şehire sayılı kez gitmiştim. Ablalarım beni aldığı günlerde şehirdeydim zaten, diğer günler ise katanam kırıldığında. En son gittiğimde rengoku san ölmüştü.

"Bu planı yarın yapalım. Daha tomioka san a uğrayacağım, ve Aoi ile işlerimiz var." Dedim. Kalan son bir çiçek vardı. Neden artmıştı? Herneyse, onu çantama koyup Aoi'ye verebilirdim.

"Anladım kanao! Haberleşiriz! Akşam bizim konağa davetlisin! Meslek konuşup pasta yapacağız. Olur mu?" Dedi nezuko. Bu kız neden benimle bu kadar çok görüşmek istiyordu?

"Üzgünüm Nezuko. Bu kadar gezen biri değilim, konakla vakit geçireceğim. İyi eğlenceler." Kalan tek çiçeğim ve çantamla yürümeye başladım.

Çiçeğin türü neydi acaba? Çantamı açıp çıkardım. Ne.. mavi örümcek zambağı mı? Bu.. bunu nasıl buldum? Konağa gitmem gerek.

Koşmaya başladım. İçimi oldukça kötü bir his kaplamıştı. Mavi örümcek zambağını bulmuştum ama ya bir iblis geri dönerse? Üstelik yanımda katanamda yoktu.

Neden bu kadar korktuğumu bilmiyordum. Havada çok soğuktu. Noele az kalmıştı. Yeni yıla en sevdiklerimle girmek isterdim ama malesef bir tanesinin cesedi bile yoktu.

Konağa geldiğimde komşu konaklardan kimse yoktu. Anahtarımı çıkardığımda kapıyı açacakken bağırma sesleri geliyordu. Ellerim titredi ve anahtarın düştüğünü hissettim.

"Goto niye bu kadar abartıyorsun? Sadece parmağını doğradın!" Aoinin her zaman ki kızgın sesini duyunca rahatladım, anahtarı yerden alıp konağa girdiğimde söylene söylene üçüzlere yemek koyan aoiyi gördüm.

"Selam, ben geldim ne yapıyorsunuz?" Dedim. Biraz etrafıma baktığımda goto parmağını yıkıyor ve ağlıyordu. "Goto parmağını doğramış ve çok acımış." Dedi Aoi.

•Mezar Taşı• tankana Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin