Kırmızı Şarap

115 17 118
                                    

Ergenlik zamanlarımda hayatımdan şikayet ettiğim bir dönemim olmuştu. Çünkü o zamanlar birçok şey bana zor geliyordu ve birden fazla sorumluluğum vardı. Hafta içi okula giderdim mesela hafta sonları dil kurslarına. Henüz yeni Fransızca öğrenmiştim ve o biter bitmez annem yeni bir kursa daha gitmemi ve bir de Almanca öğrenmemi istemişti. O zamanlar İngilizce neyime yetmiyor diye düşünür ve şikayet ederdim bundan çünkü bir de babamın isteği üzerine yaptığım spor dalları vardı. Tenis gibi.

Daha sonra voleybol ve satranç. Neden bu kadar çok şey öğrenmem gerekmişti ki? Sonuç olarak bunlar artık pek de işime yaramıyordu çünkü bunları yapmam için sağlıklı bir ruh haline sahip olmam gerekirdi. Oysa ben iyi değildim. Öğrendiğim diller kariyerim için oldukça işime yaramıştı ama neye yarardı artık bunlar? Meriç dün gece her şeyi yerle bir etmişti.

Belki Kartal dün geceden sonra benimle çalışmak istemeyecekti bile. Bunlar olası durumlardı tabi ki ve hepsi Meriç yüzünden olmuştu. Neden bana destek olmaya çalışmıyordu ki? Bir kıskançlık uğruna gerçekten de bunu yaptığına inanamıyordum. Hala.

Uyanalı yarım saat ya oluyordu ya da olmuyordu ve ben yeniden onun kokusunun sindiği yatağımda yatıyordum. Dün geceye dair bazı şeyleri hatırlıyordum hayal meyal ama bunlar rüya mıydı gerçek mi bilmiyordum. Fakat aldığım koku hatırladığım tüm her şeyin gerçek olduğunu kanıtlar nitelikteydi sanki.

Fakat ben hiçbirinin gerçek olmasını istemiyordum. Kızgındım çünkü ona. Kırgın.

Hayallerim başıma yıkılmış gibi hissediyordum ama oysa ben onunla hiç hayal kurmamıştım. Yattığım yerden doğrulup başımı ellerimin arasına aldım. Meriç neredeydi bilmiyordum ve bilmek de istemiyordum. Tek istediğim onunla karşılaşmamaktı. Uzanıp komodinin üzerinde duran telefonumu aldım elime ve direk Zeliha'ya yazdım bana onun numarasını atsın diye. Çok kısa bir süre sonra Zeliha bana Kartal'ın numarasını attığında ise hemen kaydedip aradım onu ve açmasını bekledim.

Ancak telefonu açan kişi bir kadındı. ‟Kartal Karabulut'un asistanı Selda ben, buyurun."

‟Merhaba, ben Aklim Vural. Kartal Bey ile görüşmek istiyorum bağlar mısınız lütfen?"

Kadın beni şaşırtarak ‟Merhaba Aklim Hanım. Kartal Bey şayet ararsanız direk kendi numarasını size vermemi söylemişti. Dilerseniz numarayı vereyim siz kendiniz bizzat onu arayın?" dedi. Numarayı ondan alıp yeniden fakat bu kez doğru bir şekilde onu telefonuma kaydettim ve direk aradım.

Telefon bu kez sonuna kadar çaldı ve ben neredeyse kapatıyordum ki cevaplandı çağrı. ‟Alo, Aklim Vural ben nasılsınız?"

‟Resmiyete gerek yok Aklim. İyim sağ ol, sen nasılsın?" Ona karşı dürüst olmak istiyordum çünkü o iyi biriydi ve benim iş arkadaşımdı. Üstelik her ne kadar samimi olsa da öyle ilk başta düşündüğüm gibi bana yürüyüp beni rahatsız etmemişti. Bir akşam yemeği yemek istemesi dışında. Gerçi her akşam yemeği yemek isteyen yürüyor da sayılmazdı değil mi? Zaten öyle bir şey yapsa asla onunla çalışmaya devam etmezdim. Ama o benimle çalışmaya devam edecek mi işte ona şimdi bakacağız.

‟Nasıl hissetmem gerektiğini bilmiyorum. Dün gece için çok üzgünüm Kartal. Ben gerçekten böyle olsun istememiştim."

‟Biliyorum, senin suçun değildi hiçbir şey. Lütfen özür dileme çünkü özür dilemesi gereken kişi sen değilsin." Haklıydı ama Meriç ondan asla özür dilemezdi. Söyleyecek bir şey bulamadığımda sessiz kaldım. ‟Sevgilin miydi?" Buna ne demem gerektiğini bilmiyordum. Ona kocam olduğunu söylemeli miydim? Neden saklayacaktım ki? ‟Hayır, aslında sevgilim değil. O benim ko-" diyordum ki kapı birden bire açılınca cümlelerim dilimin ucunda asılı kaldı. Söyleyemedim. ‟Aklim, orada mısın? Bir sorun mu var?"

Kabuk Tutmuş HayatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin