7.Bölüm - Çaresizim

114 3 8
                                    

Yazar'ın Ağzından...

Hazar arabanın arkasında baygın bir şekilde yatarken karşısındaki koltukta iki adam gözünü ondan ayırmıyordu. Yol bitmek üzereyken Hazan yavaş yavaş ayılmaya başladı. Gözlerini açarken siyahlı iki adamı görmesiyle neler olduğu aklına gelmekteydi. Pencere kenarından destek alarak oturur vaziyete gelmeye çalışırken karşısındaki ki adam dik dik kendisine bakıyorlardı. Araba ani bir fren yapınca Hazan öne doğru düşecek gibi oldu ki kol koyma yerinden tutunuverdi. Yeni ayılmışken sarsılmanın etkisiyle arkasına yaslanıp sakinleşmeye çalıştı. Adamlar kılını bile kıpırdatmadan hala bakıyorlardı. Araba bir daha hareket etmeden kapı açıldı. Dışardaki adamın bir baş hareketiyle iki adam ayaklanıp Hazan'ı kollarından tuttuğu gibi paldır küldür indirdiler arabadan. Hazan yürürken bir yandan da sakin kalmaya çalışıyordu. Adamlara ayak uydurmaya çalışsa da çok hızlı yürüdükleri için resmen sürüklüyorlardı. Hazan'ın kollarından öyle bir sıkı tutuyorlardı ki adeta mengene gibi elleri vardı adamların. Siyah bir binaya girdiler içerisi buz gibiydi biraz ilerleyince ilerde ışıklar altındaki boks ringini görüverdi Hazan. Kimsecikler yoktu mekanda ama neyin içine düştüğünü anlamaya çalışırken büyük bir korku sarmaladı içini. Pamir ve Bulut geldi aklına, onların iyi olmasını diliyordu bu yerdeyken bile. 

Hazan'ın Ağzından...

Merdivenden çıkardılar beni ve üst katta bir odaya girdik içerde kirli eski bir yatak vardı sadece oraya resmen fırlattılar. Ellerimden destek alarak yatağa düştüm ve dengemi sağlamaya çalışarak yüzümü adamlara döndüğüm gibi odadan çıkıyor olduklarını gördüm. Bağırarak kapıya koştum. "Nereye gidiyorsunuz, NEREYE? HEY! Bırakın beni, kimsiniz siz!" dedim sinirlenerek. Demir kapıya birkaç kez vurdum fakat nafile. Geri geri gidip yatağa bıraktım kendimi. Bir iki dakika sonra kapı ağırca açıldı ve yaşça büyük kirli sakallı kel ve göbekli bir adam girdi içeri. Ellerini arkasında bağlamış bana bakıyordu. "Bize sözün var. Bir daha da yenilmek yok. Ona göre..." dedi ve ben konuşmaya cesaret bulabildiğim sırada arkasını dönüp çıkmıştı adam. Sinirinden çatlayacak gibi oldum ve odanın tek bir penceresi bile olmadığından bir süre sonra zaman kavramını yitirmeye başladım. Arada kapı açılıp içeriye yemek gönderildi. Ne kadar saat geçmişti bilmiyorum ama bu sefer içeriye giren yemek değil beni buraya getiren adamlar oldu. Halsiz bir şekilde ayağı kalktım. Sanki hesap soracak halim varmış gibi, "Ne istiyorsunuz benden, bir şey söyleyin ar-" derken adam sözümü yarıda kesti. Yerdeki yemek tepsilerine baktı. "Hiçbir şey yememişsin. Cık cık cık cık, ilk seferde yeri boylarsın." dedi ve Hazan öne atılırken adam elini kaldırdı. "Yo yoo, önce bir şeyler ye. Bu agresif hareketlerini de sonraya sakla. Fazlasıyla ihtiyacın olacak." deyip diğer adamla birlikte çıkıp gitti. Hazan yine bakakaldı. Yatağa dönerken bayılacak gibi oldu ve bu leş yerde yığılıp kalmamak için biraz bir şeyler yemeye zorladı kendini. Yerken kusacak gibi olsa da...

Pamir'in Ağzından...

"Allah aşkına Bulut, ALLAH AŞKINA! Hazan'ı nereye götürdüler ya aklım almıyor bir şey söyle?" dedim Bulut'un suratına bakarak, bir şeyler biliyor gibiydi. "Bunlar onlar." deyiverdi Bulut.

"Kim bunlar?!" dedim bir adım Bulut'a yaklaşarak. "Bunlar... Ablamın kaybettiği maçta, yenilmesini istemeyecek olan o tayfadan. Ama öyle sıradan bir tayfa değil. Pis işleri olan türden."

"Demiştim, lanet olsun demiştim maçlara gitme artık diye. HAY BEN BÖYLE İŞİ-" derken dişlerimi sıkarak yumruğumu bir yerlere geçirmemek için zor duruyordum. Odanın içinde volta atmaya başladım. "Anlat bana şu adamları, şimdi ne yapacağız onu düşünmemiz lazım.. Kim bilir Hazan ne haldedir Bulut. Elimizi çabuk tutmalıyız." dedim ve volta atmayı kesip koltuğa çöktüm. Başımı ellerimin arasına alarak kafayı yememek için zor durdum. Bu sefer Bulut volta atmaya ve birilerini aramaya başladı. "Bulmam lazım, bulmamız lazım." ayağı fırladım yine "Bulmam lazım Hazan'ı." derken içim gidiyordu, gözümden gelen yaşları engellemeye tenezzül bile etmedim. 

Yazar'ın Ağzından...

Kafayı yemesine ramak kalmıştı Pamir'in, bağırarak bulmam lazım diyordu kıpkırmızı olmuştu kan beynine sıçramıştı adeta. Bulut'un omuzlarından tutup sarsmasıyla hıçkırarak ağlamaya başladı. "Ya bir şey olursa oğlum ona, yaşayamam ben. Duyamam, göremem, hissedemem, nefes alamam..." diyen Pamir'i sakinleştirmek için sarılıverdi Bulut ona. İkili beraber sessizce ağlamaya başladı fakat birkaç dakika sonra kendilerine gelip araştırmaya koyuldular. Belki fazla zamanları yoktu, telaş yaparken ağlamak değil mantıklı düşünmek gerekiyordu. 

Hazan'ın Ağzından...

Yatakta yarı baygın şekilde yatarken bir adam geldi ve üstümdeki kıyafetin kolunu sıyırdı. Adamın elindeki iğneyi görmemle gözlerim kocaman açıldı. Geri çekilmeye çalışınca adam koluma yapıştı ve iğneyi yapıverdi. "Senin için, canlanman ve başarman için. Ne ilk ne de son." dedi ve bana konuşma fırsatı tanımadan çekip gidenler kafilesine iğne yapan bu adam da katıldı. Sinirimden kudurmak üzereyken o iki adam yine geldi. Ben kolumdaki kıyafeti düzeltirken yine kollarıma girdiler ve çekeleyerek odadan çıkardılar. "Yine nereye gidiyoruz söyleyin bir, hiç konuşmaz mısınız siz?!" dedim. Ringin önüne getirdiler beni ve hiçbir şey demediler. Ben öylece dururken tanıdık bir ses "Çık." dedi. Omzumun üzerinden baktığımda o yaşlı adamı gördüm. Etraf silahlı adamlarla çevriliydi. Tırmanıp çıktım. Bir ses duydum ve birden tüm ringin etrafı tezahürat yapan adamlarla doldu. Ben bakınırken karşımda biri tırmanıp ringe çıktı. Başka bir kadın. O iğne iyi gelmişti fakat neyin ilk ve sonuydu... 

Herhangi bir hamle yapmadım çünkü neyin içinde olduğumu sorguluyordum, karşımdakiler etraftaki seyirciler nerden belirmişti. Neden buradaydım... Yaşlı adam arkasından yine konuştu. "Sözünü unutma." dedi fakat dikkatim hayli dağılınca ilk yumruğu yedim. Arkaya doğru sarsılırken hemen kendime gelmeye çalıştım. Dövüşten sonra düşünebilirdim her şeyi ama şu an olmazdı. Normal bir maçtaymış gibi hamlelerimi yapmaya başladım. Kız da benim kadar profesyoneldi. O neden buradaydı... "Çıkamayacaksın buradan." dedi kız, hafif gülümser gibi olsa da kırgınlığını bıkkınlığını ve yılmışlığını görüyordum. Benimle aynı durumda mısın, demek istedim ona. Ama diyemedim çünkü bunu demek istediğim kızdan temiz bir yumruk daha yedim. Art arda gelen hamleler ile yere devrilen Hazan ayağı kalkacakken kız delirmiş gibiydi. Sanki aklımdan geçenleri anlamış gibiydi ama hayır, onla aynı takımda olmamız gerekmez miydi? Neden düşman gibi davranıyordu. Yerde yatar vaziyette kendimi korumaya çalışırken gördüm ki kız bana vururken göz ucuyla başka bir 'yaşlı adam'a bakıyordu. O adam da beni buraya getiren yaşlı adama bakıp kahkaha attı. Kıza çelmeyi takıverdim fakat kız düştüğü gibi kalktı ve üzerime çullandı. Arka arkaya yediğim yumruklar ile kendime gelemedim ve kızın ayağı kalkıp attığı bir tekme ile işlerin pisleştiğini hatta daha da pisleşeceğini anladım. Bir sonraki attığı tekmeyle de iki büklüm oldum ve... Ve o kazandı. Benim gözlerim kapanırken ringin kenarına gelen yaşlı adam eğilip "Yine kaybettin. Kötü günler geride kalmış anlaşılan seni daha kötü günler bekliyor Hazan." 

Yazar'ın Ağzından...

Yerde yatan Hazan'ı omzuna atan adamlardan biri onu odasına götürdü ve yatağa bir çuval gibi bıraktı. Birkaç saniye sonra uyanıveren Hazan her tarafının acısıyla konuşamıyordu bile. Emindi ki kaşı patlamıştı gözü şişecekti ve vücudundaki ağrılardan anlıyordu ki morluklar oluşacaktı. Minik bir kıpırtı sonucu tıslayarak öylece kaldı. İçeri o adam girdi. "Sen ne yaptığını zannediyorsun acaba, ringde bir eline kahve vermediğimiz kaldı. REZİL SENİ, en baştan beri rezildin." Kıza yanaşabildiği kadar yanaştı ve yüzüne doğru eğilip, "O maçları kazanana kadar benim adımı temizleyene kadar sana buradan çı-kış yok! İyi anla şunu-" işaret parmağını Hazan'ın şakağına doğru bastırarak "Sen artık benimsin Hazan. Benim için çalışıyorsun. Kaybedersen iki katı kazanmak için, kazanırsan daha çok kazanmak için." dedi ve adamlarıyla odadan çıktı gitti. Maça çıkarken serum yaptırmıştı ama şu an onu tüm ağrı ve acılarıyla baş başa bırakıp gitti. Hazan'a bıraktığı en büyük şey de çaresizlik oldu. Arkasını dönüp yatakta kıvrıldı, bacaklarını karnına doğru çekerken birçok yeri acıdı. Gözlerinden süzülen yaşlar yüzündeki sıyrıkları sızlatırken, hiçbir çıkış yolu düşünemez oldu. 

***** Merhabalar *****

Bu uzun aralara herkes bağışıklık kazanmıştır diye düşünüyorum. 

Hayat dediğimiz şey belirsizlikten ibaretken ansızın bir gece oturup iki saatte bir bölüm yazmak. Rahatlatıcı.

Seviyorum sizi :')

Bende Hüküm SürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin