Twenty-Five
❝Gitmeme izin verirsen biraz daha kolay olmaz mı?❞
'Ga Young21 Kasım
2020Hayat bazen kaçtığımız gerçeklere yüzleşmek istediğimiz anlardan ibarettir, etkisi derin olan bir anın dibinde oluşumuzdan ötürümüdür bilinmez ama en küçük bir delik ararcasına sakladığımız o gerçeği bazı zamanlar sadece seslice duymak isteriz. Hayatın ipleri ellerimizden kaçıp giderken o ipin yerine başka bir ipi bağlamak istediğimizdendir belki de, emin değilim. Fakat kimi zaman beni bir bataklığa sürükleyen bazı şeyleri, şu an duymak isteyen bir yanımın olduğunu hissediyorum. Bu his bir bataklıktan daha yoğun ve güçlüydü, insan ruhunun boğulduğu bir an değildi yalnızca içinde anlamlandıramadığı her türlü yolculuğu barındıran istisnai bir zaman dilimiydi. Kesik kesik aldığın nefesin sebebini bilemediğin, bir çift bakışın altında ezildiğin, üstüne üstüne yürüyen duygu ya da düşüncelerin tsunamisinden kaçmak istediğin ama bunun için geç kaldığın geniş, anlamsız ve sorgulayıcı bir dilimdi. Ve ben şimdi öyle bir zamanın içindeydim, tüm kafamın anlamsız bir biçimde çalkalandığı, gözlerimin kaçmak için yer aradığı ama onun göz bebekleri tarafında zorla kaçırıldığı, nefesimin yersiz bir nefes alışla karıştığı, göğsümün nedenini bilmediğim bir sıkışıkla çarpıp geri kaçtığı ve zihnimin içinde binlerce düşünceden çok tek bir düşüncenin yaygınlaştığı bir zamanın içinde.
Ama ben o düşüncenin kapısını çalıp orada olup olmadığını öğrenmek istiyordum ve bunu yapmak istediğimdeyse eğlencesine zile basıp kaçan çocuklara bürünüyordum.
Öyle bir andı ki bu bir yanım kendini sessize almıştı ve bir yanım acil durum butonuna basılı kalıyordu. Tek bir düşünce ve binlerce duygunun esiri olduğum bu anın arasından kaçmak istesem de kaçamıyordum. O bana öyle bakarken ve içimdeki türlü tilkiler gün yüzüne çıkıp maskelerini takarken mümkün olmasını beklemiyordum zaten.
Sadece belki de dakikalardır dudaklarından çıkacak sözcüklere kitlenemiyordum. Çünkü içimde belirsizlik oluşturan bir şeyler vardı, sanki biri kalenin kapısında beklemeye ant içmiş gibiydi ve ben o hayali dahi aklımda canlandırmıyordum. Değil dilime kondurmak, zihnimden geçen her neyse onun varlığını hiçe sayıyordum. İşte tekrardan aynı kargaşanın içerisindeydim, yine ne hissettiğimi çözemediğim ve ne istediğimi bilemediğim bir günün ortasında onun yanındaydım. İçimdeki o belirsizlik duygusunun altında yatan sebebi araştırmak istesem de buna sertçe tepki gösteriyordum ve onun tepkileri altında ezilip kalıyordum.
Onu anlıyor muydum?
Anlayamıyor muydum?
"Korkuyorsun..." Başım yanımda duran içki şişelerinde çevrili dururken onun dakikalar öncesinde yükselen sesinin aksine oldukça kısık ve kalın bir ses tonuyla aramızdaki bu saçma sapan mesafeden ayrılmadan sakince konuştu. Kuruyan dudaklarımı ıslatıp neden streslendiğimi bilmediğim o kaynaktan ötürü dişlerimi sakince geçirdim. Ona bakamıyordum ama bakışlarının dakikalardır üzerimde olduğunu hücrelerime kadar hissedebiliyordum artık. Ve bu her zamankinden daha da gergin bir an yaratıyordu bedenimde, oysa sarhoş olmasına vurup buradan hızlıca gidebilirdim. Ama yapamadım, yapmak istemedim. İçimde bir yerlerde ona, sözcüklerine ve kendisine sığınmak isteyen o yanımı bastıramadım. Bastırıp, terk edip gidemedim. Ve korktuğum o gerçekle yüzleşmek adına biraz daha beklemeyi denedim. "Bakışlarını kaçırıyorsun...Çünkü korkuyorsun." Gözlerim masanın ince ayaklarının üzerinden çekip onun dakikalardır bakışlarımı yakalamaya çalıştığı gözlerine çevirdim. Göz bebeklerini belki de geldiğimden beri ilk kez bu kadar inceleme fırsatı bulmuştum, doğrusu o buna şimdi izin vermişti. Kahvelerinin kenarlarından kirpik altlarına doğru uzanan kıpkırmızı damarlar bana onun içkiyi çok fazla kaçırmasının dışında günlerdir uyumadığını bildiriyordu. İçerisindeki o beyazlık görünmeyecek derecede kaplamıştı her yanını. Göz kapakları yorgun, uykusuz, zoraki açılıp kapanıyor ve göz pınarlarına yakın yerleri tamamen kızarmıştı. Tüm bu inceleme, sorgulama, çıkarımda bulunma işlemim onun genzinden çıkardığı rahatsız olduğunu ifade eden bir sesle kısa zamanda bitirilmişti. "Korkuyor musun Ga Young?" Belki de bana dakikalar öncesinde söylediği o kelime anlık aklımdan uçup gitmişti. Bu davranışının temelini bulmaya çalışıyordum bir yerlerde. Kızaran gözlerinde ya da uykusuz kaldığını düşündüğüm bedeninde yahut zihninin herhangi bir yerlerinde onu kendi kafamda aklayabileceğim sebepler arıyordum. Ve o bu sebepleri bulmamam için elinden geleni yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rōtasu あ seokjin ✓
FanfictionAç gözlerini kara şövalye, korktuğun gölün dibinde boğuyorsun beni. Ve sonra diyorsun ki; Öldür beni lotus çiçeği. Tür ➳ Gizem, Romantizm, Hukuk, Psikolojik Gerilim. ©snowisth| 09.07.21