3 Ağustos

50 11 145
                                    

Kartal Karabulut tüm gece atölyesinde ruhunu dinlendirmiş, sabah olduğunda ise kahvaltı bile yapmadan şirkete gelmişti. İlk önce babasıyla görüşüp birkaç iş hakkında konuşmuşlar, sonrasında ise kendi odasına çekilmişti ve şimdi de daha az evvel adamlarından birinin getirdiği dosyaları inceliyordu.

Aklim ile bir sözleşmeleri vardı ve serginin masraflarından çoğunu o karşılayacaktı. Sergi boyunca da satılan eserler hızlıca oradan çıkarılacaktı.

Ona göre bu işten oldukça karlı çıkacaktı lakin ondan önce araştırması gereken şeyler vardı. Mesela Aklim'in çevresindeki kişileri araştırmak gibi. Şimdi de yaptığı şey buydu. Önünde kızlara dair bilgiler vardı ve o tek tek bu bilgileri inceliyordu. Okudukları okullar, kazandıkları ödüller, kimlerle ne işlere imza attıkları...Dolu dolu olan bir belge de Deren ve Seren'e aitti.

İkisinin yürüttükleri bir iş vardı ve bu iş oldukça kazançlıydı onlar için. Sonuç olarak Deren iyi bir tasarımcıydı, elbette karlı çıkacaktı girdiği her işten. Fakat Kartal da kadının bu kadar fazla işe imza atmasına şaşırmadan edememişti. Deren sessiz sakin bir kadındı ve bugüne kadar magazinsel hiçbir olaya karışmamış, ismi sadece işinde gerçekleştirdiği başarılarla anılmıştı.

Bu ise şu an onun resmine bakmakta olan adama göre oldukça şaşılır bir durumdu. Çünkü karşısındaki fotoğrafta bir çift yeşil göz vardı. Parlak bir gülüş. Bu resim kadının birkaç ay önce yine bir gazeteciye verdiği pozdan ibaretti.

Ünlü bir moda tasarımcısının düzenlediği bir organizasyonda boy göstermişti. Seren ise onun tam tersiydi. O da çok başarılıydı işinde ama adı daha çok aldığı ödüllerden ziyade magazinsel olaylarla anılıyordu.

Ve ikisini de ülkede tanımayan kalmamıştı neredeyse. Fakat Kartal ilk kez bu bilgileri öğreniyor ve ilk kez bir kadın onu bu denli şaşırtıyordu.

Önündeki dosyanın sayfasını çevirdi ve kadının oradaki fotoğraflarına baktı. Çocukluk resimleri bile vardı kızların ve Deren hiç değişmemişti. Aynı bakış, ayni gülüş, yeşilin aynı tonu...Talya ise magazinden son derece nefret ediyordu. Bu yüzden adı ne magazinsel olarak da ne de iş olarak anılmazdı pek. O hep görünmez olmayı severdi çünkü.

O yüzden Kartal en az bilgiyi onda bulmuştu. En fazlasını ise Deren'de. En az Aklim kadar fazlaydı başarıları. Tüm bu bilgilere erişmek Kartal için çok önemliydi. Çünkü o hep bir adım ilerisini düşünerek adım atardı. Öyle ki sergide konuşacağı konuları bile özenle seçmişti üç gün önceden.

Ve her şey plan dahilinde ilerliyordu. Talya'nın dosyasını kenara koyup bir kez daha başka bir dosyayı aldı elleri arasına.

Gülüşü güzeldi bu kadının. En az yeşil harelerle yarışacak kadar. Gözlerini bir kez daha Deren'in fotoğrafından ayırdığında sesli bir nefes vermiş ve şakaklarını ovmaya başlamıştı. Aklında ise sadece serginin olacağı gece vardı.

...

Tam üç gün geçmişti Meriç gittiğinden beri. Ve benim üç günüm bok gibiydi. Hiç de nezih olamayacaktım. Siktiri boktan bir gündü yani o üç gün. Tarihler 2 Ağustos'u gösteriyordu ve Meriç gittiği ilk gün dışında beni hiç aramamıştı. Bu ise kalbimi paramparça etmişti.

Aramasını beklemiştim çünkü, sesimi duymak istemesini, benimle konuşmasını. Sanırım onu özlemiştim, o beni hiç mi özlememişti? Gerçi o ilk günde onu arayan bendim.

Üzerimde siyah, yer yer dantelli yer yer desenli alt ve üst kısımdan oluşan bir gecelik takımım vardı. Yalnız son derece de seksi duruyorlardı söylemeden edemeyeceğim.

Kabuk Tutmuş HayatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin