Adımın seslenmesiyle gözlerimi kırpıştırarak yavasca açtım. En son arabaya binmiş konser alanına gidiyorduk. Fakat yorgun olduğum icin kâfamı yaslayıp gözlerimi kapatmıştım. Uyumuş olmalıydım.
Bakış alanıma Ulus'un girmesi ile yasladığım kafamı kaldırarak ani bir şekilde olduğum yerde dikleştim.
Dışarıya baktığım da artık hava tamamen gecenin karanlığına bürünmüştü.
Ulus'a döndüm. “Saat kaç?”
“Dokuz buçuğa yaklaşıyor.” demesiyle şaşkınlık nidasi döküldü dudaklarımdan.
“Neden buradasın? Konser alanında olman gerek şuan.” diyerek aceleyle konuştum.
“Uyumuşsun ve ben sen olmadan sahneye çıkamazdım.” demesiyle bakışlarımı ondan çektim utanarak.
Hâlâ bana bakmasıyla ona bakmadan konuştum. “Gidelim mi artık? Daha fazla beklemesinler.”
“Gidelim.” diye mırıldandı.
Kapıyı açarak arabadan çıktım ve kapıyı geri kapattım. Ulus da diğer kapıyı kapatması ile arabın önüne gelerek yanına gelmemi bekledi.
Elbisem pembe renkten oluşuyordu. Askılıydı ve dizlerimin üstünde bitiyordu. Bel kısmında hafif bir dekolte vardı. Halka küpelerim ve mini kolyem ile güzel bir kombinim vardı. Üzerimde ki elbiseyi düzelterek yanına adımladım.
Boyu uzun olduğu için kafamı kaldırarak “Şey.. uyudum ya saçım başım dağılmıştır, aynan var mı?” dedim çekinerek.
“Yok ama bekle.” diyerek cebinde ki telefonu çıkarak ekranını bana çevirdi. Kendime bakmam için kamerayı açmış bana tutuyordu. Ben hafif kabaran saçımı düzeltirken o ise benim her hareketime bakmak ile meşguldü. Bakışları öyle yoğundu ki elim ayağıma dolaşıyordu.
“Dudaklarım çok kurumuş.” diye sessizce mırıldandım ve çantamda gloss çıkartarak dudağıma sürdüm. Bakışlarımı yukarıya kaldırarak kaçamak bir bakış attım. Sessizce yaptığım hareketleri izliyordu.
Ruju tekrar çantaya koyduktan sonra ona baktım. “Güzel miyim?” diye soru yönelttim.
Sorduğum soru hoşuna gitmiş olacak ki dudaklarında tebessüm oluştu. Bana tuttuğu telefonu tekrardan cebine koydu ve bir adım atarak daha çok yaklaştı. Eline kaldırarak hafifçe saçlarıma dokundu. Yaptığı şey ile nefesimi tuttum. Bakışlarını gözlerime sabitleyerek “Paye...” diye mırıldandı.
“Nefes al.” demesiyle bakışlarımı kaçırdım. O ise buna güldü.
BU ÇOCUK ÇOK GÜZEL GÜLÜYOR
Sakin ol Paye...
Sakin ol.
“Utanınca çok tatlı oluyorsun Paye.” dediğinde diyecek bir şey bulamadım o ise devam etti.
“Yanakların kızarınca daha da tatlı oluyorsun.” diye mırıldandı bu sefer. Cesaret ile bakışlarımı ona çevirdim. Dudaklarımı açıp tam bir şey diyecekken gelen ses ile ikimizinde bakışları oraya döndü.
“Ulus bey saat dokuz buçuk oldu. Artık sahneye çıkmanız gerek.” diyerek gelen koruma ile bulunduğumuz andan çıktık. Beni belimden tutarak yönlendirip alana yöneldik.
Altında siyah pantalon, üzerinde ise beyaz üst vardı. Onun üzerine şuan ne kadar ceket atmış olsa da birazdan ceketini çıkartacaktı. Kombinini âksesuar ile güzelleştirmişti. Hafif dağınık saçlarıyla ve çarpık gülümsemesiyle gerçekten bir hayli yakışıklı ve havalıydı.
Sahnenin arka kapasinin açılması ile giriş yaptık.
Asıl şimdi başlıyoruz..
•
Bu bölümü bilerek kısa tuttum diğer bölüm uzun olacak<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ünlü Müsün Sen?| Yarı Texting
Teen FictionYazar yeni kurgusunun giriş kısmını arkadaşına atacakken bir başkasına atarsa? O kişi ünlü çıkarsa? Sizi kitabıma davet ediyorum o zaman.<3