Bugünün en büyük farkı sınav olacağım okula bir saat önceden ulaşmış olmam oldu.
Minho isimli bu yakışıklı polis ikinci oturum için yine beni okula getirmişti. Şu an ise bir banka yerleşmiş oturuyorduk.
"Hedeflediğin bir bölüm var mı?"
Gelen soruyla birlikte gülümsedim. Çünkü bugüne kadar asla böyle bir hedef belirleyememiştim. Amacım yalnızca sınavdan çok güzel bir sonuç çıkarmak olmuştu. Sonrasına sonra bakarız kafasındaydım.
"Aslına bakarsan hiç olmadı."
Bunu kime söylesem şaşırır 'nasıl senin gibi bir öğrencinin hedefi olmaz' diye saymaya başlardı. Yine ondan da aynı tepkiyi bekliyordum fakat verdiği tepki alışmışlığı dışındaydı.
"Ya girdin sınavına buna da gir falan zaten her türlü barajı geçersin. Gel seni bir polislik sınavına sokalım sonra."
Dedikleri beni güldürürken gözleriyle beni süzdükten sonra tekrar konuşmaya başladı.
"Yani şöyle bir baktım da sende pek o tip ve vücutta yok gibi. Şimdi işe geç kalır ona da ağlarsın sen. En iyisi boşver bunu ya."
Yine bir göz devirişimi ona gönderdikten sonra "istersem gayette yaparım bir kere. Ayrıca her şeye ağlamıyorum. Bu sınavlar çok önemli sadece."
"Pek emin olamadım bak ben bundan."
"Çok konuşuyorsun polis, başımı şişirdin. Şikayet edeceğim en sonunda seni bak sana."
Aramızda biraz daha gülüştükten sonra okula girmeye karar verdiğimde ayaklandım. Tabii bu defa koştura koştura doğru düzgün teşekkür edemeden gitmek istemiyordum.
"Tekrar teşekkür ederim beni bir önemli sınavıma daha yetiştirdiğin için. Böyle kuru kuru teşekkür etmenin pek doğru olduğunu da düşünmüyorum açıkçası bu yüzden acaba diyorum, telefon numaranı versen de sana bir ara yemek falan mı ısmarlasam?"
Dediklerimde ne gibi böyle bir sırıtış ifadesi takınılacak kısım vardı anlayamadım cidden.
"Hmm, demek bana her an her dakika ulaşmak istiyorsun ha?"
Şaşkın ifadem ile ona bakarken konuşmaya başladım.
"Dediklerimden nasıl bu sonucu çıkarabildin acaba?"
Ufak bir kahkaha atarak cevap verdi "madem çok istiyorsun eh ben de çok isteksiz sayılmam zaten vereyim bari."
"Yemek yemeye mi?"
Bu defa gözlerini deviren o oldu.
"He canım yemek yemeye. Çok severim ben yardımcı olduğum insanlarla yemek yemeyi."
"Başkalarıyla da mı yedin?"
"Sadece seninle mi yememi isterdin?"
"Evet. Yani hayır. Sadece her yardım ettiğin insanla yemek yiyerek ne kadar iyi bir insan olduğun konusunda emin olmaya çalışıyordum."
"Zorlama canım zorlama. Numaranı ver sadece." diyerek telefonunu önüme doğru tuttu.
"Ben istemiştim aslında ama neyse." diyerek numaramı tuşladım ve çaldırdım.
"Böylelikle telefon numarası basamağını atladığımıza göre sırada senin listemden yemeği aldık, flört aşaması da öylelikle başlar ki başladı bile bence. Şimdiden söyleyeyim çok uzatmayı sevmem bu aşamayı. En fazla bir hafta yani öyle diyeyim sana. Sonrasında da dünyaya yeni bir ilişki doğmuş olur artık."
Diye sıraladıkları karşısında nutkum tutulmuşçasına duruyordum öylece. Sonunda büyük sayılabilecek bir kahkaha patlattığında sıçrayarak kendime geldim.
"Benimle ne gibi planların var?"
Biraz bana doğru adımladı ve yüzüme yaklaştı. "Hepsini şimdi burada açıklayamam ama çok güzel olduklarından şüphe duyma."
Yüzümde oluşan o ne olduğu belirsiz şaşkınlığa yakın ifade ile "anlıyorum. Yalnız çok hızlı olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Ve ben biraz daha yavaş devam edersem dibinde olduğum sınavı kaçırabilirim. Bu yüzden gidiyorum."
Tam gidecekken arkamı döndüm ve "görüşürüz." dedim ve yine tam ilerliyordum ki bu sefer o konuştu.
"O binaya üstündeki cüzdan ve telefonla giremeyeceğini biliyorsundur diye düşünüyorum."
Büyük bir bıkkınlıkla ofladım ve ne yapacağımı düşündüm. Sonrasında fark ettim ki düşünmeye pekte gerek yokmuş. Yine bu yakışıklıdan yardım istemekten başka çarem yokmuş.
"Acaba diyorum sen alabilir misin bunları? Yardım eder misin yine bana?"
"Yani sen şimdi bana diyorsun ki sınavdan sonra telefon ve cüzdanımla birlikte beni almaya gel. Doğru mu anlıyorum?"
Yani aslında daha sonra yine bir karakolu ziyaret ederek de alabilirdim ama gün içerisinde fazladan vakit geçirmenin bir zararı olmayacağına karar verdikten sonra cevap verdim.
"Çok doğru anlıyorsun. Gelir misin?"
Yine ve yine yüzüne o ifadeyi takınarak "seve seve." dedi.
Onayımı aldıktan hemen üstümdekileri onun eline tutuşturdum ve bu defa hiç durmadan okula doğru yürümeye başladım.
Arkamdan "başarılar." diye bağırdığını duymamla birlikte gülümsedim.
Sanırım Kim Seungmin hem iyi bir başarı hem de çok yakışıklı bir polis kazanmıştı?
______________________
Saçmalayabildiğimiz kadar saçmalayalım bakalım.
2min çok güzel.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakışıklı Polis |2min|
FanficNereden bilebilirdim ki başını beladan kurtaramayan arkadaşımın beni günümün kahramanına kavuşturacağını?