ay selamm, nasılsınız bakalım?
buraları sevdiyseniz daha hızlı yazmaya çalışacağım.. ne diyorsunuz bu işe?yorum yaparak okuyacak mısınız 🥺💗
jeongguk, ciğerlerini rahatlatmak adına derinden, yüksek sesli bir öksürüğü boğazından dışarı bıraktıktan hemen sonra kıyafetlerini katlayarak bavula yerleştiren yardımcılarına bin birinci kez teşekkü etmiş, ''bay han, arp'ımı kutuya koymadan önce iyice saralım. başına bir şey gelmesin lütfen.'' diye uyarıda bulunmuş ve onlara kahve yapmak için mutfağa doğru ilerlemişti. bir saate yakındır genç adamın odasındaki eşyalarını topluyorlardı ve sonrasında kalmaya karar verdiği otelin çatı katı dairesine yerleştirmek için de kendisiyle birlikte geleceklerdi. onların çok yorulmadığından ve iyi bakıldıklarından emin olmak istiyordu.
loş, sarı ve tavandan sarkan ampul görünümlü minimal ışıklarla aydınlatılmış geniş mutfağa girdiğinde, kahve köşesine ilerledi ve tadının dinlendirici, güzel olduğuna emin olduğu özel çekim kahveyi makineye yerleştirdi. hazneye bir miktar da süt eklerken düşünceliydi. o kadar düşünceliydi ki, refleksleri yavaşlamış ve dış dünyayı en az algılar duruma gelmişti.
taehyung ne zaman gelecek bilmiyordu ancak geldiğinde onu bulamayacağı kesindi. evde bulamayacaktı ancak nerede olduğunu bulması saniyeler almazdı. gelecekti, jeongguk her şeyi anlatacaktı ve sonrasında ise göz önünde olmadığı bir yere giderek kendisi ve tüm sosyete bu bomba boşanmayı atlatana dek dönmeyecekti. keşke yerin dibine girsem, diye düşündüğü bile oluyordu.
iki tane geniş bardak çıkarıp içerisine dondurucudan çıkardığı buzları attığı esnada, bir takırtı işitti. sonrasında ise ismini duydu kalın bir sesten.
''jeongguk.'' ses oldukça yakınından, sağ tarafından gelmişti. bir anda irkildi ve elindeki buzlar patırtıyla yere döküldüler. hışımla arkasını döndü ve günlerdir görmediği eşine baktı. güzel görünüyordu. saçları uzamıştı, cildi parıl parıldı ve birkaç kilo almış gibiydi ki, bu ona çok yakışmıştı. ''taehyung?'' diye mırıldandı jeongguk, dudaklarını fazla kıpırdatamamıştı bile. onunla şimdi karşılaşmayı beklemiyordu. planladığı şey bu değildi elbette.
''neden iki kahve yapıyorsun? misafirimiz mi var?''
jeongguk, tam ağzını açıp cevap verecekti ki, bay han; elinde taşıdığı koliyle birlikte merdivenlerin ucunda göründü. taehyung'un merakı daha da arttı. ''efendim,'' diye seslendi adam. ''bu koliyi arabaya yükleyeyim, karışmasın.'' taehyung, anlamsız bakışlarla etrafa bakıyor ve bu durumun ne anlama geldiğini öğrenmek istiyordu. eşi tam olarak ne yapmaya çalışıyordu?
''ne kolisi bunlar?''
jeongguk, onun canı yanmamış, hiçbir şeyi umursamaz görüntüsüne daha fazla tahmmül edemedi ve hışımla, ''boşanmadan sonra burada kalıp seninle evlilik oyunu oynayamam ya!'' diye sitem etti. ''taşınıyorum haliyle. yardımcılarımız da eşyalarımı topluyor. kahve de onlar için.'' taehyung, saniyelik biçimde kaşlarını çattı. eliyle bay han'a işaret yaparak koliyi bırakıp çıkmasını söyledi ve bunu yaparken anlamaya çalışıyor biçimde jeongguk'un gözlerinin içine bakıyordu.
''boşanıp boşanmayacağımız benim inisiyatifimde sanıyordum. belge benim elimdeydi.'' jeongguk, hızlı adımlarla salona ilerleyip orta sehpanın çekmecesinden dosyayı çıkararak taehyung'a yaklaştı ve aralarında beş santim kala durdu. dosyayı gergin bir şekilde taehyung'un göğsüne çarparak ona verdi. ''imzaladığın yeri de açıp göstereyim mi, taehyung?'' diye mırıldandı. ''gerçekten yaşlandın, boşanmak istediğini bile unutuyorsun.''
taehyung, jeongguk'un zehirli dilini ancak sinirli ve üzgün olduğunda kullandığını bilirdi ki; şu an ikisini de oldukça yoğun yaşadığını görebiliyordu. taehyung'un dosyayı alıp sayfaları kontrol etmesi jeongguk için saatler sürmüş gibi hissettirse de, taehyung en sonunda öfkeyle başını kaldırdı kağıtlardan. ''ben bu kağıtları imzalamadım.'' diye söylendi öfkeyle. ''sehun bir yanlışlık yapmış olmalı. boşanmak istesem bunu eve bir belge göndererek haber vermem sana, jeongguk. beni tanımıyormuş gibi davranma.''
jeongguk duraksadı. çoğu şeyi algılayamasa da zihninde yanıp sönen bir ayrıntı vardı. gözlerini kırpıştırdı. ''boşanmak istemiyorsun yani?'' diye mırıldandı. ''belgeyi sehun'un getirmesi mi gerekiyordu?'' diye sorguladı üzerine giderek. ''elbette, bu konuda sehun'dan başkasına güvenemezdim. bu belgeleri de imzalamadım. hata buraya seninle özel bir yemeğe katılmamız gerektiğini söylemek için geldim.'' dedi taehyung. ''ilişkimiz çalkantıda olabilir ancak insanlar da konuşuyor, onları susturmamız gerek.''
jeongguk, taehyung'un söyelediklerini bir uğultu şeklinde duyuyordu. aklında dönen tek şey yoongi'nin belgeleri bir kadından teslim aldığıydı. bu kadının kim olduğunu öğrenmeliydi. ''hmm, taehyung. anladım. bana bir dakika müsaade eder misin?'' taehyung, ne olduğunu anlamasa dahi jeongguk'un olanları sindirmek için zaman ihtiyacı olduğunu hissederek ''hay hay.'' diye yanıtladı.
jeongguk, hızla merdivenleri tırmanarak odasına ilerledi ve komodindeki telefonunu açarak hızla bahçe güvenliklerinin numarasını tuşladı. gergin ve aşırı öfkeli hissetmesinin yanı sıra, taehyung'u kaybetmeyeceğinin rahatlamasını yaşıyordu. bu olay öğrendikten hemen sonra ise gidip ona sımsıkı bir sarılma vermek istiyordu. sonrasında neler olur kestiremese de, şu an yapmak istediği şey buydu.
güvenlik telefon ikinci çalışta açtı ''bay jeon, bir sorun mu var?'' diye sordu telaşla. çünkü kendisi genelde şahsi telefonla aranmazdı. kapı megafonuyla iletişim kurarlardı. ''bay song, iki gün önce buraya belge bırakmak adına gelen kadın kimdi? bahçeye girmek için size isim bırakmış olması gerekiyor.'' güvenliğin hattından birkaç hışırtı sesi yükseldi. ''misafir defterini kontrol ediyorum, bay jeon, biraz bekleteceğim.'' jeongguk, derin bi nefes aldı. kim taehyung'un imza kaşesini ondan izinsiz kullanmya cüret edip bir de yüzsüz gibi dosyayı eve kadar getirmişti merak ediyordu.
''buldum sanırım, efendim.'' dedi güvenlik. ''tamam, söyle hadi!'' diye mırıltıyla karışık sertçe konuştu jeongguk. ''lee jieun adında bir kadın, efendim.'' jeongguk, sinir dolu bir kıkırtı bıraktı odanın içerisine. dilini yanağının içerisinde gezdirirken düşünüyordu. bu kadının kemiklerini nereye gömseydi? alenen meydan okumuştu kendisine. apaçık bir şekilde ismini bırakmış ve bulunmak istemişti. oyun oynamak istiyorsa eğer, daha jeongguk'u hiç mi hiç tanımamıştı. jeongguk, güvenliğe teşekkür ederek daha sakin adımlarla aşağı indi ve koltuğa oturarak elindeki kutuyla uğraşan taehyung'a ilerledi.
esmer olan, eşini görür görmez başını kaldırdı ve ayaklandı. ikisi de birbirine doğru ilerlemenin hemen ardından salonun ortasında buluştular. ''taehyung..'' diye mırıldandı küçük olan. ''beni çok korkuttun.'' taehyung hafifçe gülümsedi. biraz buruk bir gülümsemeydi bu. ''bu davete katılalım ve ardından oturup konuşalım her şeyi, olur mu?'' diye yanıtladı. küçük olan yutkundu. ''her şeyi mi?'' diye mırıldandı ve esmer olan buna olumlu anlamda kafasını sallamakla yetindi. ardından elindeki kutuyu jeongguk'a gösterdi. dünyanın en güzel su yolu bilekliği olabilirdi bu kutudaki. ''senin için.'' diye mırıldanarak usulca jeongguk'un omzuna dokundu. ardından parmakları, ağır ağır geniş omuzdan aşağı indi. tenini hissederek bileğine kadar geldi ve incecik bileği sıkıca kavradı. jeongguk nefes almayı bile unutmuştu o an. eşinin dokunduğu yerler uyuşmuştu.
''minicik bileğine çok yakışacağını düşündüm. paris'te.. sana özel yaptırdım.'' jeongguk'un güzel bileğine bilekliği oturtup klipsi taktıktan hemen sonra bilekliğin ucunda sallanan iki küçük charmı gösterdi. ''bak, 't ve j' harfleri. minimalist biçimde.''
jeongguk, gerçekten mutlu hissederek gülümsedi. ''taehyung.. öyle düşüncelisin ki. teşekkür ederim, gerçekten bayıldım.'' diye söyledi samimi bir sevinçle. taehyung, ellerini eşinin yanaklarına yerleştirdi ve eğilerek alnının biraz üstünden, saçlarının arasından öptü onu.
''hadi, takılarına uygun bir şeyler giyin. çıkmamız gerekiyor. sonrasında konuşmamız gereken şeyler var-ha bir de, bu imza olayını araştıracağım. için rahat olsun.''
jeongguk gülümsedi. ''şaka yapmak istemişler herhalde. merak etme, ben hallederim. bu arada, yemekte jieun da olacak mı?'' büyük olan bu soruya şaşırmıştı. ''evet ancak neden sordun? sevmediğini sanıyordum.'' jeongguk güldü tekrar. ''hiç, ona bir şans vereceğim.'' dedi ve ardından mırıldandı daha sessizce. ''kaçması için.'' kimse hangi konumda olursa olsun onun olan şeye erişmeyi bırakın, bunu deneyemezdi bile.
taehyung ürperdi. jeongguk başına gelen bir şeyi bu kadar olgun karşılıyorsa arkasından bir fırtına geleceği aşikardı. gülümsemekle yetindi.
''arabayı hazırlatıyorum.''
jeongguk merdivenlerden yukarı ilerlerken, taehyung evden çıkarak arabaya ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BKNYB
Fanfic[🤵🤵] [married taekook x düzyazı] çünkü sen tek hayran olduğum kişiydin şimdi sana bakamıyorum bile bunu kendime neden yapıyorum bilmiyorum