merhabaa, bayağıdır yoktum umarım özlemişsinizdir ve bol bol yorum bırakırsınız!!! bu fici cok seviyorum litost'tan sonraki favorim olabilir.. umarım siz de seviyorsunuzdur 🥺
''gece yarısı olmak üzere,'' diye mırıldandı yoongi, jeongguk'un elindeki geniş ağızlı viski bardağını arkadaşının uzun ince parmakları arasından sertçe çekip tam da karşısına otururken. ''evine gitmeyi düşünmüyor musun?'' jeongguk, iyiden iyiye yayıldığı koltukta sigara kokusu sinmiş elleriyle yüzünü sıvazlayıp gerinirken huysuzca söylendi. huysuzlanıyormuş gibi görünüyorduysa dahi aslında sesinde sıkıntı dolu bir tını vardı. ''kafam iyi gibi hissediyorum. böyle eve gidersem taehyung'un hoşuna gitmeyecek.'' ardından duraksadı ve ekledi. ''o evin duvarları üzerime geliyor sanki.'' yoongi, arkadaşının ifadelerine karşın iç çekti. ''ne zamana kadar evlendiğin gerçeğinden kaçıp taehyung'a bok gibi davranabilirsin ki?'' bu sorunun cevabını kendisi de bilmediğinden yalnızca omuz silkmekle yetindi.
''bilmiyorum ama eskiden taehyung bana iyi hissettirirdi, bunu hatırlıyorum. şimdi ikimiz de farklı insanlarmışız gibi hissediyorum.'' yoongi'nin kaşları çatıldı. jeongguk bu surat ifadesini iyi bilirdi. bu tavrı takındığı anda çok anlamlı baba tavsiyeleri vermeye başlardı daima. sanırım yine söyleyecek şeyleri vardı, birikmişti. ''olduğu kişi gibi davranmayan sensin ve taehyung sana göre şekil alıyor, bunun farkında mısın?'' jeongguk derince bir nefes aldı. ''nasıl biri olduğumu unuttum, hyung. konservatuar zamanlarındaki kıpır kıpır hallerimizi ben de özlüyorum. bazen aklıma geliyor... taehyung benim için her zaman kafamda idealize ettiğim bir adamdı. olmak istediğim kişiydi. bağımsız, güçlü, özgüvenli... ailesini kurtarmak için bir evliliğin içerisine girmeyecek türden biri. tarif ettiğim bu adam bana ve potansiyelime çok güvenirdi. ben ailemin karaktersizliğinin bana bulaşmasına izin vererek onu en çok incitecek o hareketi yaptım ve içten içe bunu bildiğinin farkındayım. onu hayal kırıklığına uğratmış olmak benim için dünyanın yükü, hyung, yüzüne bakamıyorum. kaçıyorum..."
yoongi, arkadaşının ağlayacağının sinyallerini veren kızarmış gözleri ve cümle aralarında çektiği biçimli burnu ile kendi irislerine şefkatin oturmasına izin vermişti. jeongguk bu evliliği zorunlulukla yapmasın diye bay ve bayan jeon ile en çok kavga veren insandı. öyle ki, aile dostu olmalarına rağmen ikisiyle de pek sık görüşmezdi yoongi. çünkü o, jeongguk'un taehyung'a olan gömülü ilgisinin daima farkındaydı. bunun ortaya çıkmasına ancak ikilinin kendi yönettikleri bir kader sebep olabilecekken jeon ailesinin müdehalesiyle zaten zor bir adam olan jeongguk iyice içine kapanmıştı. yoongi buna çok üzülüyordu. yine de, arkadaşının içince dili açılıyordu ve onun için tek yapabildiği nazikçe dinlemek, derdini paylaşmak olabiliyordu.
"taehyung ile karşılaşmamak için sürekli dışarı çıkıyorum.. ona alışverişe gittiğimi söylüyorum ancak sürekli farklı yerlerde yalnız kalıp sadece düşünüyorum. çoğunlukla arp çalmaya gidiyorum ya da içmeye... ama o alışveriş yapıyorum sanıyor çünkü yalnızca bu bahaneyi kullanırsam irdelemez, sorgulamaz zira gözünde böyle birine dönüştüm. kafam dağılsın diye evle uğraşıyorum. hyung, ben piyano ile yeni melodiler besteledim ancak bunu görüşüne en çok saygı duyduğum öğretmenime dinletemiyorum bile..."
duraksadı.
"oysa bu böyle değildi.. evlilikten önce... bilmiyorum, kafam çok karışık. ne yaptığımı bilmiyorum."
yoongi, jeongguk'un masaya bıraktığı ilaç kutularına bakıp sorguladı. "iyi olmadığını görebiliyorum. rehabilitasyonu reddediyorsun, terapiyi bıraktın. peki ya ilaçların, onlar neden eksilmiyor jeongguk?"
bunu hafif kızgın bir ağabey edasıyla sormuştu. aynı şekilde jeongguk da bakışlarını ilaçlarına çevirirken koltukta kıpırdandı ve saçlarını hafifçe karıştırdı. gözleri kıpkırmızıydı. "ben... onları aldığımı söyleyemem. çok fazla alkol alıyorum, hyung. başka türlü hiçbir şeyi kafam kaldırmıyor ki."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BKNYB
Fanfiction[🤵🤵] [married taekook x düzyazı] çünkü sen tek hayran olduğum kişiydin şimdi sana bakamıyorum bile bunu kendime neden yapıyorum bilmiyorum