11. Bölüm

1.2K 65 13
                                    

Selamm. Ben geldim. Bu bölümde sıkılmazsınız inşallah. Sizi sıktıysam söyleyin çok korkuyorum hikayenin akışı bozulacak diye.
LÜTFEN OY VERIN

Almira Karsu'dan

Sakince gözlerimi açtım. Bugün uzun olacaktı belli ki. Çünkü o yine kabuslarıma girmişti. Artık ona karşı hiç bir şey hissetmiyordum ama aşamıyordum da yaralıydım ve o beni daha çok kanatmıştı.

Cemre ve Hakan hiç bir şeyi bilmiyordu sakince ayrıldık sanıyorlardı. Ama ayrılığımız yani benim parçalanışım pek sakin değildi.

Alp'e güvenebilirim sanmıştım. Denemek istemiştim ama ben daha deneme sürecine bile geçmeden o bütün umutlarımı yıkmıştı.

Kafamı iki yana sallayarak düşüncelerimden sıyrıldım ve yataktan kalktım. Banyoya girip işlerimi hallettim.

Kardeş günü ilan ettiğimiz günün üzerinden 10 gün geçmişti. Ve biz Alp ile 12 gündür konuşmuyorduk. Eksiklik hissediyordum. Tam kalbimde.

Bu 10 gün içerisinde çoğu işimi halletmiştim. Cemre ve Ökkeş'in arası daha iyi olmuştu. Toplu olarak görüşmek istediklerinde ben gitmemiştim ama diğerlerini göndermiştim.

Zaten transfer sezonu başladığı için bundan sonra sık görüşemeyecektik. Ahmet bu dönemde antrenmanlara asılmıştı ve çim sahadan eve dönmüyordu. Bunu bana Hakan söylemişti. İrem ise bir devlet hastanesine hemşire olarak girmişti. Babasının ismini kullanarak bir sürü kıdemli hastaneye girebilirdi ama devlet hastanesinin ona daha çok ihtiyacı olduğunu söylüyordu.

Bende bu arada futbol ile ilgili bir sürü araştırma yapmıştım artık azda olsa bilgim vardı. Bunu sırf diğerleri futbol konuşurken mal mal kalmayayım diye yapmıştım. Akıllara başka bir şey gelmesin.

Odamdan çıktığımda evdeki bütün odaları gezdim ama hiç kimse yoktu. Hakan işi olduğunu söylemişti zaten Cemre ve İrem neredeydi?

"Allah bilir yine ne karıştırıyorlar." Diye söylene söylene mutfağa girdim ve kendime sandviç yapmaya başladım.

Kahvaltı ettikten sonra spora gidecektim. Bedenimi dinç tutmam gerekiyordu.

İçerisine bolca malzeme koyduğum sandviçimi yanına elma suyu koyarak aldıktan sonra salona geçip koltuğa oturdum. Netflixten rastgele bir film açıp izlemeye başladım.

Filmin yarılarına gelmişken sandviçimden son lokmam kalmıştı.

Televizyondan duyduğum son cümle donup kalmama neden oldu.
"Gül güzeli..." kulaklarım uğuldamaya başladığı için cümlenin geri kalanını duymamıştım.

"Benim gül güzelim uyanmış mı?"

"Gül'üm, gül güzelim ağlama ben hep yanındayım."

Değilsin benim yanımda değilsin.
O güne gitmemek için çabalasam da zihnim istemsizce o güne döndü.

Okulun önündeydim. Karşımda bir zamanlar sevdiğim adam vardı. Arda Soylu.

Henüz ikimizde 21 yaşındaydık. Ben yaralıyken o tuz basandı.

"Ayrılalım. Yeter artık. Öfke problemlerin ve kıskançlığın yüzünden birbirimize zarar veriyoruz." dedim titrekçe. Bu benim için zordu henüz çok toydum.

Bana birkaç saniye boş boş baktı daha sonra bal gözlerine öfke hakim oldu. Aramızdakı üç adımlık mesafeyi daha da kısalttı.

"Ne?!" dedi hiddetle delirmiş gibi gülmeye başladı. "Tekrar et!" diye tısladı.

10 NUMARA (Ara Verildi) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin