Sabah olmuştu, bütün herkes odalarında hazırlanmış Ankara'yı gezmek için saati bekliyorlardı. Saatin gelmesine 10 dakika kala otelden çıkmışlar, kapının önünde beklemeye başlamışlardı. Yasu akşam niyese hiç uyumamış, öylece duvara bakıp durmuştu. Kafasını Ren'in omzuna doğru götürdü ve yaslandı. O sırada Ren bunu farketmiş, yan gözlerle Yasu'ya bakmaya başlamıştı. Derin nefes vererek, "Yasu, iyi misin?" dedi usul bir sesle. Yasu hala uyku modunda olduğu için birşey anlayamamıştı. Ren'in omzuna yaslandığını farkedince hemen kafasını kaldırdı ve yana doğru 1 adım atarak yanından uzaklaştı. Kızarıyordu, fena utanmıştı. "H-Ha! Çok pardon, akşam uyuyamadım.." Ren önüne döndü normal bir ifade ile, "Hm. Sorun yok."
"Yasu hızlı çıktı baksana." dedi Elizabeth. Luara sırıtarak Elizabeth'e baktı, "Zaten hızlıydı."
"Yasu ve Ren yanyana otursunlar yine bence." (Hinata)
"Reinar izin verir mi?" (Laura)
"Orasını bana bırak!"
Hinata yanlarından zıplaya zıplaya ayrılırken Elizabeth Laura'ya döndü, "Hm.. Gezideyken iki çifti tek başına bırakmaya ne dersin?"
"Güzel fikir! Bunu beğendim."
"Hehe.".
"Şimdi.. Nicola hoca sizi bana emanet etti. Yani ben ne dersem onu yapın!"
"Ne? Sen mi! Yandık desene.."
"Sus Daniel!"
"Yooo!"
"Her neyse, grup halinde dolaşıcağız. Dolaşma işimiz bittikten sonra buraya gelicez ve yola yeniden çıkıcaz. Nicola hoca bizi Eskişehir'de bekliyor olacak.""Bugün yerimizde duramıcaz desene."
"Aynen öyle Elizabeth! Her neyse otobüse binin."
"Tamam.."Herkes otobüse binmiş, koltuklarına oturmuşlardı. Yasu bir cam kenarının yanına geçmiş, camdan dışarıyı izliyordu. O sırada yanına Hinata oturmuştu, ona baktı, "Yasu, iyi misin?"
"Hm, hm. Sadece uykum var."
"Bence sadece uykun yok. Noldu sorması ayıp? Türkiye'ye gelmeyi çok istiyordun.."
"Evet de.. Üf, boşver."
"Ren mi?"
Yasu Hinata'ya döndü, "Ren ne alaka?"
O sırada Ren ikisinin oturduğu koltukların arkasındaydı. Konuştuklarını gayet net bir şekilde anlayabilirdi. Hinata sırıttı ve kulağına fısırladı, "Onu sevdiğini artık herkes biliyor Yasu.." dedi ve geriye çekildi. Yasu derin nefes aldı ve cama geri döndü, "Hinata."
"Hm?"
"Sus lütfen."
"Ha? Neden? Ren ile ilgili birşey duymak istemiyor musun?"
"Evet, istemiyorum. Bir sorun mu var?""Ha? Naptım ben!" diyerek kendi kendine düşünüyordu Ren. Yasu'nun bu dediği onu birazda olsa kırmış, onu üzmüştü. Naptığını düşünmeye başlamıştı ki yanına birisi geldi, "Napıyon Ren?"
"He.. Öyle oturuyorum. Sen napıyorsun Daniel?"
"Bende iyi.. Bugün Hinata ile dolaşacağız! Rüyada gibiyim. Sen kimle dolaşıcaksın?"
"Hm.. Bilmiyorum. Benle dolaşmak isteyen varsa onunla dolaşacağım. Neden sordun ki?"
"Sende dolaşmak isteyen birisini tanıyorum desem?"
"Kimmiş o?"
"Yasu tabii kide!"
"He.. Ne diyeyim.."
"Ne demek 'Ne diyeyim'?"
"Boşver."
"Ee, gezicek misin onunla?"
"Kendisi istiyorsa.. Yada boşver. İstemiyorum."
"Ha? Neden!"
"Sen sor diye."
"Ney."
"Şaka yapıyorum Daniel, kendisi isterse dolaşarım."
"Oh, iyi! Biran onu sevmeyi bıraktığını sandım."
"..."
"Birşey mi oldu?"
"Yok, olmadı."
"Pekii.".
Yasu yatağında yatarken Elizabeth ile karşılaştıkları ilk zamanı düşünüyordu. Dediklerini düşünmekten uykusu gelmiyor, tek düşünmekten başka birşey yapmıyordu. Elizabeth'in dediklerini mırıldanmaya başladı,
"Aranızdan sadece Reinar ve Yasu'yu biliyorum. İkinizin annesi ve babası eskiden bu okulda öğretmendi! Nicola Hoca ile arkadaşlardı da!.."
Bir süre durdu ve yattığı yerden tavana bakmaya başladı, "Annem ve babam.. Hala, buradalar mı?..."
"1-2 ay önce.." Yasu yattığı yerden fırladı ve bacaklarını topladı. Kollarını bacaklarına sardı ve kafasını eğdi, "Yarın Nicola hoca ile konuşmam gerek..".
"Nicola Hoca bizi Eskişehir'de mi bekliyor.. Dayanmak zor olucak."
"YASUUU!"
"NEE VAAR!"
"Hadi doğruluk mu cessretlilik mi oynayalım!"
"İstemiyorum Hinata."
"Lütfeeeeğn!"
"Ha-yır!"
"İstediğini yaparığm! Lütfeen!"
"Pekii." Diyerek Hinata'ya döndü Yasu. Sırıtmaya başladı, "Ona açıl."
"Ney."
"Doğru duydun."
"Bakarız."
"Peki.""Ee.. Kimler oynuyor?"
"Ben, sen, Laura, Elizabeth, Daniel ve Ren."
"Abim oynamıyor mu?"
"Yok oynamıcakmış. 'Bebek oyunu'ymuş falan.."
"Eh.. Peki."
"Kim başlıyor?" (Elizabeth)
"Ben!" (Laura)
"Peki." (Elizabeth)Laura Yasu'ya baktı, "Ne sorucağımı herkes biliyor bence. Yasu hangisi?"
"... Doğruluk."
"Hmmm.. Burda yüzüne birşey söylemeye utandığın varsa kim?"
"Bu nasıl soru!"
"Bence gayet iyi." diyerek omuzlarını silkti Daniel. Yasu sinirli gözlerle Daniel'e baktıktan sonra Laura'ya döndü, "Eh.. Var."
"Pekii, kim?"
Yasu kızarmaya başladı. "Eh.. Ren. Ama, söylemeye utandığım şey kötü birşey sayılmaz.. Her neyse!"Ren boş gözlerle Yasu'ya baktı, "Emin misin?"
"Evet, eminim!"
"Hm.. Peki." diyerek önüne döndü ve hafif bir gülümseme gösterdi. Yani, Yasu Ren'e kızgın değildi? Bu güzel bir haberdi!"Geldik hadi." (Reinar)
"Ne zamana be!" (Hinata)
"Reinar bug bulmuş.." (Ren)
"Katılıyorum." (Elizabeth)Bunlar indi, ilk olarak Anıtkabir'e gittiler. Reinar herkesin fotoğrafını çekerken uzakta birisini farketti. Fotoğraf makinesini Ren'e uzattı, "Ben gelicem siz devam edin."
"Tamam."
Reinar fotoğraf makinesini verdikten sonra o adama doğru ilerledi, yaklaşınca duraksadı. Ona bakıyordu, "Sen bizi Eskişehir'de beklemicek miydin?"
"Sıkıldım.."
"O zaman öyle deme."
"Her neyse.. Eskişehir'de ders almaya başlamanız lazım."
"Ne? Nasıl olucakmış o! Güçlerimiz yok daha?"
"Biliyorum.. Orda alıcaksınız işte! Fuji başladı bile.."
"O kim."
"Anan."
"Sanki bize ondan bahsetmiş gibi söylüyorsun."
"Ney. Bahsetmedim mi-"
"Hayır. Bahsetmedin."
"Tamam sonra bahsederim o zaman."
"İyi olur.. Her neyse çocuklara bakmam lazım."
"Dikkatli ol ama. Fuji'nin adamları heryere virüs gibi yayıldı."
"Ne bu korona mı?"
"Yaw, bi git."
"Peki." diyerek Nicola'nın yanından ayrılmaya başladı Reinar. Nicola arkasından öylece bakıyordu, birşey olmamasını umarak. O sırada arkasından bir gülüş geldi, "Ha.. Nicola.. Görüşmeyeli uzun zaman olmuş, değil mi?"
"Yine mi sen.."
"Evvet! Yine ben! Noldu, beni özlemedin mi?"
Nicola arkasına döndü, yüzünden bakılırsa sinirliydi. "Ne istiyorsun?"
"Hm.. Sadece, selam vermek istedim Nicola! Bu kadar kaba ol.." dedi ve sustu. Nicola'nın arkasındaki çocuklara donakaldı. "Hm.. Oradakiler, Yasu ve Reinar mı? Dur bir saniye! Hala onlara gerçeği söylemedin mi yoksa?"
"Nasıl söylememi bekliyorsun Yui."
"Normalce söylemeni bekliyorum işte."
"..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzündeki Papatya
Novela JuvenilAnnesi ile babası nedensizce ortadan kaybolduğu için dayılarında kalan iki kardeşin, büyümesi ile birlikte ellerine geçen mektuplar ile hayatları değişiyor. Ellerine geçen bu mektuplar, hayatlarında ki birçok eksiklikleri tamamlayacak gibi görünüyor...