Ilık bir yaz akşamıydı. Rosaline yine olması gerektiği gibi yalnızdı. Biraz olsun dolaşmak, temiz hava almak istedi. Fazla uzağa gitmeyecekti. Üzerine herhangi bir şey almadı ancak ne olur ne olmaz diyerek asasını eteğinin beline sıkıştırdı. Hayır, kullanmayacaktı. Biraz olsun güvende olmak istiyordu. Şu günlerde biraz hava almak bile tehlikeliydi. Ancak biraz daha sıkılırsa kendini bir tımarhanede bulacağına emindi. Üstelik James de arkadaşı geldiğinden beri ortalıkta görünmüyordu. Rosaline de kendisini o ikisine katılacak kadar yakında görmüyordu
Yürüdü ve yürüdü. Yaşadığı sokağın dışına çıkana kadar oldukça acele etti. Sonrasında biraz daha rahattı. Ne de olsa onu buralarda kimse tanımazdı. Rosaline en derin düşüncelerinde kaybolmuşken, ayakları onu aşina olduğu bir güzergaha taşıyordu. Yolunu değiştirmek için çok geç kalmıştı."Hufflepuff burada ne işin var?" Dedi sertçe Rosier. Evan Rosier.
Eski sevgilisinin, ölümyiyen adayı ağabeyi. Onun kalbinin bir parçası her zaman kötüydü ancak şimdi gözleri daha deli parlıyordu. Ve kıyafetleri de tıpkı karakteri gibi tamamen karanlığa bulanmıştı."Dalmışım. Uzaklaşacağım buradan merak etme."
Rosaline korkmuyordu. Ancak bir aptal korkmazdı. Karşısında sınırı olmayan bir manyak vardı.
"Baksana, ailen nerede?" Dedi sanki bir dost gibi. Ancak zehirli bakışları niyetini ele veriyordu. Sevgili lordunun seherbazların peşinde olduğunu herkes biliyordu."Bilmiyorum Rosier. Onlar seni neden ilgilendiriyor?"
Rosier güldü. Kızın bu asi tavırları hoşuna gitmişti. Saçından bir tutamı parmaklarının arasına alacak kadar yaklaştı.
"Bu saatlerde,üstelik böyle bir muhitte, tek başına dolaşmamalısın. Yoksa fazla meraklı olduğunu düşüneceğim küçük kız. Karanlık zamanlardayız."
Karşısındaki Evan'a da aralarındaki azıcık mesafeye de aldırmadı. Kendisini berbat hissediyordu. Geri adım atmak istemiyordu. Ayaklarının onu neden buraya getirdiğini bilmiyordu. Onu mu görmeye çalışıyordu?
Kalbi hâlâ o çocuk için mi atıyordu?"Bittiyse yoluma gidiyorum." Dedi ve bir iki adımdan sonra vazgeçip ona doğru döndü Rosaline. Tıpkı Evan'ın ona yaptığı gibi yanına yaklaştı. Bugün birine sataşmak istiyordu. Kollarını çaprazladıktan sonra kararlı bir şekilde ona baktı.
"Ben karanlıktan korkmuyorum Rosier. Beni böyle tehdit edemezsin."Güldü ama sinir olmuş gibi durmuyordu. Cidden eğlenmişti.
"Sevimlisin, biraz daha şirinlik yaparsan aşık olacağım." Dedi alayla. İşte o an tamamen bozguna uğradı Rosaline. Edecek bir iki laf düşündü ancak bir öksürük sesi buna mani oldu.
Tanrı onu sevmiyor muydu? İki Rosier'i aynı anda görmek pek de güzel olmayan gününü hepten mahvetmişti. Onunkilere benzeyen gözler bile canını bu kadar sıkmışken onu görmek... Rosaline duygularını bastırmakta gerçekten zorlanıyordu.
"Senin burada ne işin var ? " Dedi ters ters. Rosaline cevap vermedi. Abisinin kopyası gibiydi. Giyimiyle, konuşmasıyla tamamen bir Rosier olmuştu. Tabi her zaman böyle biri değildi.
İki Rosier de gözlerini ondan çekmeyince Rosaline pes etti.
"Herhangi bir amacım yoktu. Gidiyorum şimdi."
"Sana eşlik edeyim en azından kendi sokağına kadar." Dedi Evan .Bu ısrarıyla, kurnazca parlayan gözleri ve turuncu saçlarıyla tam bir tilkiye benziyordu.
Kurnaz bir tilki."Seni içeriden çağırıyorlar. Onu ben götürürüm. Aynı sınıftayız." Dedi Ivan.
Bir de şey eski sevgilisiyim abisi diye geçirdi içinden Rosaline. Ivan'a bakmak istiyordu ama bunu yapmamak için binlerce sebebi vardı. Bu yüzden çenesini başka bir yöne çevirdi."O zaman sonra görüşürüz şirin Hufflepuff." Dedi Evan ve arkasını dönüp gitti.
"Gryfinndor!" Dedi sinirle Ivan. Ona ne oluyordu anlayamadı Rosaline. Üstelik Evan Rosier, büyük kemerli kapıdan geçmeden hemen önce sinsi sinsi gülmeyi ihmal etmedi.