ve yeni bir bölümle karşınızdayım. satır arası yorumlarınızı okumak istiyorum, lütfen beni yorumlarınızdan mahrum bırakmayın. keyifli okumalar diliyorum❤
💔
"Hayır, öldürmeyeceksin. Mantıklı olan buydu, sen de biliyorsun. Sadece biraz cesaretlendirilmeye ihtiyacın vardı. Ben de bunu yaptım."
"Sen beni cesaretlendirmedin yalnız, gidip direkt benim adıma karar verdin!" diye yerime çöktüğümde Ceyda hâlâ sırıtıyordu. O sırıtan dişlerini eline vermek istemem çok mu caniceydi?
"Mesajı Ceyda attı deyip iptal etsem nolur ki?"
"Aşk mesajını kuzenim atmış diyerek yalanlayanlara dönersin. Ayrıca saçma olur yani. Ne gerek var? Git çalış işte bir güzel."
"Of Ceyda ya! Ne hallere soktun beni?"
Ceyda uzanıp elimi tuttu. "Mızmızlanma artık. Ucunda ölüm yok ya. Denersin bir hafta, baktın olmuyor çıkarsın. Yalın'a da denedim yapamadım dersin. Böyle hiç çalışmadan kabul etmemek bir çekincen olduğunu gösterir. Bunu hissettirme, ne gerek var yani."
"Hiç içime sinmiyor ama ya." Dediğimde Ceyda bu konudan sıkılmış olacak ki konuyu değiştirdi. "Senin işin var mı bugün?"
"Yok, noldu? İşe bugün başlamamı mı tavsiye edeceksin?"
Ceyda gözlerini devirdikten sonra benim söylediklerimi tamamen görmezden gelmeyi seçerek "Ben bugün işten izin aldım, erken çıkacağım. Beni beklesene, alınacak şeylerim var. Fikir verirsin bana, yalnız başıma uğraşmaktan gına geldi valla." dedi.
"Olur, Ateş de yok zaten. Babaannesinde, boşum."
"Süpersin. O zaman hadi daha fazla oyalanmayalım. Ofise geçelim." dediğinde ayaklanmıştık. Ceyda'nın iş yerine birkaç defa daha gelmiştim. O yüzden iş arkadaşlarını tanıyordum. O çalışırken onlarla bir iki muhabbetin belini kırdım, bir şeyler içtim, telefon oynadım. Derken Ceyda işlerini bitirip "Tamam, çıkabiliriz." dedi ve çantasını aldı.
Diğerleri Ceyda'nın erken çıkmasına laf ederken Ceyda onlara nispet yapa yapa koluma girdi ve biz asansöre bindik.
"Ahmet'le nasıl gidiyor? Az kaldı gelmesine."
"Gitmiyor Asya ya. Sürekli kavga ediyoruz telefonda. Yani erteledi erteledi gitmek için tam düğün önünü buldu ya pes diyorum başka bir şey demiyorum. Ahtapot gibi oldum iyice, elimi hangi birine uzatayım sapıtıyorum. Kendi ailemle uğraştığım yetmiyormuş gibi bir de Ahmet'in ailesinin gönlünü hoş tutmaya çalışıyorum. Bittim bittim."
"Oy kıyamam ben sana kuzum ya. Cidden zor bir dönemden geçiyorsun. Biz Yalın'la ikimizken aileler de yardım ediyorken perişan olmuştuk o dönemde. Sen bir de tek başına uğraşıyorsun."
Ceyda dertli dertli başını sallarken gülmeye başladı. "Salak, tüm gün doluyorum burada eviydi, işiydi, şuyuydu, buyuydu derken. Akşam arıyor, patlıyorum tabii. Ben burada çekiyorsam o da orada çekecek kaçarı yok. Saydırıyorum da saydırıyorum. En sonunda 'Bitti mi, rahatladı mı için?' diyor. Evet, diyorum. 'İyi bir daha aramayacağım seni, aradığıma pişman ediyorsun.' diyor. Kapatıyoruz. Beş dakika sonra geri arıyor ben seni özledim, diye. Tabii bende sinir minir hak getire artık. Yumoş yumoş oluyorum."
"Âşıksın dırırırım âşıksın, sen âşıksın arkadaş..." diyerek İbrahim Tatlıses'e bağladığımda Ceyda da gülüp omzunu omzuma vurdu.
"Âşık olmasam çekilecek dert değil ki!" dediğinde sırıtıyordu.
"Az kaldı az." dediğimde Ceyda "Sen onu bir de bana sor." dedi. "Zaman yaklaştıkça geçmiyormuş gibi geliyor. Tabii sen bir aycık bir şey ayrı kaldın kocandan. O yüzden ne demek istediğimi nereden anlayacaksın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boşansak da Beraberiz! (Tamamlandı)
General FictionAdliyenin bahçesinde Yalın'la birbirimize sudan çıkmış balık misali baktık. Bitmişti. Resmen boşanmıştık. "Bitti." Yalın gerçeği benden önce dile getirirken kafamı onaylarcasına salladım. Hâlâ gerçekmiş gibi gelmiyordu. "Evet. Garip hissediyorum."...