11.Bölüm

87 4 3
                                    

Hayat gerçekten sürprizlerle doluydu. Yapmam dediklerinizi yapıp bir de yaptıklarınızla gurur duyuyordunuz.

Şu iki haftada hiç tipim olmayan bir kızla evlenmeye karar vermiş..... Bu da yetmezmiş gibi yıllardır sözünden çıkmadığım aileme karşı büyük bir tiyatro oyunu oynamaya karar vermiştim.Hem de ne tiyatro oyunu......

Süresi bir yıllık olan bol eğlenceli aksiyonu bol bir tiyatro oyunu.... Ama oynayacağım bu tiyatro oyununda en çok hoşuma gidecek olan şey Naz denilen o deli dolu kızı çıldırtabildiğim kadar çıldırtmaktı.

Naz'ı ilk gördüğümde benim için katlanmak zorunda olduğum küçük minicik bir ayrıntı olduğunu düşünmüştüm. Ama yanılmıştım. Hem de çok fena yanılmıştım.

O ayrıntı zaman geçtikçe planımın en can alıcı karakteri can damarı haline gelmişti. Hayatımın anlamı ileride de karım olucaktı.

Düşüncesi bile keyiften dört köşe olmam için yeterliydi. Öyle olmasa iki elim cebimde ileri geri sallanarak etrafıma bakarak aptal aptal gülümsemezdim.

"Otuz ikiş sırıttığına göre keyfin yerinde."

Göz ucuyla yanımdaki geveze arkadaşıma baktım. Boş boş konuşarak keyfimi kaçırmak istiyordu. Ama yemezlerdi.....

Daldığım o hayâl alemine tıpkı bir dalgıcın profesyonelliğiyle tekrar daldım.

Gözümün önüne gelen ablak suratla yüzümü buruşturmadan edemedim. Bir de onun arkadaşı Sude vardı değil mi? Hatırlamaz olaydım.... O kızın gereksiz varlığı aklıma her geldiğinde aile planlamasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlıyordum.

Bu konu üzerinde fazla durmayacaktım. Yoksa İlyas'ın kaçırmayı başaramadığı keyfimi Sude denilen kız kaçıracaktı.

Ah!..... Evet!... Nerde kalmıştım?Bu eğlenceli oyunda elimdeki piyonlarım Naz ve Sude'ydi. Şah bendim oyundaki diğer taşlar gelip geçici birer ayrıntıydı.

Şu iki hafta...... İşte o iki hafta bana Naz denen kızın piyon olamayacak kadar akıllı olduğunu göstermişti. Eğlenceli, akıllı , deli dolu , cesur ve aklımı başımdan alıcak kadar güzel....

Naz'ı tanımlayacak sıfatlar bunlardı benim için. En azından benim sözlüğümdeki yeri Naz'ın buydu. Burada..... Bu binanın önünde durmuş başımın tatlı belasını evlenmek için bekliyordum.

Şimdiye kadar hiç bir oyun bana bu kadar zevk bu kadar heyecan vermemişti. Bunu Naz'ın başarısına bağlıyordum. Başka türlü düşünmek bile istemiyordum.

Umuyordum ki bu eğlenceli oyunda benim kadar herkes üzerine düşeni yapardı. En azından kendi adıma konuşucak olursam Naz , Sude ve İlyas'tan beklentim bu yöndeydi.

Bu düşünce bile çocukken izlediğim bağımlılık yapan o yarışma programlarını aklıma getirmişti.

Yarışmacı yarışmaya başlamadan önce kendini tanıttıktan sonra yanındaki yarışmacı arkadaşlarının kendisi karşısında hiç bir şansı olmadığını vurgulamak için onların gözlerinin içine bakarak onları küçümsediğini saklamadan "Yarışmacı arkadaşlarıma başarılar diliyorum." derdi. Ne yarışmalardı onlar öyle..... Hayatımızda iz bırakan televizyon kanallarında iz bırakamayan yarışmalar....

Konak Belediyesi hayatımın oyununun ilk perdesinin açılışının yapılıcağı yerdi. Tabii gelin ve nedimesi tam vaktinde gelirse oyunumun ilk perdesi de tam vaktinde açılıcaktı.

Sıkılmaya başlamıştım. Nikaha bir saat vardı ama ne Naz ne de Sude hala ortalıklarda yoktu.

Keşke buraya gelmeden önce İlyas ile birlikte kızların evine gidip onlarla birlikte Konak belediyesine gelmiş olsaydım. Artık çok geçti. Eğer bunu yapmayı akıl edebilseydim şimdi burada beklerken bu kadar çok tedirgin olmazdım.

Tatlı AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin