08

572 67 15
                                        

eight is fate🫡

***

gözünün önünü kapatan kırmızı tutamları arkaya ittirmiş, kardeşine gönderdiği bilmem kaçıncı çağrının aynı kadın sesiyle sonlanmasını dinlemişti bir kere daha.  kim bilir yine nerelerdeydi küçük kardeşi.

ilk gezinin onun okuluna yapılacağını öğrenince okuldan izin alarak beraber geçmişlerdi kampüse. ayrıca, herkes istediği bölüme göre rehberlik hocalarıyla beraber ayrıldığı için büyük izdihamlar olmuyordu şansına. etrafa göz atmış, kardeşinin simasını göremeyince eli tekrar telefonuna gitmişti. burada buluşacaklarına dair anlaşmışlardı, kaybolmamış olmasını umuyordu.

"hyung!" arka tarafından gelen sesle rahatlamış, kızmak için kendini hazırladıktan sonra arkasını dönmüştü. küçük kardeşinin ondan habersiz hazırladığı sürprizle karşılaşmıştı bir de.

"sen..?" beomgyu'yu görmesiyle mahçupça başını öne eğmiş, ayağıyla zeminde daireler çizerek yanına gelmelerini beklemişti.

"yeni kankamla tanış." jaehyun, kolunun altında olduğu genci gösterdi. saçma derecede süren sessizlik yüzünden başını eğmiş, bir abisinin bir beomgyu'nun yüzüne bakıp durmuştu. elbette ikisinin birbirine olan bakışları dikkatinden kaçmamıştı. "siz tanışıyorsunuz!"

"evet, de..."

"de ne?"

beomgyu aniden sesini yükseltince iki kardeş yerinde hoplamıştı. "hukuk okuyan abin, bu mu?!"

"bir tane abim var zaten." abi kardeş kafaları benzer çalışıyordu, her ne kadar inkar etseler de benziyorlardı işte.

"anlamadım ama önemli değil." jaehyun'un omzunu patpatlamış, bir adım taehyun'a yaklaşmıştı. 

"hukuk okuyorsun yani." bakışlarında tuhaf bir şeyler var gibiydi, çözemiyordu. 

"evet?"

başını salladı siyah saçlarını geriye atarken, memnun ifadesini saklamıyordu ondan. "anladım."

küçük kardeş yüzünü büzerek tiksinircesine konuşmuştu. "abime neden çölde serap görmüşsün gibi bakıyorsun?"

"jaehyun." abisinin uyarısından sonra susmuş, kollarını göğsünde bağlayarak onları izlemeye koyulmuştu.

taehyun, küçük kardeşine cidden karşı çıkamıyordu. sürprizlerle doluydu, ayrıca her an ne yapacağı belli olmuyordu. koskoca fakültede onu nasıl bulmuştu o da ayrı bir konuydu.

tek sorun bu da değildi, tanrı aşkına, kim hukuk kampüsüyle yabancı diller kampüsünü birbirine yakın yapardı ki...

mahçupluğun verdiği gerginlikle boğazını temizleyerek onun dikkatini çekmeye çalışmıştı. başarılıydı da. "dün gece için teşekkür edemedim, benim yerime iletirsen çok sevinirim." konuşmalarına kulak misafiri olan jaehyun gözlerini kısmış, ne hakkında konuştuklarını anlamayı deniyordu. 

"jaehyun, oyarım o gözlerini."

"n'oldu dün gece?"

"olmadı bir şey." çantasından cüzdanını çıkarıp meraklı kardeşine uzattı. "şuradan sola dönünce bir tane kafe var, git oraya iki kahve al. ben gelene kadar ayrılma oradan."

hızla cüzdanı kapıp ilerlemeye başlamış, çok uzaklaşmadan homurdanmıştı. "pislik."

"duydum seni."

"duy diye söyledim zaten!"

hahlayıp alnını sıvazladı, eve gitmeyi beklemeliydi onu güzelce(!) uyarabilmek için. "kardeşinle arandaki bağ, tatlıymış." ani gelen itirafla kasılmış, komik bir ses çıkarmıştı. 

"dışarıdan öyle gözüküyordur." başını hafifçe iki yana salladı, aralarındaki ilişkinin 'tatlı' kelimesiyle ifade edilebileceğini pek zannetmiyordu.

"benim hoşuma gitti."

"anladım... sağ ol?" ne demeliydi ki böyle bir cümleye karşı?

ortamın gerginliği gittikçe arşa çıkarken sessizliği, anlık cesareti sayesinde karşısındaki genç bozmuştu. beomgyu'nun cebinden çıkartıp kendisine uzattığı kartviziti aldı yavaşça. üzerinde bir adres ve birkaç isim yazıyordu. "bu ne?"

"diksiyon dersi için, bizim fakülteden birinin tanıdığı çalışıyormuş. yardımı dokunur diye."

"ah, ben... teşekkür ederim." göğsünün tam ortasında hissettiği ani heyecan yüzünden afallamıştı. 

"rica ederim, umarım arkadaşlarınla sorununuzu çözebilirsiniz."

gitmek için hazırlanan çocuğu durdurdu. "beomgyu."

"taehyun?"

"ikidir çok mahçup hissediyorum."

"öyle düşünme."

"yine de benim için yaptıklarınız..."

"kim olsa aynısını yapardı." dedi sakin bir tonda beomgyu, dediğinin absürt kaçtığını taehyun'un ona attığı bakışlardan anlamıştı. "tamam yani belki yapmazdı, ama biz yaptık."

minik gülüşüyle kırmızı saçlarını geriye taradı, tekrar içten bir şekilde konuştu. "bir gün teşekkür etmek istiyorum, üçünüze de."

"aman boş ver onları, biz gideriz. hem kendi dersimizi de yaparız ."

"iki dakika ciddi kal şaşarım zaten." aralarında geçen ilk başarılı sohbetin havasını sessizlikle bozmak istememişti ikisi de, birbirlerinden habersizlerdi fakat anlamışlardı vedalaşma vaktinin geldiğini. gülüşleri yüzlerinden silinmemişti henüz. 

"tamam o zaman." ellerini arka ceplerine atıp omuzlarını silkeledi beomgyu. "yazarım sana."

kaşlarını çattı, inatçılığa devam edecekti yani. "ne için?" 

"sebebi yok." kırmızı saçlı gence göz kırpmış, biraz geri geri ilerledikten sonra önüne dönerek yoluna öyle devam etmişti. az önce yaşadıkları biraz anlamsız gelmiyor değildi.

beomgyu nasıl biriydi çözemiyordu. başlarda, 'neden çözmem gereksin ki' diye düşünmüştü, karakol olayına kadar da böyle istikrarlıca devam etmişti.

merak ettiriyordu kendini. 

mesajlaşırken yazdıkları, dün gece takındığı tavırlar, sonra bir anda karakolda bambaşka birine dönüşmesi... umursamaz gibi görünen birinin o derece bir ciddiyet içine girebilmesi gerçek gibi durmuyordu. kaç farklı yanı vardı, ya da hangisi gerçek yanıydı?

merak ediyordu ve merakına yenik düşebileceğini bildiği için kendine kızıyordu.

tanışmaları farklıydı, hatta bir tanışmaları var mıydı ondan bile emin değildi. yine de bulundukları durum içine çekiyordu. saçna gelmişti çünkü yüzünü canlı canlı daha dün görmüştü, onun hakkında anladığı tek şey inatçı olmasıydı.

hayatına bomba gibi düşen çocuğu şimdilik pas geçmeli, kardeşinin yanına dönmeliydi. çünkü kendş hayatı da pek atraksiyonsuz sayılmazdı.

***

bu bölümü yazana kadar içim dışıma çıktı, kontrol için de okuyamadım. ona rağmen biraz geç oldu mlsf

bi daha düzyazı kısımlarını bu kadar uzatmayı düşünmüyorum ama bakıcaz artık

taehyun'la yakınlaşmak için beomgyu'ya yoldaş olmak isteyenlere link >

taegyu kısımları başlıyor yavaştan🫡

bi dahakine bu kadar bekletmemek umuduyla

bye time,

bye


-ada

diksiyon koçu | taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin