"Çok beklettim mi?" Soobin'in seslenişiyle ıslık çalıp elleri cebinde bir şekilde önüne bakan Yeonjun irkilerek ona döndü. Ardından burun kıvırarak olmayan saatine bakıyormuş gibi yaptı "Ya kaçırılsaydım?" Soobin karşısında duran Yeonjun'u tatlı bulurken kıkırdadı, "Merak etme, olmaz bir şey."Yeonjun da kısa oyununa son verip gülümserken "Teşekkürler geldiğin için." dedi içtenlikle. Soobin şımarık bir şekilde göz kırptı, "Teklifleri geri çevirmem." Bu söylediğinin üzerine Yeonjun gözlerini devirip, "Her teklifi kabul ediyorsan işimiz var." diye homurdandı.
Soobin şakadan boğazını temizledi ve düzeltti cümlesini, "Yeonjun'dan gelen teklifleri geri çevirmem." Bu sayede ikili beraber gülerken ilerlemeye başladılar. Ardından sordu Soobin, "Noldu bu saatte çıkasın geldi?" Yeonjun dudak büzerek cevapladı, "Hep bu saatlerde çıkarım, hava almayı seviyorum. Tekim genelde."
Soobin'in dudakları memnuniyetle kıvrıldı, "Bundan sonra eşlik ederim o zaman?" diye sordu izin alır gibi. Yeonjun da bu cümle karşısında başını olumlu anlamda sallarken amacına ulaşmıştı. Soobin'in kalbi hızlı atarken, dönem başından beri beğendiği çocukla olduğu için mutluydu.
Aslında Beomgyu için gerçekten endişeleniyordu ve bu konu hakkında elinden bir şey gelmiyordu fakat Yeonjun'un ona mesaj attığı gün birlikte planlamışlardı. Ayrıca Yeonjun'la konuşmak için bahanesi de olmuştu, iletişimleri ilerlemişti. Yani bir taşla iki kuş vurmuştu aslında. Bu düşüncesiyle sırıttı, onu inceleyen Yeonjun ise aklından ne geçtiğini bilmediği için sordu Soobin'e "Neye gülüyorsun?"
Bu sorunun üzerine Soobin dudaklarını birbirine bastırarak boğazını temizledi, "Hiç." Yeonjun üstelemeden omzunu silktiğinde nereye gittiklerini bilmiyordu Soobin. Fakat sormak için de bir hamlede bulunmamıştı, adımları onları nereye götürüyorsa oraya gidiyorlardı ikili.
Aralarında sessizlik hakimdi fakat umursamıyorlardı, akşam olduğu için hava kararmıştı. Sadece adım sesleri ve birkaç böcek sesi duyuluyordu. Yine de şikayetleri olmadıkları için sadece dinleyip sessizce yürüyorlardı. Yeonjun dudaklarını birbirine bastırdı ve Soobin'in sıkılma düşüncesiyle sordu, "Bu arada işin yoktu değil mi?"
Soobin kıkırdadı, "Oyun oynuyordum, emrettin geldim işte." Yeonjun sırıttığında ise "Tamamdır, istediğim cevap. Not ettim bunu." diyerek şımardı kendi halinde. Bu hâli Soobin'e oldukça tatlı gelirken "Nereye gidiyoruz bu arada? Belirli bir rotan var mı?" diye sordu laf arasında.
Yeonjun dudaklarını büzdü, "Genelde kafama göre takılıyorum aslında. Park var ilerde, orda oturalım mı?" Soobin'e döndü merakla. Uzun boylu, ona bakan gözlere karşılık verirken "Tabii." yanıtını verdi. Yeonjun başını olumlu anlamda sallayarak yolu göstermek amaçlı Soobin'in kolundan tuttu ve yollarını değiştirdi.
Yolları değişse bile kolları iç içeydi, ikisi de bu durumdan hoşnut olduğu için geri çekilmek adına bir adımda bulunmadılar. Aksine Soobin kollarını daha da sıkılaştırarak kendi elini cebine koydu. Bu sayede Yeonjun'un tutuşu sıkılaşmıştı ve çekmemesi gerektiğini anlamıştı.
"Otururken bir şeyler atıştıralım, hemen şurda market var. Gel." diyen Yeonjun, kollarının birleşmesinden ötürü Soobin'i çekiştirerek adımlarının hızlanmasını sağladı. İkili birlikte koşar adımlarla markete giriş yaptılar. Dışarısı sıcaktı, marketin içerisi klimadan dolayı soğuktu. Bu yüzden ikisi de rahatlarken adımları yavaşladı.
Yavaş adımlarla reyonların arasından konuşa konuşa ilerlerken arada gülüşüyorlardı. Yeonjun eline birkaç çikolata aldı, Soobin ise onların yanında duran paket keklerden iki tane almıştı. Ordan diğer reyona gittiklerinde cipslerle karşılaştılar. Ortak bir şekilde seçim yaptıklarında duydukları ses susmalarına sebep oldu.
"Dur, çilekliyi alalım." Yeonjun gelen tanıdık sesle gözlerini kırpıştırırken sorar gibi fısıldadı, "Beomgyu?" "Tabii, istiyorsan çilekliyi alalım." bu sefer yanıt gelince Soobin'in kaşları çatıldı "Lan Taehyun."
Kol kola girmiş olan ikili şaşkın bakışlarla birbirine döndüklerinde ağızları açılmıştı. Soobin üstten Yeonjun'a bakarken, Yeonjun gözlerini kırpıştırarak Soobin'e bakıyordu. Olanları anlamaya çalışırken ise kıkırdama sesleriyle birlikte daha çok şaşırdılar.
Arkadaşlarının seslerini duyduklarında Yeonjun konuştu "Oha! Bu saatte niye buluşmuş bunlar." Soobin dudaklarını büzdü, "Söylemedi de Taehyun, vay piç." Sonrasında da sanki hiç yaşanmamış gibi omuzlarını silktiler ve aldıkları şeylerle içecek bölümüne ilerlediler.
Hemen arkalarında kalan arkadaşlarıyla dudaklarını bastırarak ses çıkartmadan gelişigüzel iki içecek alıp kasaya doğru ilerlediler. Saatten dolayı boş olan kasa gözlerine iliştiklerinde hızlı olmak adına ilerlediler. Taehyun ve Beomgyu ile karşılaşıp boşu boşuna bölmek istemiyorlardı. Bu yüzden hızlı davranıyorlardı. Soobin anında aldıklarını öderken Yeonjun'un kötü bakışlarına maruz kaldı.
Kasiyere gülümseyip "Teşekkürler, iyi akşamlar." diyerek poşetleri aldı ve kollarını tekrardan birleştirdi. Yeonjun kaşlarını çatarak elindeki parayı Soobin'in cebine koymaya çalıştı. Fakat Soobin anında ona bakarak "Alma Yeonjun, ben eşlik etmek istedim. Ha sen ha ben ne fark eder?" Yeonjun ofladı ve "Sus, parka gidiyoruz." dedi huysuzlukla.
İkili gülüşe gülüşe parka doğru ilerlerken, marketten çıkan diğer ikili ise birbirleriyle uğraşıyordu. Beomgyu ona enerjik bir şekilde yaşadığı olayı anlatıyordu çilek aromalı içeceğini yudumlarken. Taehyun ise gülerek dinleyip yorumlarda bulunuyordu.
Yolları ise tam ortada ayrıldı. Kol kola olan ikili parka giderken, diğer ikili boylu boyunca uzanan kaldırımda yürüyordu. Ortak noktaları, hislerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flawless, taegyu
Fanficchoi beomgyu, kendisini kang taehyun'a göre kalıplara sokardı. -texting, düzyazı- [yeonbin] #1 taegyu +1k #1 hueningkai +1,17k #1 soobin +1,4k #1 beomgyu +1,39k #1 taehyun +1,39k #1 txt +1,41k