Rosaline's anger

112 7 4
                                    

Derin bir iç çekti Rosaline. Yapacak hiçbir şeyi kalmamıştı. Evi temizlemiş, bildiği bir iki tarifi denemiş ve biraz kitap okumuştu. Kafasını çevirip camdan dışarı baktı. Potterların evi sakin görünüyordu .
Rosaline pencerelerini sıkı sıkı kapatmıştı çünkü eve dönecekleri hafta James'i Zonka'nın dükkânından tezek bombalarıyla çıkarken görmüştü. Ve Quidditch'ten başka bir şey bilmeyen James'in , açık pencereden içeri onlardan bir tane yollayacağını biliyordu.
Evet, James süpürgesine binip pencereden içeri bir şeyler attığında sayı yaptığını zanneden bir sersemdi.
Aslında sadece o aptal bombalar atan bir komşudan ibaret değildi, vaftiz kardeşiydi, başının belasıydı.
Başının belasıydı çünkü James onun üstüne fazla gidiyordu. Ağır şakalar yapıyor, her fırsatta onunla dalga geçiyordu. Rosaline bu yüzden James'ten kaçar olmuştu. Çoğunlukla da başarılı oluyordu, aileleri yüzünden bir araya gelmek zorunda kaldıkları zamanlar dışında. İşte o zamanlarda ise kaderine razı geliyordu Rosaline.
Ve her seferinde pişman oluyordu. Mesela geçen yaz James onun bir ay boyunca iri çıbanlar çıkarmasına sebep olmuştu. Sırf bu yüzden kendini eve hapsetmek zorunda kalmıştı Rosaline. Çünkü ne yaparsa yapsın o çıbanlar geçmek bilmemişti ta ki James komik olmadığına karar verene kadar.
Hatta James bir keresinde de Rosaline'in tenini bir somon derisine çevirmişti. Ne o kokuyu ne de pul pul derisini unutabiliyordu Rosaline. Hatta bu yüzden artık balık yemiyordu. James bu yaptığından sonra yazın geri kalanını büyük büyük halasının yanında ıssız bir köyde geçirmişti, yine de Rosaline'in içi soğumamıştı.
Ailesi ne zaman bu olayı hatırlasa kızlarına acıyor ve zaman zaman kendini geri çekmesine izin veriyordu.
Böyle böyle Rosaline bir bahane bulup onunla aynı ortamda olmaktan kurtuluyordu. Çoğunlukla.
Yine de geçen haftaki yemekten kurtulamamıştı.

James onu yine şakalamıştı. Üstelik bu sefer oldukça ileriye gitmişti. Neredeyse bütün saçları dökülüyordu Rosaline'in. Hem de hiç çıkmamak üzere...
Neyse ki vaftiz babası Fleamont Potter, genç kızın saçlarını kurtarmanın bir yolunu bulmuştu.
Ve Rosaline saatlerce ağlamaktan başka hiçbir şey yapmamıştı.
James'e ne kadar kızarsa kızsın karşılık vermiyordu Rosaline çünkü onunla baş edilmeyeceğini biliyordu. James'e karşılık vermek tüm bu eziyeti bir üst seviyeye çıkarmak demekti .
James tam anlamıyla bir bludgerdı. Evet, evet öyleydi. Hatta serseri bir bludgerdı.
Birilerine zarar vermek ve olay çıkarmak dışında hiçbir işe yaramıyordu.

Hatırladıkları şeyler yüzünden yine James'e sinirlenmişti. Hatta onu güzelce lanetlemek istiyordu.
Ona çok kızıyordu ve ondan uzak duruyordu ama hayatını onsuz düşünemiyordu Rosaline. Çünkü biliyordu James her zaman onun hayatına dahil olacaktı. Üstelik sadece kötü anılar da yoktu. James ona süpürgeye binmeyi, ilk büyüsünü yapmayı, nasıl yumruk atacağını öğretmişti. Ve ona sataşan biri olduğunda James'in onu kolladığını biliyordu. James okulda Rosaline'in etrafında olmasa da onu zaman zaman gözetliyor ve ihtiyacı olduğu her an bir şekilde orada oluyordu.
Rosaline de kendi payına düşeni yapıyordu. İşe yaramaz James'in doğum günlerini hep kutluyordu . İçinde bir yerlerde ona beslediği ufacık bir sevgi aralarındaki tüm bağı koparmasına engel oluyordu. Üstelik James de buna izin vermezdi. O da Rosaline'i hayatında tutmaya kararlıydı.
Ondan köşe bucak kaçsa da Rosaline, vaftiz kardeşine bir şans vereceği günü bekliyordu.

Yeteri kadar büyüdüklerinde.

James'e katlanamıyordu ama o baş belası olmadan hayatı nasıl olur bilmiyordu.
James'e ne kadar katlanamıyorsa Bay ve Bayan Potter'ı da o kadar seviyordu Rosaline. Fleamont Potter vaftiz babasıydı ve Rosaline vaftiz babasını çok severdi. Hatta James'i bile severdi. Onlar kardeş sayılırdı. Bu yüzden kader onların yollarını tamamen ayırmıyordu.
İki ailenin çoğu akşamı ve tatili beraber geçirmesi yetmezmiş gibi aynı binada olmaları da kaderdi.
James'in penceresine doğru baktı.
İçten içe ona ne kadar alındığını fark etti.
James Hogwarts'da Rosaline'i görmezden geliyordu ve bu onu üzüyordu. Çünkü James'in hayatına önce o girmişti ama orada edindiği arkadaşları daha değerli hale gelmişti.
Yine de aptal şakalar yapıp enerjisini atacağı başka insanlar bulması işine geliyordu.
Aralarına James'in koyduğu mesafe sayesinde ilişikleri neredeyse kesilir olmuştu. Rosaline buna sevinmeliydi. En azından okulda onu başkalarına rezil etmiyordu.
Paylaştıkları bu kadar şey yetmezmiş gibi James, Rosaline'in en yakın arkadaşına aşık olmuştu. James'in iddiasına göre onu önce James görmüştü ve Rosaline onun üstünde hak iddia etmemeliydi. Rosaline bunu inkar etmiyordu.
James haklı olabilirdi ama bunun bir önemi yoktu. Lily de James'i istemiyordu ve ondan uzak duruyordu. En azından deniyordu. Çünkü Remus Lupin ile sınıf başkanları olduğu için sık sık bir araya gelmesi gerekiyordu ve James de bu fırsatı sonuna kadar değerlendiriyordu. Remus'un bir suçu olmadığını ikisi de biliyordu. Rosaline, Remus'u severdi. Hatta o grupta arkadaş olabileceği tek kişinin Remus olduğuna emindi. Birbirlerine dersler konusunda yardımcı olurlardı. Sessiz ve akıllı biriydi.
Evet çoğunlukla sessizdi ama arkadaş gruplarının suyundan mıdır bilinmez, onların yanındayken en az onlar kadar gürültülüydü. Sevimli yüz hatları ve uzun boyuyla Remus, onun en çok dikkatini çeken kişiydi . Yüzündeki yara izleri ona nasıl oluyorsa çok yakışıyordu. Üstelik oldukça nazik biriydi. Yüzündeki yaraların getirdiği vahşi görüntü onunla tanışan herkesin bildiği gibi bir aldatmacadan ibaretti.
Remus, Rosaline ve Lily'nin bir çalışma grupları bile vardı. Ve Lily bu çalışma grubu fikriyle geldiği için Rosaline minnettardı. Dersleri iki arkadaşından dinlemek, sıkıcı hocalardan dinlemekten çok daha iyiydi. Kendisinin onlar kadar zeki olmadığını biliyordu ama tamamen işe yaramaz da değildi.
Remus zayıf bir bünyesi olduğu için hastalanıyor ve bu yüzden derslerden geri kalıyordu. Öyle zamanlarda Rosaline dersleri daha dikkatli dinliyor ve daha düzgün notlar alıyordu.
Bazen Lily'ye de yardım ediyordu
Gerçi Remus bu sene onları yarı yolda bırakabilirdi. Yeni bir kız arkadaş edinmişti : Dorcas Meadow.
Dorcas kimseye zararı olmayan iyi kalpli bir kızdı. Yine de erkek arkadaşını paylaşmak istemezse ve çalışma grupları sekteye uğrarsa Rosaline bunu anlayışla karşılardı. Zaten James ve Sirius, onları yeteri kadar sabote ediyordu.

Blooming Love | Marauders EraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin