06

536 68 15
                                    

"çıkacak mısın artık o kabinden?"

"ya sen hâlâ burada mısın!" 

"eveet." dedi omuzlarıyla başını sallarken, içerideki beden bunu her ne kadar göremese de beomgyu'nun mimikleri burada olmaktan ve onu kabin içinde esir etmekten gayet memnun olduğunu belli ediyordu. göğsünde bağladığı kollarını serbest bırakmış, yan tarafında durduğu kabininin kapısını tıklatmıştı birkaç kez.

"çocuk sen anlamıyor musun, yanlışlıkla oldu diyorum! rahat bırak beni ya."

"kader birleştirdi bizi oğlum, yanlışlık olarak gördüğün şey bizim aramızdaki bağ."

kabinin içinde tutsak olan kırmızı saçlı beden başını yana eğdi, dilini dudaklarının üzerinde gezdirdikten sonra sinirle konuşmaya başladı. "dicksiyon dersinin yanında felsefe özel ders mi veriyorsun, seni gidi komik şey."

"yarı zamanlı aşkoloğum ben."

"tabii ya, o kadar belli ki(!)" hızlıca içtiği içkinin etkisi kendini yavaş yavaş gösterirken bozulan psikolojisi yüzünden kendini tutamamış, kıkırtısını serbest bırakmıştı. 

"gördün mü, güldürdüm seni. aramızdaki bu kapıya ne gerek var, aç başlayalım işte dersimize bebek adımlarıyla." oflayarak çenesini kabine dayadı siyah uzun saçlı olan, içerideki inatsa o daha inat olacaktı. bırakma niyeti yoktu peşini.

"sana taciz davası açarım." 

"hayırdır ne bu suç sevdası, dün bir bugün iki." histerik gülüşü boş tuvalette yankılanırken bir kez daha yokladı kabini. cevap olarak tek aldığı uzun bir iç çekme olunca yarım ağız sırıtmış, ıslık çalmaya başlamıştı.

çenesiyle aldığı pozisyondan ötürü sesi biraz komik çıkıyor oluşunu umuramadan devam etmişti. "şimdi açsan şu kapı- LAN!" dayandığı zemin çenesinin altından çekilirken elleriyle tutunmak için refleksle kapının kenarlarına yapışmıştı. 

karşısında kırmızı parlak saçlarıyla duran beden konuşma yitisini kaybettirmiş, dudakları arasındaki bağı koparıp minik bir o şeklini aldırmıştı. gözleri bedenini boydan boya süzerken bir anda ellerini tutunduğu yerlerden çekerek onun kucağıma düşmesini sağlamıştı. "ya salak mısın sen?!" 

taehyun, üzerine çullanan bedeni tutmak için geç kalmıştı. beraber tuvalet kabininin içine kapaklandıkları yetmezmiş gibi üzerindeki beden kollarını iki yanına yaslayarak onu kıstırmıştı. "ders diyorduk?"

"çekilmek için üç saniyen var."

"ama olmaz kii..." dudaklarını büzmüş, gözlerini kırpıştırmıştı. 

"iki."

"üç nerede?"

"bir."

"peki tamaam." beyaz bayrak sallayarak kendini geri çekti, istemiyorsa kişisel alanına zorla girecek değildi. saçlarını elleriyle geriye doğru taramış ve kırmızılıdan önce çıkmıştı kabinden. 

yalnız başına kalan taehyun, fazlaca hissettiği kalp atışlarını yoklamak için göğsünün üzerine yerleştirmişti elini. kalbi, yerinden çıkacak gibi zorluyordu kafesini. en başından anlamalıydı, bedeni onu çok önceden uyarmıştı aslında. dinleyememişti onu, hata mı yapmıştı yoksa? ya da beyni ve kalbi yine ters düştüğü için ikisinin arasındaki muharebede yine o mu zararlı çıkmıştı..?

açılıp örtülen kapının sesinden sonra elini indirip lavaboların başına yürüdü, yalnız kalmamın verdiği tuhaf hisle ilk defa bu kadar farklı bir biçimde tanışıyordu. 

sessizce küfür ederek ellerine akan suyu boynuna gönderdi, soğuk damlalar boynunu sanki yakarak süzülüyordu aşağılara. 

elleri mermerden destek alırken arkadan gelen kapı sesiyle kafasını arkaya çevirmişti, aynadan bakmak yerine direkt görmek istemişti o sahneyi. 

aklından ne geçiyordu bilmiyordu ama kesinlikle kai'yi bir herifin kucağında görmeyi tahmin etmiyordu. beyni peşpeşe gelen olay dizisini kavramaya yetişemez düzeye geliyordu. ne yapması gerektiğine karar veremiyordu bile. elini bir an olsun onlara uzatmış sonra adım dahi atamadan kapının tekrar açılmasıyla olduğu yerde kalmıştı.

"yuna! kızım ne arıyorsun burada?" kahve saçları birbirine dolanmış vaziyette yürümeye mecali olmayan kız kendini duvara dayamış, yavaş yavaş aşağı çöküyordu. sırt dekolteli elbisesinden dolayı sırtına buz gibi gelen duvar onu güldürmeye yetmişti. kaçmak istiyordu ama yapamıyordu. 

"ay çişim vaaaar, taehyunnie~" yan taraftaki duvarda öpüşmeye devam eden arkadaşı ve tanımadığı adamı ikinci plana atarak neredeyse sızmış genç kızın yanına eğilmişti. "canım arkadaşııım, seni ben gerçekten çooook çok çok çok seviyorum." 

"ne kadar naziksin yuna-sshi, ben de seni seviyorum."

"ama sen beni çok çok sevmiyor musun?" kucağına aldığı kızdan bir anda hıçkırık sesleri gelmeye başlayınca paniklediği için az kalsın onu yere düşürecekti. onları görenlerin dikkatlari, görmeyenlere de bulaşırken neredeyse geçtikleri her yerdekiler onları izler olmuştu.

taehyun'un en kısa sürede seungminleri bulması gerekiyordu. 

indiği birkaç basamaktan sonra ilk oturdukları yere gitti taehyun, şansına seungmin oradaydı. kucağında bir kızla koca bir oteli dolaşmak istemiyordu sonuçta. her ne kadar seungmin yalnız olmasa da yanına gitmek zorundaydı, adımlarını hızlandırmış ve duyabileceği bir mesafeden ona seslenmişti. 

seungmin'in yüzü, gülümseyerek konuştuğu çocuktan bakışlarını çeker çekmez aksi yönde bir şekil almıştı. hızla ayağa kalkarak ne olduğunu sormuştu. "lan bu ne hâl?!"

"seungmin oppa, taehyun-ah beni çok çok sevmiyormuş." ağlaması şiddetlenirken kucağında olduğu çocuğun boynuna daha sıkı sarılmıştı. taehyun bir anlığına nefes alamayacağını düşündüğü bile olmuştu.

"seungmin, istersen arabamla eve götürebiliriz." henüz yeni inceleme şansı olduğu çocuğun seungmin'in anlattığı profile ne kadar uyduğunu farketmesi çok uzun sürmememişti. kendine kızmıştı şimdi, bu anlarını bozmaya hakkı yoktu sonuçta. 

"çok teşekkür ederim, aklım darmaduman oldu şuan." seungmin'in, ağlayarak uyuyakalmış kızı kucağına alırken diğer çocuğun peşinden çıkışa doğru gidiyordu.

nefeslenmeye ihtiyacı vardı, ellerini dizlerine yaslayarak bulduğu birkaç saniyeyi iyi bir biçimde değerlendirmişti neyse ki.

kai'nin peşine gitmeliydi şimdi, hızla az önceki yere geri döndü. orada olmadıklarını görünce öfkeyle bağırmış ve pes ederek çıkmıştı tuvaletten. 

gece çok fazla uzun olacaktı, ve bütün enerjisi şimdiden emilmiş gibiydi.

***

beomgyu biraz azgın birisi ama kimseye bir şeye zorlamaz benim çocuğum lütfen🫡

bundan sonrası hayra alamet artık

metrocu çocuğu bulmak için metroya gidip bi el atmak isteyen >

sonlara doğru artık yazacak bir şey olmadığı için kısa kestim

demiştim kai'nin yolu yol değil diye, öpüştüğü kişi metrocumuz değil bu arada 

yorum atın bi de lütfen okumak çok eğlenceli🫡

bye time,

bye


-ada

diksiyon koçu | taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin