Seviyor

24 3 3
                                    

Yüzümde hafif bir tebessümle gökyüzüne doğru kaldırdım başımı. Anneme seslendim "teşekkür ederim ve ben de seni seviyorum en önemlisi affediyorum annem. İçinde sıkıntın kalmasın seninde. Yukarıya papatya yollayamam senin gibi."

Gözüm ellerime kaydığında kendime çok değer verdiğimi her insan elbetteki anlardı. Eminim eline cam parçasını almış ve onu parçalarcasına sıkmış ve bilmeden ama isteyerek elini parçalayan bir insan kendisine çok değer veriyordur. Bu sefer gözlerimi harabe olmuş çiçekçime çevirdim.
"Şu haline bak mahvolmuşsun." Dedim biraz alaylı ve ağlamaklı bir sesle çiçekçiye bakarak.
"Nehir hadi kalkalım. Ben halledeceğim burayı."
Arkamı döndüğümde onun telaşlı elalarıyla karşılaştım. Ona bağırmıştım. Kızmıştım. Benim hakkımda iyi düşünmesini bekleyemezdim sanırım. Ellerime baktığımda biri sargılı diğeri ise yok olmaya yüz tutmuştu. Ve acısı yavaş yavaş geliyordu.

"Elim çok acıyor."
"İyi fark etmen iyi oldu hadi bakalım kaldıralım seni." Yavaşça ellerini koltuk altlarımdan tutarak beni ayağa kaldırdı.
Ona doğru baktığımda aramızdaki boy farkının çok olmadığını fark ettim.
"Özür dilerim. Ben ne diyeceğimi bilemedim. Çok özür dilerim. Ben.."
Bir anda gözlerim karardı ve sarsıldım. Beni omuzlarımdan tuttuğunda "bunları hastanede konuşalım. Acıdan bayılacaksın. Ambulans çağırıyorum hemen ve sen de kafana hiçbir şeyi takmıyorsun."

Ağzımdan tek bir kelime bile dökülemedi. Canım çok acıyordu. Reha beni çiçekçinin karşısındaki sarmaşık dolu duvarın önündeki banka götürdü. Cebinden de hemen telefonunu çıkartıp ambulansa adresi verdi.

Elimin acısı gittikçe artıyordu. Gözlerim tekrardan çiçekçimi bulduğunda -çiçekçi demeye bin şahit isterdi-
yerde hiç şekli bozulmamış kırmızı şakayık buketi dikkatimi çekti. Başım ağrımaya başlamıştı ve zonkluyordu.
"Reha şuradaki şekli hiç bozulmamış buketi getirebilir misin?" Dedim zorlukla.
Reha hiç sorgulamadan buketi eline aldı ve bana uzattı. Anlık göz göze gelişimizle
"Ben çok özür dilerim bir an unuttum. Kusuruma bakma ben.."
"Hiç sıkıntı değil. Var mı bir şey bukette not falan."
Eliyle buketin üzerindeki zarfı gösterip "Bu var." Dedi.
"Sen hazırlamadıysan burayı bu hale getiren kişi yazmış olabilir."
Farkındaydım. Şakayığı kimin getirdiğini elbette biliyordum ya da çiçekçimi bu hale getireni. Abimle sabah konuşmamızı hatırlamamla kafamda her şey netleşti.

"Sen zarfı kabanımın cebine koyabilir misin? Şuan bunları konuşmak istemiyorum gerçekten acıdan bayılacağım artık."
Reha başıyla onayladı ve zarfı kabanıma koydu.
Benim dükkana doğru baktığımı fark edince "ben dediğim gibi halledeceğim burayı merak etme." Dedi.
Sessiz kaldım.
Mide bulantım artıyordu ve burnuma gelen kan kokusu geçmişin dikişlerini söküyordu.

Yaklaşık beş dakika sonra siren seslerini duyduk ve ambulans görüş açımıza girdiğinde Reha ayağa kalkarak el işareti yaptı. Ambulans durduğunda inen sağlık personellerine telaşlı bir sesle "Çok kan kaybetti mide bulantısı ve baş dönmesi var. Sedye!" Diyerek bağırdı. Yavaşça ayağa kalktığımda Reha beni görerek yanıma geldi ve kolumdan tutarak bana yön verdi. Saniyeler içinde dengemi kaybettim.

Son gördüğüm kişi bize elindeki sedyeyle koşarak gelen mor saçlı hemşireydi.

Son hissettiğim şey Reha'nın kollarıydı.
Son hissettiğim duygu ise
bilinmezliklerin içinde yaşadığımız dünyada bilinmezliği yok edenlerin de olduğuydu.

Reha

Papatyaları dağılmış bir kız.
Elleri kanla kaplı bir kız.
Annesinin hatırasını canlı tutmaya çalışan bir kız.
Saf, temiz ama bir o kadar da yaşanmışlıklarla dolu bir kadın.
Nehir İlgeç.
Ben ilk kez bir çift göze kendime bakıyormuş gibi baktım.
Ben ilk kez bir çift gözde o yaşanmışlıkları gördüm.
Ben ilk kez kendimi bir başka gözde gördüm.

Amantes Amentes Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin