iyi geceler sevgili okurlarım. saat an itibarı ile 1.55 ve ben bölümü tamamlayıp sizinle paylaşıyorum. Önceki bölümlere göre uzun bir bölüm oldu, umarım keyif alarak okursunuz. Okunma sayıları hızla artıyor ve büyüyoruzz. bu beni ne kadar mutlu ediyor bilemezsiniz.😍💃 bildirim kutuma kitapla ilgili oylar ve yorumlar düştükçe kendi kendime sırıtıyorum evde. bu bölümde 100 oyu bularak çektirdiğim iki dişim hariç sırıtırken kalan tüm dişlerimi görmek isterseniz oy verip bol bol yorum yapabilirsiniz... 😁❤
💔
Orada nasıl öyle güçlü kalabildim, gülümseyerek Yalın'ın yüzüne o sözleri nasıl söyleyebildim... Hiç bilmiyordum. Beni resmen unutmuştu, hâlâ inanamıyordum. Onun için her şey bu kadar basit miydi gerçekten?
Bir insanı unutmak, onun deyişine göre çok sevdiği eski karısını unutmak bu kadar kolay mıydı?
Bu kadar kolay olmamalıydı!
"Asya, iyi misin sen?"
Beril'in bana doğru yaklaşan endişeli sesiyle kafamı kaldırıp gülümsemeye çalıştım. Elimi alnıma götürüp gözlerimi kapattım ve birkaç derin nefes aldım. "İyiyim, sadece bir anda gözüm karardı." deyip gözlerimi açtığımda Beril hemen dibimde bitmiş ve koluma girerek beni kendi sandalyesine oturtmuştu.
"Ne oldu ki bir anda? Su ister misin?"
Telefona uzanacağı sırada elinden tutarak "Ben iyiyim, gerçekten. Bir anlık bir şeydi zaten. Şimdi toplantıya gitmem gerek." dedim ve kalktım. Eski kocam beni restoranda unuttuğu için böyleyim diyemediğim için böyle bir yalan uydurmuştum ama Beril'in benim için gerçekten endişelenmesiyle birazcık suçluluk hissetmiştim.
"Zilan Hanım'ı arayıp rahatsız olduğunu söyleyebilirim." dediğinde minnetle gülümseyip elini sıktım. "Teşekkür ederim ama gerçekten iyiyim. Ayrıca insanları zaten fazlasıyla beklettim. Ben gideyim artık."
Beril'in bir kez daha itiraz etmesine izin vermeden toplantı odasına doğru ilerledim. Kapıyı tıklatıp içeriye girdiğimde herkesin odada olmasıyla "Kusura bakmayın, biraz geciktim." dedim.
Zilan'ın bakışları resmen üzerime ateşten oklar fırlatırken onunla uğraşamayacağımı fark edip gözlerimi kaçırdım ve boş bir sandalyeye oturdum. Çağdaş'ın buz pisti ve oyun salonu için nerelerden ne kadar eksiltebileceğimize, nerenin asla dokunulmayacağına dair yaptığı konuşmasını bölük pörçük dinledim. Odaklanamıyordum.
Kafamda Yalın'ın "Unutmuşum," diyen sesi yankılanıp duruyordu. Toplantının sonuna kadar boş bakışlarımı Çağdaş'ın ve diğerlerinin üzerinde dolaştırdım, bana soru sorulmadıkça konuşmadım ya da fikrimi belirtmedim. İçimden gelmiyordu.
Sonunda toplantı bittiğinde kapıya yakın tarafta oturduğum için odadan ilk çıkan ben oldum. Direkt odama gidip çantamı topladım. Dün çalışırken saati unutmuş olabilirdim ama bugün resmen dakikaları saymıştım. Bir dakika daha burada kalmak ya da Yalın'la karşılaşmak istemiyordum. Beril'e vedalaştıktan sonra asansöre bindim. Şirketten çıktığımda rahat bir nefes aldım. Boğuluyormuş gibi hissediyordum. Yalın'ın yanında işe başlamakla hiç iyi yapmamıştım.
Tekrar aynı şeyleri yaşıyordum. Ben bunları yaşamamak için boşanmamış mıydım? Kendime neden bunu yapıyordum?
Taksiye gitmek yerine kaldırımda yürümeye başladım. Ayağımdaki topuklular zorlasa da yine de yürüdüm.
Beni unutmuştu.
Ağladığımı gözyaşlarımın yanaklarımdan süzülmesiyle fark ettim. Elimin tersiyle yanaklarımı silip burnumu çektim. Şu anda ağlamak hiç mantıklı değildi. Sevgi annelere gitmem gerekiyordu. Ateş'i alıp eve geçmem gerekiyordu ama ikisi de içimden gelmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boşansak da Beraberiz! (Tamamlandı)
General FictionAdliyenin bahçesinde Yalın'la birbirimize sudan çıkmış balık misali baktık. Bitmişti. Resmen boşanmıştık. "Bitti." Yalın gerçeği benden önce dile getirirken kafamı onaylarcasına salladım. Hâlâ gerçekmiş gibi gelmiyordu. "Evet. Garip hissediyorum."...