dokuz

113 24 41
                                    

"Bir saat sonra dava görülecek, çıkan sonuca göre hareket edeceğiz."

Komiser abimle konuşurken alt dudağımı ısırdım. Dava sonucunda abimler Yeonjun'un tutuklu yargılanmasını, Soobin ise tutuksuz yargılanmasını istiyordu. Ve ben tam olarak ne istediğimi bilmiyordum.

Benimle olan son derece düşüncesizce konuşması yüzünden bir süre daha içeride tıkılı kalmasını istesem de kişisel hırslarımla yargılamak etik olmazdı. Soobin'in son derece kendine güvenen ve mantıklı adımları sayesinde ona güvenmiyordum.

Özellikle hastaneye gittiğimiz günün ardından birkaç kez buluşup detaylıca konuşmuştuk birçok şeyi. Onun elindekwi bulgulara göre Yeonjun delil yetersizliğinden bırakılmalıydı. Komiser ise biz tehdit altında iken onun dışarıda olmasını tehlike olarak görüyordu.

"Davaya gelecek misin?"

Abim bana soğuk bir tavırla sorarken birkaç saniye baktım ifadesiz yüzüne. Son bir haftadır görülmemiştik, iş çıkışları annemin yanına gidip kalmıştım mecburiyetten.

"Evet." dedim onun gibi soğuk bir tavırla.

Komiser'in bakışları ikimiz arasında gidip gelirken ona eğilip selam verdim. "İzninizle."

Bir taraftan Heejin ve boğucu enerjisi bir yandan da abimin soğuk tavırlarıyla aynı anda boğuşmak istemediğimden odadan çıktım.

Dava saatine kadar kahve içip kendimi rahatlamak iyi olabilirdi. Adliyeye gitmeden önce Soobin'i aramak istiyordum, bugün gergin olduğundan emindim ve onu rahatlatmak iyi olabilirdi.

Kantine ilerlemek için döndüğümde tekrar kapıdan açılıp kapanma sesi duyduğumda göz devirdim. Muhtemelen abim artık yaptığı ayrımın farkına varmış ve benimle konuşmak isteyecekti. Zaten son birkaç gündür ondan bu hamleyi bekliyordum.

Arkamı dönmek yerine adımlarımı yavaşlattım beni fark edebilmesi adına.

"Abla!"

Arkamdan Kai'nin sesini duyduğumda şokla açıldı gözlerim. Abim olduğuna eminken Kai'nin sesini duymak olduğum yerde çakılı kalmama sebep olmuştu. Ve abimin yine benimle konuşmak istemeyişi başımdan kaynar sular dökülmüş gibi hissetmeme neden olmuştu.

Kai görüş açıma girdiğinde otomatik çatılan kaşlarımla baktım ona. Yüzünde mahçup bir ifade vardı.

"Biliyorum 'abla' dememden hoşlanmıyorsun ama isminle hitap etmek saygısızca geliyor." dediğinde kaşlarımı gevşemişti.

"Hayır." dedim hızlıca. "Sorun değil, nasıl istersen öyle söyle."

Onu memnun etmek için kendimden taviz vermiştim ve bu kalbimde bi huzursuzluğa sebep olmuştu. Her zaman böyleydim, etrafı memnun etmek ve kendime dair olan her şeyi yabancılaştırmaktı benim yaptığım. Bana özgü olan her şey, kırmızı çizgilerim... Hepsini yok ediyordum insanlar için.

"Peki bir konuşabilir miyiz.." Birkaç saniye gözlerime baktı duraklayarak. "..abla?" dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım. "Abla" kelimesine fazlasıyla yabancıydım ve bunu vardan yok olan kardeşimden duymak çok garipti.

Reddetmek istiyordum onu ama Soobin'in onun sorunları olduğundan bahsetmesi ona karşı olan hareketlerimi değiştiriyordu.

Eğer Kai benim hastam olsaydı onun konuşma isteğini reddeder miydim? Hayır. Ama başka bir açıdan da Kai benim hastam değildi. Hastaydı ama benim hastam değildi.

"Tamam." dedim yine kendimi anlık akışa bırakarak. "Ama fazla vaktim yok." diye ekledim dava öncesi işlerim olduğunu kendime hatırlatıp.

"Tamam." dedi çekingen bir tavırla başını sallayarak. "Kafeteryaya mı gideceksin? İstersen sana kahveni alıp gelebilirim."

little miss life  ❧ yeonjunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin