2

40 2 0
                                    


Bir kadın. Elinde bir saç bandı. Onu saçlarına geçiriyor. Biraz şişman bir kadın.

Köpeğini gezdiren siyah saçlı bir kız. Kırmızı tasma elinde, açık renkli köpeği ilerletiyor. Köpek, arabayı görünce havlamaya başlıyor. Arabaya doğru ilerlerken, küçük kız köpeği sözleriyle yatıştırmaya çalışıyor.

Fakat Gölge sesleri duyamadı. Arabanın dışındaki hiçbir sesi duyamıyordu.

Başı cama çarpıyordu. Başını cama yaslayıp dışarıyı seyretmek istiyordu ama başı cama, arabanın her hareketinde çarpıyordu. Tekerlekler durana kadar da çarpmaya devam edecekti.

Ağacın arkasına saklanan bir çocuk. Kaldırımda oturan birkaç genç. Yürüyen bir ihtiyar. Bir bebek. Gülümseyen bir kadın. Birtakım siyah araba…

Bu liste oldukça uzayabilirdi.

Gölge, başını camdan çektiğinde, Derin'in kendisine baktığını gördü ama küçük kız hemen başını çevirdi.

Gölge gözlerini yeniden camdan dışarı çevirdi. Arabaya bineli yaklaşık yarım saat olmuştu. Arabanın siyahlığını görünce bunalmıştı. Fakat dışı gibi içinin de siyah olduğunu görünce gerçrkten karamsar olduğunu düşünmüştü.

Uzun yolculuk boyunca dışarıyı izlemişti. Yapabileceği hiçbir şey yoktu. Canı sıkılmıştı, devletin şu işi bitirip bir an önce onları eve götürmesini istiyordu. Haklıydı da.

Derin de çok farklı düşünmüyordu. Fakat Gölge bunu sıkıcı bulduğu için istemiyordu, Derin ise sadece dinlenmeyi istemekteydi. Nedensizce yorgun hissediyordu.

Ablası yalan söylüyordu. Annesi öldürülmeyecekti. Yalancıydı. Yalan söylemişti. Bunlar gerçek değildi. Annesi ile mutlu bir hayat yaşamaya devam edeceklerdi. Devletin dediği şeyi yapıp mutlu bir hayata devam edeceklerdi.

Vardıklarında, lacivert giyinimli görevlilerden biri onlara ters bir bakış attı. Yalan söylediklerini anlamış olmalılardı.

İlerlemeye başladılar. Burası çok kalabalıktı. Dışarısı bile bu kadar kalabalıkken, içerisi acaba nasıldı? İçerideki kalabalığa tanıklık etmek istemeseler de, görevliler onları oraya yönlendiriyordu. Kapıdan geçer geçmez insan kalabalığı onlara çarptı. Görevliler insanları iterek ilerlemeye çalışırken Gölge, etrafın döndüğünü hissetti.

Görevliler düz ilerliyordu ama Gölge sağa doğru ilerledi. İnsanları iteklemeye ve arada bir yere yığılmayı önlemek için "Affedersiniz.", "Üzgünüm." gibi laflar söylemeye başladı. Her an kendini yerde bulabilirdi. Kalabalık içinde fenalaşıyordu. İnsanların her tarafta olması, bedenleriyle kendine çarpması kadar kötü bir şey yoktu.

Eliyle duvara tutundu. Yere düşmek istemiyordu. Yere düşmemeliydi. Başı  dönüyordu. İçeride bu kadar insan olmak zorunda mıydı? Kalabalık karşısında sürekli güçsüz düşer, etrafın daraldığını hissederdi. Sanki duvarlar üzerine gelip onu başka bir bedene çarpana kadar itekleyecekmiş gibi. Gözlerinin görüş alanına siyah parçalar girdi. Bu siyahlıklar, kendi saç tutamları mıydı, yoksa giderek zayıfladığının belirtisi miydi? Tahmin edemedi, ama saç tutamları seçeneğinin doğru olmasını umuyordu.

Elleriyle saçlarını geri itmeye çalıştı. Bunu kendini rahatlatıp, bunların sadece saç parçası olduğunu kanıtlamak için yapmıştı. Gözlerinin önündeki koyu saç tellerini çekti ama bu sefer de az önce tuttuğu duvarı kaybetti. Etraf dönüyor, duvarlar her yerde bulunuyordu. Sağında, solunda, önünde, arkasında…

İlk olarak solunu denedi. Eliyle oraya uzanmaya çalıştı. Kolunu ileri itekledi ve yaklaşmaya çalıştı. Solundaki duvara yaklaştığını hissedebiliyordu. Tutunmak için kendini ileri attı ama bu, duvarın ondan daha da uzaklaşmasına ve yalpalamasına sebep oldu. Solundaki duvar yanlış seçimdi. Orada aslında duvar falan yoktu.

VİRÜSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin