bölüm • 17

569 69 22
                                    


Selamlar

Umarım beğenirsiniz
Keyifli okumalar 🤍

••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Mahçupluk, çaresizlik, korku..
daha sayamadığım belki de adını bile koyamadığım bir çok duyguyu aynı anda yaşıyordum. Bütün vücudumun gücü gitmişte zar zor ayakta duruyor gibiydim, ellerim ve ayaklarım yaşadığım endişeyi çok iyi yansıtıyorlardı.

Derin bir nefes alarak yatağa doğru ilerlemiş ve nasıl bu kadar rahat uyuduğunu anlayamadığım bedeni uyanması için dürtmeye başladım. Bu iş hemen bitmeliydi çünkü belirsizlik, korkudan daha çok acı veriyordu. Bir şeyin sonu iyi veya kötü olsun eğer bir sonuca ulaştıysa bu insana daha az zarar verir fakat belirsizlik, insanın içini yer bitirir, beynini ele geçirir.

Yatakta uyuyan beden yavaşça gözlerini açmış ve tam açamadığı uykulu gözleri ile bana bakmıştı.

"Kahvaltıya inmemiz gerekiyor."

Jungkook, söylediklerim ile hafifçe sırıtmış ve yattığı yerden doğrularak bakışlarını bana çıkardı.

"Aile kahvaltısı mı yapacağız?"

"Evet, aile kahvaltısı yapacağız hatta öğleden sonra annemin çay partisi var katılmak ister misin?"

Jungkook'un hala bir şeyleri ciddiye almamasına sinirim bozulduğu için kaşlarımı çatarak verdiğim cevaba hafifçe kıkırdamıştı. Bu kadar rahat ve umursamaz olması elbette canımı sıkıyordu fakat artık çok takmamaya çalışacaktım sonuçta huyundan asla vazgeçmeyeceğini biliyordum.

Jungkook, yattığı yataktan kalkarak üzerini düzeltmiş ve eli ile yüzünü sıvazlayarak kendine gelmeye çalışmıştı. Hala onun eşim olduğuna inanamıyordum, Jungkook benim eşimdi.

"Hadi sevgili babamı bekletmek istemem"

Jungkook, kendi söylediklerine gülerek elini koluma atmış ve benimle birlikte odadan çıkıp merdivenlere yönelmişti. Bu durumları içinden ciddiye alsa bile dışarıya göstermiyor ve sürekli olarak dalga geçiyordu. Durumun absürtlüğüne bakarsak dalga geçmekte de haklıydı çünkü gerçekten çok komik bir durumdaydık fakat yaşadığım stres bu durumu komiğe almama engel oluyordu.

Yemek salonunun önüne geldiğimiz de gerginliğim daha da artmış ve kalp çarpıntılarım gittikçe hızlanmıştı. Derin bir nefes alarak Kolumu Jungkook'un elinden kurtarmış ve daha uygun olacağını düşündüğüm için yanımdaki bedenin elini tuttum.

Jungkook, elime bakıp hafifçe sırıtmış ve sorun olmayacağını, sakin olmam gerektiğine dair bir kaç şey söyledikten sonra benim cesaret edemediğim şeyi yaparak büyük kapıyı yavaşça açmıştı. Ortamda duyulan kapının sesi bile kulaklarım da yankı yapıyordu, sanki bütün her şey durmuş gibiydi.

Jungkook elimi hafifçe sıkarak benimle birlikte salona girdi. İlk olarak Annemin çatık kaşları ile karşılaşmıştım. Babam bize arkası dönük otursa da annemin babamı dürtmesi ile bakışlarını bize çevirmiş ve şokla aralanan gözleri ile bize bakıyordu. Büyük ihtimalle ne olduğunu anlayamıyordu ki haklıydı.

Şu an öyle bir andaydık ki, her şey durmuş ve zaman akmıyor gibiydi. Ortamdaki hava, engel olamadığım bir şekilde hızlı hızlı çarpan kalbim, titreyen el ve ayaklarım...

Babamın ayağa kalkarak şaşkın bakışları yerine öfkeli bakışlarını gördüğümde, daha fazla olduğum yerde durmak istemediğimden yanımdaki bedenin elini bırakmadan sessizce masaya doğru ilerledim. O an koca salonda sadece Jungkook ve benim ayak seslerim yankılanmıştı, bu sessizlik beni korkutmuyor da değildi.

A lost omega ~ 𝑇𝐾Where stories live. Discover now