Davet

83 15 220
                                    

Hellooo, size kitabın şimdiye kadar ki en ama en uzun bölümünü yazdım sonra bir kısmını kesip ayrı bir bölüm yaptım djdjxjdjx. Soluklanarak okuyun ve kemerlerinizi iyice bağlayın. Çünkü bu bölüm en bomba ve kitabın seyrini değiştirecek bölümlerden. Görüntülenmelerin yanında oylar maalesef ki çok az ve bu durum ister istemez hevesimi kırıyor. Lütfen oy vermeyi eksik etmeyin çünkü bende emeğimin karşılığını böyle alıyorum. Keyifli okumalar dilerim.🤍 Belli bir oy ve yorum sonrası beklemeden atacağım diğer bölümü.

Güne gözlerimi açtığımda yatakta yalnızdım ve başım ağrıyordu. Yine onun kokusu vardı her yerde ama ben hiçbir şey hatırlamıyordum. Öyle ki buraya nasıl geldiğimi bile bilmiyordum. Bir şekilde kendime gelip karnımı doyurduktan sonra da baş ağrımı geçirmesi için iki tane ağrı kesici atmıştım. Ve Meriç tüm gün ortalıklarda görünmemiş ve eve sadece bir saat önce gelmişti.

Duşa kabinden çıkıp beyaz havluyu bedenime sardım. Saçlarıma ise aynı renk havluyu sardıktan sonra banyodan çıkıp direk kapının yanında olan dolaba yöneldim ve içinden siyah elbisemi aldım. Meriç Beyin benim için getirttiği bu elbise her ne kadar aksini iddia etsem de oldukça şık bir elbiseydi fakat bunu giyinmemi istemesi son derece şaşırmama neden olmuştu çünkü elbisenin derin bir yırtmacı vardı.

İnce askılıkları, ipli sırt dekoltesine ve parlak kumaşına son derece yakışıyordu ve ben altına gümüş rengi bilek kısmında ufak bir kelebek olan ince topuklu bir ayakkabı giyinecektim. Fakat bu elbiseyi giyinmem için ilk önce iç çamaşırlarımı almam gerekiyordu ve o da kapısı bile olmayan giyinme odasını odayla birbirine bağlayan duvarın hemen önündeki siyah çekmecedeydi.

Aslında bu detay odaya dair en sevdiğim şeydi fakat onunla yaşıyorken ara ara beni zorluyordu. Çünkü her an beni çıplak yakalayabilirdi. Gerçi bir kez yakalamışlığı da vardı ama o zaman konumuz çok farklıydı.

Elbise ve ayakkabıları elime alıp kırmızı koltuğun üzerine koydum ve odaya geçmek için arkamı döndüm fakat o an Meriç ile burun buruna gelmek adımlarımın yere mıhlanmasına ve gözlerimin irice açılmasına sebep olmuştu. Beni belimden tutup hemen duvara yasladığında avuç içlerim omuzlarına temas ediyordu ama onu ittirebilecek kadar kendimde değildim artık.

Dudaklarının boynuma hızlı bir şekilde ulaşması ve oraya öpücüklerini armağan etmesi bedenimin kaskatı kesilmesine ve beni şoka uğratmasına sebep olmuştu. Öyle ki aralık olan dudaklarımdan tek bir kelime dahi dökülemiyordu. Dudaklarını boynumdan çekmeden sağ taraftan sol tarafa geçerken belimde olan eli iki santim aşağıya kaymış ve diğer elini ise duvara yaslayarak beni adeta bir kafese hapsetmişti.

Öpücükleri boynumu yakıp geçerken sertçe yutkunmaya çalışmış ama bunu yaparken bile boğazımı acıtmıştım. Bir insan nasıl yutkunurken kendi canını yakabilirdi ki?

Beni biraz daha duvara doğru bastırdığında başımdaki havlu yere düşmüş ve ben ancak kendime gelebilmiş, omuzlarına değen ellerimle onu hızlı bir şekilde geri ittirmiştim. Boşlukta kalan ellerim hemen havluma tutunurken göğsüm hızlı bir şekilde inip kalkıyor ve onun ne anlamlar geçtiğini anlayamadığım koyu siyah gözlerine bakıyordum. Zorlukla konuşabildiğimde ise söyleyebildiğim tek şey "Derhal odadan çık," demek olmuştu. O da hızlı hızlı nefesler alırken sanki ne yaptığını yeni anlamış gibi gözlerine mahcubiyet oturmuş ve birkaç saniye bana bakmaya devam etmişti.

Ben ise bakışlarımı ayaklarına dikmiş asla onunla göz teması kurmuyordum. Bir kez daha "Çık odadan," dediğimde bu kez üçüncüyü dile getirmeme izin vermemiş ve hızlı adımlarla odadan çıkmıştı. Elim kalbime gittiğinde titreyen dizlerim beni zor taşıyordu sanki. Önce aldığım soluklarımı normale döndürmeye çalışmış sonra da odaya geçip hızlıca siyah çamaşırlarımı alıp geri gelmiştim giyinme odasına.

Kabuk Tutmuş HayatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin