Gün Geçtikçe Daha Çok Güzelleşiyor.

507 29 38
                                    

Hana masaya dönüp oturdu.  Mun ve Juna da içeri geldi. Juna toparlanırken Mun, "Juna'yı otele götürmem gerekiyor." dedi.

Mo Tak şaşırarak "Beraber otele mi gideceksiniz?" dedi.

Bu soruyla Hana birden irkildi. "Ne?"

Mun, Mo Tak'ın sorusuna Hana'ya bakarak cevap verdi. "Hey, düşündüğün gibi değil."

Jeok Bong gülümseyerek "Öyleyse neden bizimle gelmiyorsunuz?" dedi.

Juna, "Çok isterdim ama otele çoktan yerleştim zaten. Hem size de zahmet vermek istemiyorum."

Bayan Chu, "Zahmet vermek mi? Hayır, aksine memnun oluruz.

Bay Choi, isterse daha iyi bir otel ayarlayabileceğini söylerken Mo Tak "Rahat bırakın çocukları da gidebilsinler." dedi.

Juna, Hana'ya doğru yürüdü. Gülümseyerek, "Doğum günün kutlu olsun tekrardan, bilseydim mutlaka hediye alırdım Mun'un noonasına!"

Mun'un noonasına? Vurgulu bir ses tonuyla "Adım Hana!" deyip counterlara döndü. "Ben arabadayım." Jeok Bong da Juna'ya veda edip arabaya geçti.

Diğer counterlar Juna'yla vedalaşırken Hana sağ arka koltukta oturup camdan dışarıya bakıyordu. Mun dışarı çıkıp uzaktan Hana'yı seyretti.

Counterlar arabaya binerken Juna, Mun'un yanına geldi. "Hana'ya mı bakıyorsun?" dedi. Mun cevap vermedi. "Anlaşılan ona bakıyorsun."

Araba yanlarından geçip gitti. Mun ve Juna yürümeye başladılar. Sessizliği bozan Juna oldu. "Anlattığın gibi değil." Mun anlamayarak sordu."Neyden bahsediyorsun?"

Juna: "Hana diyorum, anlattığın gibi değil."

Mun: "Nasıl yani?"

Juna: "Başkasına karşı hisleri olduğunu düşünmüyorum. Seni önemsiyor."

Mun: "İlk aşkına nasıl davrandığını bilmediğin için böyle konuşabiliyorsun. Beni kesinlikle önemsiyor haklısın ama arkadaş belki de kardeş olarak."

Juna: "Sen de ilk aşkına farklı davranıyorsun. Seni reddetmesine rağmen."

Mun:  Hey! Bunu böyle aniden hatırlatmak zorunda mısın?

Juna gülümsedi."Erkekler dünyanın neresinde olursa olsun aynı oluyor demek ki."

Mun anlamaya çalışırken Juna ekledi "Sadece bekle, ne demek istediğimi anlayacaksın."

Counterlar geri dönünce Bayan Chu ve Bay Choi odalarına döndü. Jeok Bong "Hadi bir şeyler içelim. Hem Mun da gelir birazdan geceyi devam ettirmiş oluruz." dedi.

Mo Tak , Jeok Bong'u dürterek "Mun'un bu gece buraya geleceğini hiç sanmıyorum. Sence de öyle değil mi Hana?" dedi.

Hana, "İlgilenmiyorum." deyip odasına doğru yöneldi. Jeok Bong "Peki ama neden gelmeyecek?" deyince Mo Tak gülümseyerek "Sonra anlatırım." dedi ve odalarına geçtiler.

Hana, Mun'un gerçekten gelip gelmeyeceğini merak ediyordu. Onu beklerken kitap okumaya başladı. Esnemeleri gitgide uyku halini aldı ve ayılmak için kahve yapmaya karar verdi. Kahvesini yapıp masaya geçti. 2 yudum alıp başını masaya koydu ve gözleri yavaş yavaş kapandı. 

Çok geçmeden Mun geldi. Hana'nın yine uyurgezer olduğunu düşünmeye başlarken kahveyi görünce uyuyakaldığını anladı. İçerden bir örtü getirip üstüne örttü. Hemen yanındaki sandalyeye oturdu ve başını masaya koyup onun yüzünü seyretmeye başladı. Hana'nın saçları yüzünü kapattığı için hafifçe geriye doğru attı. "Gün geçtikçe daha çok güzelleşiyor." diye iç geçirdi. Mun'un gözleri kapanırken Hana sağ elini, Mun'un sol elinin üzerine yerleştirdi.

Sabah ilk uyanan Hana oldu. Başının bir şeyle desteklendiğini hissetti. Gözlerini açtığında Mun'un kolunun, başını desteklediğini fark etti ve yandaki sandalyede Mun'un uyuduğunu görünce hâlâ uyanamadığını düşünüp gözlerini ovuşturdu. Gerçekten o olduğunu anlayınca bir süre onu izleyip gülümsedikten sonra üstünü değiştirmeye gitti.

Hana geldiğinde Mun uyanmış telefonuyla uğraşıyordu. Gülümseyerek "Uyanmışsın Mun!" dedi.

Mun telefondan başını kaldırmadan "Evet, noona üstümü değiştirip geleceğim." deyip odasına gitti.
Hana ikisi için sandviç hazırlamaya başladı. Mun, odadan çıktı. Hana gülümseyerek sandviçleri masaya getirmek için yönelirken Mun "Çıkmam gerekiyor, görüşürüz." deyip gitti. Hana duraksadı ve yüzündeki gülümseme giderek kayboldu. Sandviçleri, mutfağa gelen Jeok Bong'a verip antrenman yapmaya gitti.

Günün ilerleyen saatlerinde Mo Tak işe giderken Bayan Chu ve Bay Choi bir etkinlik için şehir dışına çıktı. Jeok Bong ve Hana sığınaktayken Hana kötü ruhun varlığını hissetti. Jeok Bong, diğer counterlara haber vermeye çalıştı. Ancak Hana bunu engelleyerek "2. seviye sadece ikimiz halledebiliriz." dedi.  Jeok Bong somurtarak kabul etti.

Kötü ruhun olduğu eve geldiklerinde Jeok Bong dışarıda beklerken Hana içeri girdi. Koridorda ilerleyip odaları aramaya başladı. İlk girdiği odada kimse yoktu. İkinci girdiği odadan çıkarken kötü ruh kapının arkasından çıkıp elindeki vazoyu Hana'nın kafasında kırdı. Vazonun bir ucu kırık olduğu için boynu çizildi.

Hana dengesini kaybederken hemen toparlandı. Tekmeleyerek kötü ruhu yere atıp yumruklamaya başladı. Kötü ruhu çıkarmaya çalışırken Jeok Bong'un odaya girmesiyle dikkati dağıldı. Kötü ruh yerdeki vazonun parçalarından birini alıp Hana'nın avucuna batırırken elinden kan akmaya başladı. Jeok Bong harekete geçecekken Hana acısına rağmen öfkeyle yumruklamaya devam edip kötü ruhu çıkardı.

Geri dönerken Hana oldukça sessizdi. Jeok Bong da bir şey söylemeye cesaret edemiyordu. Hana gelir gelmez duşa girdi. Boynu hafif çizilmişti ancak avucundaki yara derindi, parmakları ise sızlıyordu.

Duştan çıkıp saçlarını kuruttuktan sonra antrenman yapmak için giyindi. Odasından çıkarken Mun geldi. "Noona, selam." Hana onu görmezden gelip antrenman yapmak için aşağıya indi. Mun, daha sonra Jeok Bong'dan olanları öğrendi.

Hana, kum torbasını yumruklarken ağrılarından dolayı hareketleri kısıtlanıyordu. Sinirlenip eldivenleri çıkarttığında yarasının tekrar kanadığını gördü. Yarasına pansuman yaparken Mun içeri girdi. Yaralanan elini tutmaya çalışırken Hana elini çekti.

Mun: "Anılarını okumaya çalışmıyordum."

Hana: "Biliyorum."

Mun: "Öyleyse niye izin vermiyorsun?"

Hana: "Böyle olması gerekiyor."

Mun: "Neyin böyle olması gerekiyor?"

Hana: "Söyleyeceklerini biliyorum. Bir dahakine başınıza iş açmamaya çalışırım."

Mun: "Noona mesele bu değil. Ya sana bir şey olsaydı? Bize neden haber vermedin?"

Hana bağırdı. "Haberinin olmasını mı istiyorsun, öyleyse burada yanımda kalsaydın."

"Yanında kalmam için bir neden bırakıyor musun? Sonuçta ben senin için bir seçenek bile değilim. Ben senin için sadece bir avcıydım. Ama anlaşılan artık beni avcı olarak bile görmüyorsun."

"Benden vazgeçtiğini mi söylüyorsun?"

"Sanki böyle bir şey mümkünmüş gibi." diye iç geçirdi Mun.

"Kendini yormayı bırak, dinlenmelisin en azından Bayan Chu gelip yaranı iyileştirene kadar." deyip odadan çıktı. Hana kolundan tuttu ve kendine doğru çekip"Soruma cevap vermedin."dedi. Aralarındaki mesafenin azalışı Mun'un kalp atışlarını arttırdı. Şaşkınlıkla bakmaya devam etti. Hana, Mun'un bu afallayışından cesaret aldı. "İyi, sen bilirsin. Kendim öğrenirim o zaman."deyip Mun'u öpmeye başladı.

MUNHANA-TUC - THE UNCANNY COUNTER 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin