VİRÜS
Yol üzerinde Kurallar'ı gördüler.Uzun dakikalar boyunca süren yolculukta; toprağın üzerine oturtulmuş, tahta bir kulübenin yanındaki ormanın başlangıcını simgeler gibi ormanın hemen önüne konulmuş o tahtadan her yerde olduğunu fark ettikleri an, orman önündeki tahtayı okumaya karar verdiler. Aslında tahta sayılmazdı. Dik siyah bir demir şeritin üzerine tahta oturtulmuştu. Fakat tahta parçasının üzerini kapladıkları için tahta kısmı pek belli olmuyordu.
**KURALLAR**
> Aldığınız ve oturduğunuz her evin bir işareti olmak zorundadır. Evlerin önündeki tabelalara dikkat edin.
> Para yok. İstediğin her yerden, istediğiniz her şeyi alırsınız.
> Ölüm yok.
> Göçebe yaşamak yok.
> Son olarak, bulunduğunuz yerden çıkmak yok. Virüsü kapmış iseniz, özellikle bu önemlidir. Devasa duvarların ardına geçmek yok.
**Başınızda yetkililer olmayacak. Bu kurallara uymanızı sadece söylemek zorundayız.**Gölge, Derin ile Kurallar'ı okuduktan sonra ilerlemeye devam etmişti. Şu an ise, ileride gözüken binalara ilerliyorlardı. Ancak binalar o kadar yakın değildi. Sadece uzaktan görünüşleri belliydi. Eğer yol üzerinde başka bir ev bulamazlarsa geceyi sokakta geçireceklerdi.
"Abla?" Derin uzun saatlerdir süren yolculuğun sonunda ilk kez konuştu. Gölge ise cevap vermek yerine gözlerini Derin'e çevirdi. "Annem... Bizi bulamaz ki burada."
Gölge şefkatle gülümsedi. "Bizi bulabilir. Eğer bulamazsa, bir gün tesadüfen karşılaşacağımızdan eminim."
"Peki, dinlenebilir miyiz?"
"Şimdi değil." Gölge de oldukça yorulmuştu fakat yapabileceği bir şey yoktu. O binalara en kısa sürede ulaşmalılardı, ki bu en az bir gün sürerdi.
Bir süre daha yürüdükten sonra yol kenarına oturdular. Yemek yemişlerdi ama bu acıkmadıkları anlamına gelmiyordu. Susamışlardı ayrıca. Buralar ıssız gözüküyordu. Hangi ülkedeydiler böyle? Issız yollar pek de güzel bir ülkeyi simgelemiyordu çünkü.
Oraya varmaları lazımdı. Orası kalabalık görünüyordu ve daha iyi yaşayacaklarından emindi. Şimdilik sadece geceyi geçirebilecekleri bir yer lazımdı.
Sonunda bir kulübe bulduklarında güneş batmak üzereydi.
Yürüdükleri yol, düz, toprak bir yoldu. İleriye baktıkça ufak tepelerden oluşan bir yolculuk onları bekliyordu. Ardında görünen binaların oldukça modern durmasına rağmen, burası onlara oldukça zıttı. Yolun kenarlarında yeşillikler olduğunu görmek hoştu, ama bu yine de orasının ıssız göründüğü gerçeğini değiştirmiyordu.
Etrafı kurumuş otlarla kaplı, yeşilin sarıya dönerken kullandığı tonların üzerine kurulu beyaz bir kulübe onlara yardımcı olacaktı.
Fakat her zamanki gibi yine fazla şanslı değillerdi. Kapısında tabela vardı, bu da ev dolu demekti. Ama sokakta yatmaya da niyetleri yoktu; ev sahibinden ufak bir ricaları olacaktı sadece.
Gölge büyük bir soğukkanlılıkla kapıyı çaldı.
Kapı açılmadı. Ardı ardına altı kez kapıyı çaldılar ama sonunda karşılaşacakları kişinin bir yabancı olmasını isterdiler, hiç kimse değil.
Güneş batmak üzereydi ve buldukları kulübenin sahibi henüz gelmemişti. Uzun bir süre bekledikten sonra Derin konuştu.
"Güneş batıyor. Eğer şimdi evine gelmeyecekse daha gelmez. Bence içeri girmemizde bir sorun yok."
Küçük kıza hak verdi. Derin bazen öyle mantıklı şeyler söylüyordu ki, ablası bile şaşıyordu. Yine de son kez şansını denemek isteyerek kapıyı çaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİRÜS
Science Fiction2050 yılında, insanoğlu tarafından öngörülemeyen bir virüs başlamıştır. Virüs tehlikeli ya da bulaşıcı değildir, fakat bilim adamlarının yarattığı yanlış tedavi sonucunda hızla yayılmaya ve tehlikeli bir hal almaya başlamıştır. Dünya üçe ayrılıyor. ...