encounter

1K 84 14
                                    

"Suna'm, bak nolur.. Biraz yalnız kalmak istiyorum. İzin ver Allah aşkına, Tanya bir yandan, sen bir yandan." dedim oturduğum tekli koltukta iyice küçülürken. Bir günlük iznimiz vardı. Genelde, en azından Alican gelmeden önce, evli olmayan erkek ve kadın yarışmacılar herhangi bir grubun evinde toplanıp yemek yapmakla uğraşıyorduk. Yemek yapmasak bile sohbet ediyor, birbirimizi daha iyi tanımaya çalışıyorduk.

"Kızım niye ya? Her hafta yaptığımız şey, Allah Allah. Hem bak bu sefer evde değiliz, Yasin'in yerine gideceğiz." Üstümde olan yastığı bi köşeye fırlatıp sinirli bir şekilde Suna'ya baktım.

"Ya benimle dalga mı geçiyorsun? Bilerek mi yapıyorsun?" Suna sinirle saçma sapan homurdanıp benimle uğraşmayı bıraktığında oturur pozisyona geçip ellerimle yüzümü kapattım.

Ne yarışmanın bu kadar ağır geçeceğini, ne de Alican'ın beni bu kadar zorlayacağını tahmin etmemiştim. Her şeyi planlamayı seven, planladığım gibi gitmesi için elimden geleni yapan bir insandım. Şu an ne oyunlar, ne oradaki insanlar, ne de hissettirdikleri planladığım gibi gitmiyordu. Anksiyetem yüzüstüne çıkmak için kendini zorladıkça ne kadar engelleyebilirdim bilmiyordum.

Yerimden kalkıp mutfağa geçtim. Eda, Esra ve Gamze abla çocukları olduğu için evlerine gitmişlerdi. Dilara da sabah erkenden çıkmış, Tahsin'in restaurantına gitmişlerdi. Sabah sabah Sergen'in 'Diloro!' diye bağırışıyla uyanmak belki de kabustan da beterdi.

Tanya'nın demlediği kahveden bir bardak koyarken Twitter'da gezinmeye başladım. Ana fragman daha yeni yayınlanmıştı. İnsanlar kimin nasıl geleceğini, ne olaylar döndüğünü daha bilmiyorken herkes yarışmacılara övgü yağdırmıştı. Alican ve benim küs olduğumu onlar da biliyordu, bu yüzden de yorumlarında bu konu eksik değildi ne yazık ki.

Batuhan'ın sesini evin içinde duyduğumda telefonumu kapatıp masaya bıraktım. Benim yanıma geleceğini biliyordum, bu yüzden yerimden bile kalkmadım.

"Aloo, hayırdır sana?" Oflayarak kollarımı bağlayıp arkama yaslandım. İki saniye geçmeden mutfağa Suna girdiğinde gözlerimi devirmeden edememiştim.

"Beni dinlemiyor hanımefendi. Gelmeyecekmiş."

"Sana diyorum sana, nereye gelmiyorsun sen?" Eli saçlarıma doğru gittiğinde elini itiştirdim.

"Batu uğraşma benimle, gelmeyeceğim. Yatıp dinleneceğim işte. Bi' salın abi beni."

Hiç umursamadan yanımdaki sandalyeyi çekip oturdu. Önümdeki kahveyi alıp yudumlamadan önce sigarasını yakmayı da ihmal etmemişti tabi.

"Öf bee.." dedim dumanı elimle savuşturmaya çalışırken. Sinir etmek için yaptığını ikimiz de biliyorduk. Birilerini ikna etmek için bulduğu bu taktik sadece Sefa'da işe yarıyordu maalesef.

"Gelmiyor musun şimdi sen?"

"Yok abicim, yatıp dinleneceğim ben. Tarif yazacağım biraz ya, Allah Allah.. Sen de içme şu şeyi yanımda." Kendi kahvemi içmek için uzandığımda bardağı benden uzağa itmişti. Bir kez daha duman etrafa yoğun bir şekilde yayılınca öksürdüm.

"Söndür şu sigarayı Batu." dedim sandalyemi biraz daha geriye çekerek. Sinir katsayılarım yükselmeye devam ederken beni dinlemeyip sigarayı içmeye devam ettiğinde kendimi daha fazla tutamadım. Elindeki sigarayı alıp söndürdüğümde sakince geriye yaslandı.

"Bilmiyormuş gibi dibimde şu şeyi niye içiyorsun ya? Bir de geçmiş karşıma paşa gibi oturuyorsun Batu!" Kollarını birbirine bağlayıp bana baktığında gülümsedi. Ben hala kendimce söylenmeye devam ederken sakince oturması beni daha da delirtiyordu.

latibule × alican sabunsoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin