"Hoşlanıyorsun yani?"
Hyunjin'in sorusuyla birlikte geçirdiğimiz şu beş gün içerisinde başka bir işim yokmuş gibi düşüncelerimi eline geçirip başka hiçbir şey yapmama izin vermeyen bu konuyu bir kez daha düşünmeye başladım.
Yani olabilir ama olmama ihtimali de yüksek. Sonuçta sadece bir haftadır tanışıyoruz. Küçük bir etkilenme de olabilir. Çok büyük bir şey çıkmayacağı kesin zaten fakat böyle küçük bir şey için de acele etmemeli. Kötü son gibi bir gerçek de var.
Ben böyle düşüncelere dalıp gittikten bir zaman sonra Hyunjin aniden ellerini yüzümün dibinde birbirine çarpmıştı.
"Bir şey sordum, bir türlü cevap veremedin."
"Düşünüyordum."
"Sen bu kadar düşünceliysen kesin bir şeyler vardır."
"Emin değilim. Yani hiçbir şey yol diyemem ama hemen harekete geçilecek türden şeyler de var diyemem. Kafam çok karıştı ufff. En son ne zaman bu işlere girişmiştim hatırlamıyorum bile."
Hyunjin gülüp ardından "hiç girişmedin ki." dedi.
Kaşlarımı havaya kaldırdığımda hafifçe kafamı da yukarı doğru hareket ettirmiş "hiç mi?" demiştim.
O da yaptığım hareketleri kopyalayarak "hiç" demişti.
"E o zaman bu kadar düşünmekte çok haklıyım. Hiç bu durumlarla karşı karşıya gelmemiş bir insandan nasıl bir performans bekliyorsun?"
"Yani şimdi haklısın." dediğinde biraz bekledi ve devam etti şaşkınlıkla "ben ilk defa sana hak verdim ya, ne olacak dünyanın sonu falan mı yaklaşıyor yoksa?"
Yüzümü buruşturup güldüğümde "ben de çok şaşırdım bak her an her şey olabilir."
Aramızda bu konu hakkında biraz daha gülüştükten sonra telefonum çalmaya başladı. Elime alıp kimin aradığını baktığımda Minho olduğunu fark ettim.
"Hyun kalk Minho arıyor."
Şaşkınlıkla "kalkıp ne yapacağım ayıptır sorması?"
Cidden diye düşündükten sonra "tamam otur açıyorum ben telefonu." dedim.
"Oturmazsam açmayacak mısın? O zaman kalkıyorum dur."
"Uff Hyun sus iki dakika."
"Sadece iki dakika. Sonrasında asla susmam, inletirim bile ortalığı." dedikten sonra ona arkamı dönerek gelen aramayı yanıtladım.
"Neden aradın?"
"Böyle bir giriş olabilir mi ya? İnsan önce bir hâl hatır sorar."
Önce yüzümde bir gülümseme oluştu ardından üstüne bastıra bastıra"nasılsın, iyi misin?" diye sordum.
"Sesini duyan bir insanın kötü olma gibi bir ihtimali olabilir mi acaba?"
Ben utandığım için konuşamadığımda o da biraz bekledikten sonra devam etti.
"Ki gerekte yok yani şimdi. Bu iyilik sadece bana yarasın."
Bu söylediklerine ithafen bir cevap veremeyeceğimi anladığımda yine aynı soruyu sordum.
"Neden aradın?"
"Sen de neden aradığıma takıldın kaldın cidden. Aramak istedim aradım özel bir sebebi olmak zorunda mı? Ya da dur telefonun diğer ucunda senin gibi özel bir varlık duruyor, böyle demem saygısızlık olur. Çok özür dilerim."
Bir nefes alıp tekrar söylediklerine devam etti. "Seninle konuşurken neyin gazına gelip de böyle şeyler söylüyorum onu da anlamış değilim. Ben böyle bir insan olduğumu bilmiyordum bak. Seninle tanıdım sanırım kendimi."
Böyle güzel bir cümleyi sıradanlaştırması beni hem şaşırttı hem de güldürdü. Ardından ben de artık konuşsam iyi olacak diye düşünerek söze girdim.
"Nefes almayı unutuyorsun konuşurken."
"Anlamazsın sen, ne zaman kendi karşına geçip konuşmaya çalıştın? İnsan karşında nefes almayı bile unutuyor."
"Tamam abartma daha fazla. Normal bir insanım ben de işte."
"Ne!? Duymamış olayım. Kendine çok büyük saygısızlık yaptın. Yani sen bile kendine normal diyorsan dünya üzerinde insan bile yok, normali geç."
"Sen varsın ya işte."
"Yani sen bana şimdi iltifat da bulunmuş gibi bir şey mi oldun?"
Ben tam gülüyordum ki bu arkamdaki yabani bağırmaya başlayarak benim yerime cevap vermeye başladı.
"Yok öyle bir şey dediği falan. Sevmiyoruz biz seni. Kapat telefonu bırak peşini Seung'umun."
"O kim?"
Sinirlerime hakim olmaya çalışarak önce Hyunjin'e iki diye işaret ettim. İki dakika susmasını istediğimi hatırlatmak için.
"İki dakika doldu bile canım."
"İki dakika daha susmazsan seni hiç susamayacağın şekilde döverim Hyunjin." diye tehditimi savurduğumda kollarını birbirine bağlayarak sakin sakin oturmaya başladı.
"Hyunjin ya." diye yanıtladım Minho'nun sorusunu da.
"Ha şu iftira atılıp tutuklanan sonra da beni boşu boşuna attınız buraya diyerek bana nefret kusan şahsiyet."
Utancımdan yerin dibine girerek "ta kendisi." demiştim.
"Sevmiyor musunuz beni cidden?"
Şimdi ne desem kötü olacak gibi bir soru yöneltilmişti. Ne yapmalı ki acaba?
"Hyunjin hakkında bir şey diyemem."
"Onun hakkında olanı çokta merak ettiğimi söyleyemem zaten. Ya en?"
"Söyle içinden geçenleri bitsin Seung işte." Hyunjin'in söylediği ile ona baktım. Gözlerinden de bir onay beklercesine dururken gözlerini birbirine bastırmıştı.
"Ben seviyorum."
Bir müddet sessiz kaldıktan sonra konuşmaya başladı.
"Öyleyse sevdiğin bu adam ile bir buluşmaya ne dersin? Nerede istersen orada."
Biraz düşündükten sonra buluşmak istediğime kanaat getirerek cevap verdim.
"Arkadaşça sevdiğim bu adam ile istediğim yerde buluşma teklifini kabul ediyorum, tamam." İlk kelimeyi fazlasıyla bastırmıştım.
"Göstereceğim ben sana arkadaşı. Hazırlanıp çıkıyorum."
_______________________
Evet iyi bir bölüm olmadı biliyorum ama bazen istediğimiz gibi sonuçlanmıyor işte bazı durumlar. Yapacak bir şey yok.
2min çok güzel.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakışıklı Polis |2min|
Fiksi PenggemarNereden bilebilirdim ki başını beladan kurtaramayan arkadaşımın beni günümün kahramanına kavuşturacağını?