kebab

787 81 15
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız efenim. İyi okumalar!

Dolabıma doğru ilerlerken arkamdan seslenen Tanya'yla arkama döndüm.

"Özür dilerim yaaa.." Kollarını açmış bir şekilde gelen Tanya'ya sarıldım.

"Ben sana söyledim Tanya, Allah Allah.."

"Olsun, böyle kendimi kötü hissederim." Tanya'dan geri ayrıldım.

"Sanki tabağım kazandı da hak etmediğim halde gönderdin. Saçmalama artık." dedim işlerime devam ederken. Dün stüdyoya girer girmez oyuna alınmıştık. Kendimi bırakmamak için zor tutmuştum. Bunu fark etmişlerdi, hiçbir şeyi bana yaptırmamışlardı. Sadece her yemekte az çok yardım etmiştim, tabii buna rağmen yine kaybetmiştik. Bugün de benim için aynıydı, yüzümün gülmesi için hiç enerjim yoktu. Sefa'yla birlikte quiche provencale yemeğini yapmıştık. Neredeyse hiçbir şeyi bana yaptırmamıştı, sadece pişirme kısmı bendeydi ama o kadar odaksız ve dikkatsizdim ki; kaybetmiştik. Kimsenin toparlan artık söylemlerini dinlemeden ilk adımda kendimi göndertmiştim. Sefa ve Batuhan duyduklarında Tanya'ya kızacak gibi olsalar da benim istediğimi duyunca bir şey söyleyememişlerdi. Geldiği ilk haftada kaptan olmuş Barbaros'u mahcup ettiğim için de potaya gitmeyi hak ediyordum zaten.

Takımda kazanan tek tabak Batuhan'ın tabağıydı. Onu da Alican'a karşı almıştı. O da iki gündür dikkatsizdi, yaptığı sos aioli'ydi. Ama belki de benzetebileceğimiz en son sos aioli falandı. Tek yaptığı yemek sosken başarısız olması, kaybetmiş olsalardı onu gerçek anlamda potaya gönderirdi.

Tanya'yla kesebildiğim kadar kısa kestikten sonra çantamı toparlayıp dışarı çıktım. Kapının önünde duran Sefa, Barbaros ve Eray üçlüsünü gördüm. Sefa'yla Barbaros'un arasına girdim. İkisi de kollarını bana attı.

"Biz de seni konuşuyorduk he." Eray'ın lafına devam etmesi için kafa salladım.

"Kızım sen ne diye göndertiyorsun potaya kendini? Biz zaten yazmayacaktık ki seni." Barbo'nun lafına karşılık omuz silktim. Açıklamam onları tatmin etmeyecekti, bir şey söylemesem de olurdu.

"Zaten bir sürü tabak kaybetmiş, sana gelene kadar adam dolu. Bak mesela Eray var önce." Sefa'nın lafına karşılık Eray tekme atmaya çalışınca hepimiz gülerek geriye doğru kaçmıştık.

"Bir şey mi oldu? Oyundan önce iyiydin abim." Barbaros'la aramızda sadece iki yaş olmasına rağmen bana abim diye seslenmesi her zaman hoşuma gitmişti. Alican'dan küçüktü; birinin abim, daha büyüğünse zamanında sevgilim diye sesleniyor olması komikti.

"Yok ya, bir şey olmadı."

"Valla benim karnım tok biliyor musun Eylül, yemedim yani." Sefa'nın tam olarak elimin tersinde olması işime gelmiş, karnına vurmuştum.

"Ya mosmor oldum, morarttın her yerimi ya.. Yemin ederim hastaneye gitsem darp raporunu almaya, Allah belamı versin ki sorgusuz sualsiz verirler." Beklemediği anda geldiği için ağlamaya devam ederken Eray ve Barbaros kahkahalara boğulmuştu bile. İçimden gülmek bile gelmiyordu, yalandan da olsa hafifçe güldüm. O kadar da sert vurduğumu düşünmüyordum, utanmasa bayılacaktı.

Servisler kapının önüne gelince içeridekiler de yavaş yavaş dışarı çıktı. Erkekler, kadınlara göre daha fazlaydı ve mecburen bizim servisimize de binmek zorundalardı. Ben kadınların servisine doğru yönelirken üçü de peşimden gelmiş, zorla en arka dörtlüye oturtmuşlardı. Kendimi lisede gibi hissederken onlar tam olarak liseli gibilerdi.

"Akşam dışarı mı çıksak ya?"

"Bi' kebapçı patlar mı diyorsun yani Sefo'm?" Eray'la yanımda gerçek anlamda tepişirlerken enerjilerinin birazcık da bende olmasını diledim.

latibule × alican sabunsoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin