Hana, notu okurken Bayan Chu'nun kapıyı çalmasıyla irkildi. Kutuyu ve notu ani bir hareketle ellerinin arkasına alarak sakladı.
Bayan Chu, kapı aralığından "Herkes seni bekliyor, nereye kayboldun?" dedi.
"Yüzümü yıkamak için döndüm, hemen geliyorum, Bayan Chu."
Bayan Chu: Sen, arkanda bir şey mi saklıyorsun?
Hana: Ben mi? Hayıır? Nereden çıkardın bunu?
Bayan Chu: Ellerin niye arkada o zaman?
Hana: "Egzersiz yapıyorum." İkna edici olması için elleri arkasında çömelip kalkmaya başladı. (Hana-Tul /1-2)"Günün birinde ellerimi kullanamayarak kötü ruhlarla savaşmam gerekebilir."
Bayan Chu, bu cevap karşısında ikna olmuşa benziyordu." Yine de karnın açken, kendini bu kadar yormamalısın, hadi gel Hana!" deyip gitti.
Bayan Chu, odadan çıkınca Hana derin bir nefes alarak"Gerçekten bunu yaptığıma inanamıyorum." dedi. Notu kutunun içine koyup dolaptaki gizli bölmeye yerleştirerek masaya döndü.
Bayan Chu, zorla Mun'a yemek yedirmeye çalışırken Mo tak
"Ekibimizin en iyi üyesinin yemek yerken öleceğini kim düşünürdü ki?" deyince hepsi bir ağızdan gülmeye başladı.Jeok Bong, Mun'u yurt dışında neler yaptığı hakkında soru bombardımanına tutarken Mun ona gülümseyen Hanayla bakışmakla meşguldü.
Mo Tak, Mun'u dürterek "Hey telefonun çalıyor açsana!" demeseydi kahvaltı boyunca Hana'yı izleyebilirdi.
Mun, kimin aradığına baktıktan sonra telefonunu masaya bıraktı.
Bayan Chu arayanın kim olduğunu sorunca Mun, Wigenin kızı olduğunu söyledi. Bu sırada 2 mesaj geldi.
Hey, Mun hesaplarıma göre Kore'ye dün varmış olman gerekiyor.
İyi misin diye merak ettim. Müsait olunca beni arayabilir misin?
Mo Tak, alaycı tavrıyla kız arkadaşın seni merak etmiş olmalı. Neden cevap vermiyorsun ona?
Hana'nın aldığı lokma boğazına takıldı.Öksürmeye başladı. Tüm counterlar endişeli bir şekilde bakarken Hana su içip "iyiyim" dedi.
Bunun üzerine Mun hâlâ cevap bekleyen Mo Tak'a "Müsait olunca arayacağım." dedi.
Hana, "Yani kız arkadaşı olduğunu kabul ediyor mu?" diye iç geçirdi.
Bayan Chu, "Bizim yanımızda konuşmak istemiyor olmalı, öyleyse Mun'u yalnız mı bırakmalıyız?"
Mo Tak, Mun'un başını okşayarak
"Vay canına artık o da mı bir yetişkin!" dedi.Hana: "Biz neden gidiyoruz kendisi konuşmak için dışarı çıksın?"
Mun"Hana Noona haklı, kimsenin bir yere gitmesine gerek yok hem zaten..
Hana, elini alnına götürüp gözünü kapatarak "Adım attı. 1. Seviye kötü ruh, eski çocuk parkında."
Herkes ayaklanınca Bayan Chu, Mun ve Hana'ya bakarak "Siz nereye? "
Hana ve Mun birbirlerine bakarak kötü ruhu yakalamaya dediler.
Mo Tak, Bayan Chu'yu onaylayarak
"Hey 1. Seviye kötü ruh için hep birlikte gitmemize gerek var mı?"Hana, omuz silkerek "Yine de ben gelmek istiyorum." dedi.
Bayan Chu, Hana'nın önüne geçerek
"Sen otur kahvaltını yap. Biz hallederiz. Hem dediğin park, Mo Tak'ın iş yerine de çok yakın. Endişelenmenize gerek yok. Yoksa bize güvenmiyor musunuz?" dedi.Mun ve Hana mecburen yerlerine otururken Jeok Bong da tekrar oturup "Öyleyse ben de burda kalmalıyım."deyince Mo Tak,"Her şeyi yedin zaten sen bizimle geliyorsun." deyip omzundan çekiştirdi.
Diğer counterlar gidince Mun ve Hana sessizlik içinde kahvaltı yapmaya devam ettiler. Hana, bakışlarını Mundan kaçırıp masayı toplamaya başladı.
Mun da ona yardım ederken "Noona! Hediyeni gördün mü? Dün herkesin içinde sana vermek istemedim, o yüzden sonra vermek istediğimi söyleyecektim ama beni dinlemedin."
Hana: Sen mi aldın onu? Boşuna zahmet etmişsin. Hediyeleri sevmediğimi söylemiştim.
Mun: Ne? Notu görmedin mi? Başkasından mı bekliyordun?
Hana: Ne notundan bahsediyorsun? Bana hediye alabilecek tek kişinin sen olduğunu mu sanıyorsun?
Mun: Hayır onu demek istemedim. Sadece notu koyduğuma kesinlikle eminim.
Hana: Yazdığın şeyi söyleyebilirsin.
Mun: Duymak mı istiyorsun?
Hana: Sen bahsettiğin için söylüyorum, unut gitsin.
Mun: Hayatımda gördüğüm en güzel kadının sadece bir kez bile olsa giymesini istedim.
Hana, Mun'un kesinlikle bunu söylemeyeceğine emindi. Tepkisinin
"Önemli bir şey değildi, düşmüş olmalı, evet, belki daha sonra söylemeliyim. " olacağını düşünmüştü. Şimdi ne diyecekti?Bakışlarını kaçırıp sadece "Anladım." diyebildi.
Hana sırtı dönük bir şekilde tabakları tezgaha yerleştirmeye devam ederken etraftaki sessizlik karşısında Mun'un gittiğini düşündü. Arkasını döndüğü an Mun kollarını tezgaha yerleştirip Hana'yı kendisi ve tezgah arasında sıkıştırdı.
Hana: Ne yapmaya çalışıyorsun sen?
Mun, yaklaşarak "İstediğin gibi sana dokunmamaya çalışıyorum." dedi.
Hana, Mun'un kollarından kurtulmaya çalışırken Mun, biraz daha yaklaşarak" Düşünüyorum da noona bu sence de haksızlık değil mi? Sen bana istediğin gibi dokunabiliyorsun fakat benim dokunmamı istemiyorsun."
Hana: Sana dokunmamamı istiyorsan bunu açıkça söylemeyi denemeliydin.
Mun: Bunu telafi etmek için daha iyi bir fikrim var. Var mısın iddiaya? Bundan sonra ikimiz de birbimize dokunmayacağız. İlk dokunan iddiayı kaybedecek.
Hana: İddia mı? Kazananın çıkarı ne olacak?
Mun: Kaybeden, kazananın dileğini yerine getirir.Serçe parmağını uzatarak "Peki, var mısın?" dedi.
Hana, kendinden emin gülüşüyle "Yapabileceğine emin misin? Daha şimdiden parmağını uzatıyorsun."
Mun, parmağını geri çekecekken hana serçe parmağını, Mun'un serçe parmağına doladı. "Var'ım."
Bunun üzerine Mun "Haklısın zor olacak. Ama sadece benim için değil." dedi.
Hana, ölümcül bakışlarını atarak "Evet, sana 2 tane yapıştırmamak benim için gerçekten zor olacak." dedi.
Mun, gülümseyerek ekledi: "Burada seninle baş başa kalmayı gerçekten çok isterdim, ama büyükbabamlara sözüm var.
Hana, gözlerini devirip "Seninle konuşmak için sıraya girmemiz gerektiğini düşünüyor olmalısın."dedi.
Mun, gülümsedi."Diğerlerini bilmem ama senin sıraya girmene gerek yok."
Bu arada yeri gelmişken yüzünü Hana'nın kulağına yaklaştırır. Fısıldayan bir ses tonuyla "Parfümünü değiştirmişsin Hana!" deyip geri çekildi.
Ne?
Hana, hipnoz olmuş bir şekilde Mun'un sadece gidişini izleyebildi. Birden dizlerinin bağı çözüldü ve sendeledi. Bir eliyle tezgaha tutunarak ayakta kalırken diğer eliyle kalbini tutmaya çalıştı. Etkilenmiş olamazdı."Boşluğuma gelmiş olmalı." diye iç geçirdi.