3.Bölüm

205 6 8
                                    

Durduğum şu yerde tek düşündüğüm şey neden hep kafamın dikine gittiğimdi. Kötü arkadaşlardan uzak durmam gerektiği halde ben kendime aptal bir arkadaş bulmuştum. Bunun için kendimi tebrik etmeli miydim? Bence sıkı bir tebriği hak ediyordum.

Hani derler ya kılavuzu karga olanın burnu o bildiğimiz malum şeyden çıkmazmış diye. Benim durumum da tam olarak buydu. Kılavuzumun adı Sude'ydi. Ama ben insafsızca ve çaresizce o malum şey olmak istemiyordum. Gerçekten acınası bir durumdaydım.

Aptal arkadaşım onbir de sözleştiğimiz yerde buluşalım demesine rağmen hala ortalıklarda yoktu.O değil Tahir gelmişti.Bu gidişle biz şakayı Tahir'e değil de lokanta müdürüne yapıcaktık.

Umarım geç kaldığı için Sude'nin geçerli bir sebebi vardır yoksa ben onu boğarken büyük bir zevk alıcaktım. Bunun için bir bahane göstermesine de gerek kalmıycaktı.

"Hişşt!... Kızım bakar mısın?"

Başımı çevirip sesin geldiği yöne baktım. Yaşlı iki büklüm olmuş bir kadın tıpkı bir çocuk gibi tişörtümden çekiştirerek bana sesleniyordu.

"Evet teyzeciğim. Buyrun."

"Naz adında yarımakıllı bir kız tanıyor musun kızım?"

"Evet kendisi ben olurum. Ne???....Yanlış duydum galiba çok beklemek yaramadı bana kafayı yedim. Olmayan şeyler duyup saçma sapan cevaplar vermeye başladım."

"Hayır canım arkadaşım kafayı yemedin. Sadece ben rolüme çok iyi hazırlandım.Nasıl olmuşum? Tebrik etmiycek misin beni?"

Tam karşıma baktığım da gördüğüm manzara binadan gecekonduya geçmek gibi birşeydi. Sude'ye kılık değiştir demiştim ama o dünyasını değiştirmişti.Resmen huzurevine yatay geçiş yapmıştı.Hem de ne geçiş.Üzerindeki bu kıyafetler müzede bulunacak kıyafetler bile değildi. Belki taş devrinde bulunabilirdi. O da belki diyordum.

Biz Tahir'e şaka yapalım derken en büyük şakayı Sude bana yapmıştı.
Kafasına taktığı eşarp , gözlerindeki macunlu gözlükler ve üzerindeki kıyafetler Sürahi Nine'nin ekrandan fırlamış hali gibiydi.

Hem Sude gözündeki o macunlu gözlüklerle önünü nasıl görücekti ki? Gerçi beni bile net gördüğünden emin bile değildim ya. Neyse....

Gülmemek için kendimi zor tutuyordum.Şu anda utanmasam altıma bile yapabilirdim. Kendimde o potansiyeli görüyordum.

"Ne oldu Naz? Sanki sana bir kal geldi."

"Kendimi bilmem ama sana bir mallık geldiği kesin Sude.Ne bu halin kızım? Sanki tek rakibim Sürahi Nine der gibisin. Biliyor musun Sude Sürahi Nine de Azrail'e kafa tutuyordu. Hatta kafa atıyordu. Şimdi ne oldu biliyor musun?"

Sude ona sorduğum bu soruyu duymazdan gelerek sanki biri onu tanıyabilicekmiş gibi etrafına baktıktan sonra "Of Naz ya kes makarayı da sen planı uygulamaya hazır mısın onu söyle." dedi.

Ah bir bilseydi Sude bu haliyle onu annesi dahil kimsenin tanıyamıycağını yine etrafına böyle şüphe dolu gözlerle bakar mıydı?

"Hazırım. Hem de fişek gibiyim.Hadi yapalım ne kadar çabuk o kadar iyi."

"Yara bandı misali diyorsun."

Çok sürmedi. Sude'nin bu sözleri söylemesinin üzerinden sadece bir saniye geçmişti ki adımını attığı hatta adımını atmak için çabaladığı yolda ayağı tökezledi ve yere düştü.

"Biliyordum."

"Her ne kadar sana neyi diye sormak istesemde Naz şu an yerden kalmak için senin ve o narin ellerinin yardımına ihtiyacım var. Bunu benim için yapabilir misin Naz?"

"Oooo ben neler neler yapıyorum bir bilsen Sude. Hatta az sonra suçu olmayan masum bir adama eşek şakası yapıcam."

Bu konuşma uzardı. Sude bunun farkındaydı. Eğer düştüğü yer rahat bir yer olsaydı Sude için sorun yoktu. Ama düştüğü yer yağmur suyunun biriktiği çamurlu bir yerdi. O yüzden nefesini tutarak ve kendini sıkarak " Naz." dedi. Umuyorduki arkadaşı imana gelip onu düştüğü yerden kurtarırdı.

" Tamam , tamam seni düştüğün yerden kaldırıcam ama bir şartım var Sude."

"Naz şimdi mi? Bu durumda mı?"

Naz ilerdeki lokantayı işaret ederek " O zaman ben gidiyorum Sude." dedi.

"Şartın neyse çabuk söyle. "

"Bundan sonra bana bu ve buna benzer aptalca fikirlerle gelmiyceksin Sude. Kabul mü?"

Sude gözlerini kapatıp açtı ve önündeki o pis çamurlu yola bakmamaya çalışarak Naz'a o çok beklediği duymayı istediği cevabı verdi.

"Tamam. Kabul ediyorum. "

Sanırım bu cevap yeterliydi. Naz Sude'yi düştüğü yerden omuzlarından tutarak kaldırdı. Arkadaşı düştüğü için üstü başı dağılmıştı. Tam Sude'yi kendisine doğru çevirip üzerindeki kıyafetleri düzelticekken alnında gördüğü şeyle gülmeye başladı.

"Ne oldu?"

"Ha!..... Ha!....."

"Sana ne olduğunu sordum Naz."

Naz elini uzatıp Sude'nin alnındaki pembe sakıza sanki yeterince Sude'nin alnına yapışmamış gibi biraz daha parmağıyla bastırdıktan sonra geriye çekildi.

"Sana onur madalyası vermişler Sude."

Sude ellerini öne doğru uzatıp tıpkı bir kedi gibi gözlerini iri iri açarak "Hani nerde? Nerde onur madalyam? Onur madalyamı bana ver Naz." dedi.

Yok artık bir insan bu kadar saf olamazdı? Bu saflık Naz'ı aşıyordu. Hatta bu saflık ülke sınırlarını da aşıyordu.

Naz gülmekten gözlerinden akan yaşı eliyle sildikten sonra tekrar Sude'ye yaklaştı ve tam karşısında durdu.

"O madalyayı çok mu istiyorsun?"

"E- ev- evet. "

Naz "Vah vah garibim. Başımıza bu da mı gelicekti?" der gibi başını her iki yöne salladıktan sonra Sude'nin alnındaki pembe sakızı alıp Sude'ye verdi.

"Onur madalyan."

Sude bir Naz'a bir de elinde tuttuğu pembe sakıza baktı. Ne yani Naz onunla dalga mı geçmişti? Sinirinden o sakızı alıp Naz'ın saçlarına yapıştırmak istiyordu. Ama o akıllı bir kızdı. Böyle çocukça davranışlar ona göre değildi.

Onun yerine Naz'ın elinde tuttuğu sakızı alıp gelişi güzel bir yere fırlattı. Sinirlenmemeliydi. Şaka yapması gereken biri vardı. Eğer sinirlenirse herşeyin mahvolucağını çok iyi biliyordu.

Onun yerine dakikalardır yaşadıkları tüm o tuhaflıkları görmezden gelerek Naz'ı şaşırtıcak o sözleri söyledi.

"Naz sağ ayağını kaldır. "

"Neden?"

"Naz itiraz etmede sağ ayağını kaldır. "

Naz göz ucuyla Sude'ye bakıp sağ ayağını kaldırdı ve Sude'nin bu sefer yapıcağı tuhaflığın ne olucağını beklemeye başladı.

"Ya bismillah. "

"Ne bu şimdi Sude kurban da danaya girer gibi. Hadi danaya girdik niye benim haberim yok."

"Vallaha Naz seninle konuşurken sanki kendimi salak ile avanak filminde gibi hissediyorum. Ailen hiç sana söylemedi mi? Bir yere gittiğinde hayır getirsin diye ilk sağ ayağını atman gerektiğini."

"Söylemediler Sude. Sanırım senin söylüyceğinden emin oldukları için söylemediler." dedikten sonra Sude'ye arkamı dönüp yürümeye başladım. Ne olursa olsun altta kalamazdım. Özellikle de karşımdaki kişi üniversitede saflığıyla popüler olmuş Sude'yse.

Tatlı AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin