25

364 31 4
                                        

önümüzdeki süreçte bölüm atma işini slow update sayabiliriz çünkü biraz yoğun bir süreç olacak benim için.

***

taehyun

elimdeki kahve bardaklarıyla yabancı dil fakültesinin önünde bekliyordum, yanımdaysa günlerdir tek yaşamsal faaliyeti yemek yemek olan soobin vardı. ona zorla aldığım kahveyi içmeyi başta reddetmişti, sonra söylediğim birkaç söz anında işe yaramıştı. kendisini beomgyu ile tehdit etmenin bu kadar işe yarayacağını düşünmemiştim açıkçası.

beomgyu'nun finalleri bugün bitiyordu, benimkilerin çoğu bitip azı kalmıştı kalmasına ama önümdeki finallere girmektense tekrar öncekilere girmeyi yeğlerdim.

fakülteden yoğun bir kalabalık çıkmaya başlayınca dersin bittiği anlaşılmıştı, birkaç kişinin ardından çıkan beomgyu'ya bizi görmesi için elimi kaldırdım. elimdeki kahveleri görünce koşuşu normal adımlara dönüştü, gelir gelmez elimdeki bardaklardan birini alıp yanağıma uzandı. "nasıldı?"

"geçtim say." dedi kendinden emin bir tonda, boşa çıkan elimi beline atarak kendime yaklaştırdım bedenini.

geldiğini bile fark etmemiş soobin'e doğru eğdi yüzünü. "soobin."

dalgın görünüyordu, günlerdir olduğu gibi. "efendim?" bakışlarının ağırlığı bile yetiyordu enerjisi olmadığını anlamaya.

"bir şey mi oldu?" yaşadığımız her olayda beomgyu'nun yeni bir tarafıyla karşılaşıyor gibi hissediyordum, gözümde çizdiği o 'her şeyi dalgaya vuran çocuk' imajını yıkmak için ekstradan uğraşmasına bile gerek kalmamıştı. yanında şımarmayı sevdiği arkadaşının bu hâlde olmasını görmek istemiyordu anlaşılan, günlerdir çabalıyordu onun için.

"çıkışta biri yanıma gelip 'siz yeonjun'la ayrıldınız mı?' diye sordu." sona doğru sesi titremişti, beomgyu elindeki kahveyi yere bırakıp soobin'in önünde eğildi, ellerini bacaklarının üzerine koydu.

"kim olduğunu söyle, dövmek için adam toplayalım." dediği şey ikimizi de güldürürken soobin'in uzun süre sonra tebessüm ettiğine şahit oluyorduk. bu ilk adım için gayet başarılıydı.

oflayıp ellerini yüzüne siper etti, bir şeyler anlatıyordu ama anladığımız pek söylenemezdi. beomgyu bir anda eline vurdu. "anlamıyoruz ne dediğini, düzgün konuş."

"ben neden sürekli ilişkimizi baltalıyorum?" kalbimin kırıldığını hissetmiştim, çok zaman geçirmiş olmasak da aramızın iyi olduğunu biliyordum. bence yeni bir arkadaş edinmiş sayılabilirdim bu süreçte. çünkü beomgyu sayesinde günümüzün çoğunu beraber geçiriyorduk. özellikle son iki üç gündür fazlasıyla bizle takılır olmuştu, soobin. öyle ki, bi' ara yuna'nın soobin'e makyaj yaptığına bile şahit olmuştum.

"hyung bak senin yanındayım biliyorsun." uzanıp soobin'in elini tuttu. "ama yeonjun hyung haklı, arkadaşlarının sana olan tavırlarına çok müsamaha gösteriyorsun."

çalan telefonumun konuşmalarını bölmemesi için onları başbaşa bıraktım, biraz uzaklaşıp aramayı yanıtladım. "efendim?"

"n'oldu lan! heh noldu?! hani tek çalışta açmazdı!" heeseung'ın kulağıma dolan kahkahasıyla istemsizce dudaklarım kıvrıldı, arkadan seugminlerin homurdanışını çok net duyabiliyordum. "göt oldunuz mu?!"

"aman uzatma be! veririz paranı." yuna'nın bağırışına inat bir süre daha sinir bozuculuğuna devam etti heeseung, resmen üçlünün atışmasını bitirip beni hatırlamalarını bekliyordum.

diksiyon koçu | taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin