Zaman Daralıyo

21 1 0
                                    

Uyandığımda yatağımdaydım. Etrafıma baktığımda Tugayın uyuduğunu gördüm. Yatağımı toplayıp dışarı çıktığımda bizimkiler telefonu havaya uzatarak küfür savuruyorladı.. anlaşılan telefon çeken yer arıyorlardı.
Beni gördüler ve günaydın helinn diye seslendiler.
Karşılık verdikten sonra hızla çadıra gidip telefonumu kaptım. Tam çıkacakken Tugayın sayıklama sesini duydum ve oldugum yerde kaldım.
H-helin gitme lütfen..
Yanına gidip iyi misin? Diye fısıldadım ama uyanmadı anlaşılan adımı sayıklıyordu.
Helin..
Adımı sayıklarken alnından terler akıyordu.. belkide kabus görüyordu çünkü bu aralar hepimiz cok kabus görmeye başladık.

Tugayı orda bırakıp Yağız ve Korelin yaptığını yaptım.
Farklı yerlere telefonumu uzatırken hiç çeken yer yoktu.
Telefonu indirip etrafıma baktığımda büyük Bi domuz bana bakıyordu.
Siktir!
Yavaş yavaş bana yaklaşırken yavaş yavaş geriye gidiyordum.. hiç kimse yoktu ve kimse gelmezse bu domuz beni parçalardı..

Sakin ol domuzcuk. Naber? Nası gidiyo kanka?

Mal gibi cümleler sıralarken arkadan Bi bedene çarpmıştım. Tam çığlık atacakken ağzımı kapattı ve önüme geldi. Bu Tugaydı. İçime Bi rahatlama gelirken seni Allah gönderdi diye mırıldandım.. Bi anda imana gelmiştim :d
Tugay kulağıma yaklaştı ve şunları fısıldadı;
Sakın yüksek sesle konuşma domuzlar yüksek sesi sevmez. Elimle 3e kadar sayacağım sonra hızla çadıra koşucaz tamam mı?
Ama ben çadırın yerini bilmiyorum.. diye fısıldadım aynı şekilde.
Sorun yok ben biliyorum.
Tugayın elini sımsıkı tuttum ve vereceği komutu bekledim.
Domuz bize dahada yaklaşırken 3 komutunu aldım ve el ele hızla koşmaya başladık.

Domuz bizim arkamızdan koşarken adrenalin tavandaydı resmen. Tugay sakın arkana bakma diye beni uyarınca dediğini yaptım ve hızla koşmaya devam ettim.
İşte çadır göründü!

Hızlıca kamp alanımıza geldik ve arkama baktığımda domuz görünmüyordu.
Tugay sana ne kadar teşekkür etsem az
Önemli değil ama ormandayız ya hani biraz daha dikkatli mi olsan?
Haklısın bidaha olmayacak dedikten sonra bizimkilerin yanına gittik ve olayı anlattık.
Yağız: benim karnım acıktı
Korel: evet ya benimde
Tamam o zaman ben bişeyler hazırlayım diye kalktım ve birşeyler hazırlamaya koyuldum.
Yiyecekler iyice azalmıştı bunlar bizi en fazla 2 gün daha idare ederdi o kadar. Ama biz daha ne kadar burda kalacağımızı bilmiyorduk ve herşey ters gidiyordu.
Bir paket makarna alıp bizimkilerin yanına gittim.
Korel ateşi hazırlamıştı. İçine suyu koydum ve kaynadıktan sonra makarnayı ekledim.

O sırada Yağız konuşmaya başladı; Tugay dayın seni buraya bırakmış tamam ama eğer biz olmasaydık geri nasıl eve dönecektin?
Korel: Oha aslında çok doğru söyledi..
Bende Korelle aynı fikirdeydim. 3ümüz de merakla Tugayın cevabını bekliyorduk.
Telefonumdan kuzenimi arayacaktım o gelip alacaktı beni ama telefonun çekmeyeceği aklıma gelmedi işte. Yani siz olmasaydınız yine ormanda mahsur kalıyordum.
Off yine şu telefon sorunsalı.

Yemek hazır olduğunda herkesin tabağına koydum ve yemeye başladık.
Tugay da getirdiği birkaç sandviçi bizim erzakların içine kattı ama pek Bi faydası olmadı.
Ne yapacağız bilmiyordum ve moralim aşırı bozuktu.
Sonra ayak sesleri geldi. O yöne doğru baktığımda Bi adamın bize doğru geldiğini gördüm.
Kimdi bu?

Mezar OrmanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin