kiss for luck

811 87 13
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız ballarım, iyi okumalar.

"Hazırlanın, çekime son sekiz dakika!"

Çalışanlardan birinin bağırmasıyla dolabıma ilacımı koyup takımın yanına ilerledim. Sefa, Barbaros, Çağatay, Barış, Eray ve Mert'le aynı potadaydık. İlk defa tüm sevdiğim yarışmacılarla aynı potada olmak beni çok daha fazla geriyordu.

İlk olarak kenarda duran Çağatay ve Mert'le sarıldıktan sonra diğer dörtlünün yanına geçtim.

"Sana güveniyorum 22'li, elersin bizi." dedim Barış'a sarılırken. Bizimle potada olduğu için gergindi, pek bir şey söylemeden benden ayrılıp diğerleriyle sarıldı. Eray'la sarılırken neredeyse hiç duygusallaşamamıştım çünkü o elenmeyeceğimize emindi. Gökten vahiy gelmişti herhalde.

"Barbi.. ilk haftanda böyle oldu kusura bakma." Barbaros'la sarılırken diğerleri Barbi dememe gülmüştü bile. İkimiz de gerginliğimizden gülememiştik, halbuki ben o gülsün diye yapmıştım.

"Sıkıntı yok, hep beraber döneceğiz ordan. Sen rahatla ya, sorun yok."

"Yok olur mu.. o drama queen'lik yapmadan duramaz şimdi." Barbaros'tan ayrılıp Sefa'nın lafıyla ona döndüm. Normal bir zaman olsa çoktan didişmeye başlayacağımı biliyordu. Ama benim için normal bir zaman değildi. Aslında onlar için de değildi, sadece bunu belli edebilen bir tek bendim.

"Bayıl bir de Feriha, utanma bayıl şöyle." Ona göz devirirken kollarını sarılmam için açtığında istemiyormuş gibi ona adımladım. Tabi bu sadece iki saniye sürmüş, anında kollarında konuşmaya başlamıştım.

"Sefa, ben sizden birini elersem ne yapacağım? Daha çok erken." diye mırıldandım kulağına doğru.

"Kızım saçmalamasana, hepimiz yarışıyoruz işte. Sen kendi yemeğini yap, dördümüz de çıkacağız sen merak etme." Oflayarak geri çekildiğimde kollarımı birbirine bağladım. Gergindim, çok stresliydim. Onlarla böyle bir potaya girmem için daha çok erkendi.

"Bizi eleyecekmiş, hele hele!" Sefa'nın bağırışıyla koluna vurduğumda hepsi oo sesi çıkartmıştı. Kendilerini ve beni rahatlatmak için saçma sapan şakalar yaparken onlara ayak uydurmaya çalışmıştım. Aramıza Batuhan gelmiş, hepimizle tek tek sarılmış ve moral vermek için bizimle uğraşmasına devam etmişti.

"Şşt, seninki çağırıyor. Kaş göz yapıyor bana, bi' git istersen." Sefa'ya göz devirerek arkama baktım. Bizden biraz uzakta duruyordu. Yavaşça ona doğru ilerlediğimde yüzü gülmüştü.

Öleyim de o güzel gamzelerine gömsünler beni adam.

"İyi misin?" Bir şey söylemesine izin vermeden kollarımı boynuna dolamıştım. Şaşkınlıkla kaldığına emindim çünkü kolları belimi biraz geç sarmıştı. Ben de sarıldığıma şaşırmıştım ama sarılmaya ihtiyacım vardı. Sardığı andan beri kaburgalarımı kıracak gibiydi. Sorun etmedim. Çenemi boyun girintisine yasladığımda içini çekti. Kokusunu özlemiştim.

Onunla konuşmayı keseli dördüncü günümdü. O günden beri her fırsat bulduğunda bana mesaj atmıştı. Ben de 'madem potadan sonra açıklayacaksın, o zamana kadar konuşmuyorum seninle' restini çekmiştim. Ama şu an, o an değildi.

"Sakin ol, nefes almayı unuttun yine." Kollarım boynuna hala sarılırken hafifçe kıkırdadım. Hiç geri çekilmek istemiyordum. Kendimi böyle potalarda ne kadar kötü hissettiğimi o çok iyi biliyordu. Biraz daha bu halde kalırsak benim için daha kötü olacağını da bildiği için yavaşça kendini geri çekti.

"Parfümünü mü değiştirdin?"

Söylediği şeyle kıkırdarken gözümden akmayı bekleyen gözyaşımı sildim. Değiştirmediğimi o da biliyordu. Onun kadar çeşitli parfüm kullanmayı sevmezdim

latibule × alican sabunsoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin