12- Kurtuluş

87 18 0
                                    

Yoongi

"Nasıl savcı böyle bir karar verir?" Elimi sinirle masa üzerine vurdum. Vuruşum ile birlikte masa üzerindeki kahve bardağımın içindeki kahvenin bir kısmı dışarı taşmış, bir kısmı da elime gelmişti. Sıcak olduğu için yanan elimi umursamadan ana konuya odaklandım. Jung Hoseok, kendisine öyle iyi bir avukat tutmuştu ki savcıyı ikna etmiş ve hapisten çıkarılma kararı verilmişti. Hangi insan böyle bir psikopatın kurtulmasına izin verirdi?

Omzumun üzerine bir el konulduğunda derin bir nefes verdim. Masa üzerine vurduğum elimle çenemi sardım, derin düşünceler içerisindeydim. "Bay Min, eminim ki dışarıda yeniden suç işleyecek ve avcumuza düşecektir. Bu kadar sinirlenmeyin." Jisoo'nun dediğine hak verircesine başımı salladım fakat içimin rahatlaması için bu yeterli değildi. O siktiğimin veledi nasıl şimdiye kadar kaçmayı başarıyorsa, bundan sonra da başarmaya devam edecekti; yakalanması o kadar kolay olmayacaktı ve benim asıl hayıflandığım konu da buydu.

Aniden ayaklanmam ile birlikte Jisoo'nun eli yana düşmüştü. Onun ve diğer polislerin bakışları üzerimdeyken dinlenme odasından çıkıp Hoseok'un bulunduğu koğuşa ilerledim. Yedi numaralı koğuşun önüne geldiğimde durup cebimden anahtarı çıkardım, kapının girişine yaslayıp kapıyı açtım ve içeri girip kapıyı ardımdan kapattım. Suçluların bahçeye çıkıp hava alma vaktiydi, bu yüzden içeride Jimin ve Taehyung yoktu fakat Hoseok buradaydı. O dışarı asla çıkmaz, molalarını da burada geçirirdi. Bu yüzden onun burada olacağını biliyordum.

Benim geldiğimi gördüğünde tavana sabitlediği bakışlarını bana çevirdi. Saygı olsun diye yerinden kalkıp bir saygı selamı verdi, hemen ardından ise adımlarını önüme kadar getirdi. "Seni buraya ne getiriyor, Bay Polis?" O küçümser ifadesi halen yüzündeydi. Şimdi elimi kaldırıp yüzüne bir yumruk çakabilirdim ama içimdeki çocuklara vurma diyen taraf bastırıyordu.

"Son bir kez yüzünü göreyim dedim." Yüzümdeki düz ifadeyle birlikte söylediğim cümle sırıtmasına neden olmuştu. "Öyle mi? Ne mutlu bana." Alayla konuşurken bana bir adım daha yaklaştı. Kollarından birisini kaldırıp elini boynuma sardı ve elini boynumdan kaydırırken yüzünü yüzüme yanaştırdı. Bu jesti üzerine dişlerimi sıkarak başımı geri çektim. Neden aniden böyle bir hareket yaptığını bilmiyordum ve bu rahatsız ediciydi.

Ellerimle onu ittirerek kendimden uzaklaştırdım. Ne halt ettiğini sorma işini sonraya bırakıp buraya neden geldiğimi kendime hatırlatmak ister gibi ince dudaklarımı kıpırdattım. "Kiminle anlaşma yaptın bilmiyorum..." İşaret parmağımı tehditkar bir biçimde sallarken gözleri parmağımı takip ediyordu. "...ama benden asla kurtulamayacaksın, Jung Hoseok. Seni ölü ya da diri geri bu hapse tıkacağım, karımı öldürmenin bedelini ödeyeceksin."

Göz devirip bileğimden tuttu ve beni aniden kendisine çekti. Yüzlerimiz az öncekinden biraz daha yakınken yutkundum. Kalp şekilli dudaklarını ıslattı, konuşma girişimini başlattı. "Karından çok fazla bahsediyorsun. Öldü o, unutsana artık onu." Gözlerini kısarak söylediği cümleler kafamı karıştırmıştı. Sürekli ölen eşimden bahsetmem gayet doğal bir durumdu, ne diye bundan böylesine rahatsızdı?

Bileğimi ince parmakları arasından kurtararak geri çekildim. Gömleğimin mavi yakasını düzeltirken onu ürkütmeyi planlayarak sert bakışlarımı gönderdim. Son sözlerimi çoktan söylemiştim, yeniden konuşmak gibi bir niyetim yoktu. Arkamı dönerek kapıyı açtım ve koğuştan çıkarak yeniden kapattım. Anahtarla kapıyı kilitledikten sonra anahtarı tekrardan cebime attım, mola odasına doğru ilerledim.



~🦝🔪🔫👮🏻‍♂️~



Bunlar harici toplam 460 kelime.

Gözünüzde klişe bir sahne canlandı mı?

Oy sınırı: 5

Hey, Policeman / Yoonseok - Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin