Seçeneklere İhtiyacım Yok!

499 33 30
                                    

Hana, kolunu çekip "Ne şansı?" dedi. Mun bakışlarını kaçırarak devam etti. "Böyle olacağını düşünmemiştim. Nasıl söyleyebileceğimden emin değilim ama konuşmamız gereken şeyler var bunu sen de biliyorsun."

Hana başını eğerek " Yani?" diyebildi. Mun, gözlerinin içine bakarak "Sadece bana bir şans verip beni dinlemeni, benimle zaman geçirmeni istiyorum. Hiçbir şey için zorlayamam seni ama en azından bana bunu borçlusun Hana. "

Hana şaşırdı. "Seni her zaman dinleyeceğimi ve zaman ayırabileceğimi biliyorsun. Bunu neden dilek olarak kullanasın ki?"

Mun: "Haklısın ama bu durum biraz farklı."

Hana: "Öyleyse söyleyebilirsin dinliyorum."

Mun: "Şimdi mi? Hayır! Burada bu şekilde olmaz. Hem söyleyeceklerime ne tepki vereceğini kestiremiyorum. Yarın tüm gününü bana ayırabilir misin?"

Hana düşünerek yanıtladı. "Olabilir, kötü ruhlar çıkmadığı sürece yarın bir işim yok."

Mun: "Öyleyse yarın görüşürüz Hana!"

Hana odasına girip kendini yatağa atarak düşünmeye başladı. Yarın Mun'un söyleyeceği şeyi tahmin edebiliyordu ama kabullenmek istemiyordu.

Mun ise yatakta bir sağa bir sola dönüp yarını düşündükçe heyecandan uyuyamıyordu.

Sabah Hana ve Mun çıkarken counterlar henüz uyuyordu. İkisi de işleri olduğu için ayrı ayrı nedense bunu özellikle belirtmişlerdi erkenden çıkmaları gerektiğiyle ilgili not bırakmışlardı.

Yan yana yürümeye başladılar.  Mun ortamdaki  sessizliği bozarak "Antrenman yapalım mı?" dedi.

Hana bakışlarını dikleştirdi. "Dalga mı geçiyorsun? Dışarıya bunun için mi çıktık? Antrenman yapacaksak hadi, geri dönelim." dedi.

Mun geri dönmeye çalışan Hana'yı durdurup " Hadi ama Hana, bugünün farklı bir gün olduğunu sana söyledim, ayrıca antrenmanda sadece ikimiz olacağız ve en önemlisi bugün için bana bir şans vermeyi kendin kabul ettin değil mi?"

Hana tekrar yürümeye devam ederek"İyi, peki ama bunu kendi isteğimle kabul etmişim gibi davranma!" Ben sadece sözümü tutuyorum."

Mun gülümseyerek karşılık verdi. Kuş seslerinin eşlik ettiği sahada esneme, yürüme, koşma, barfiks, şınav, mekik gibi birçok hareketi beraber yapıp yorulunca yan yana uzandılar.

Güneş yüzlerine vurmaya başlayınca Mun ayağa kalkıp gölge oluşturmaya çalışırken Hana bunu fark edemeyecek kadar acıktığı için kendisi de ayağa kalktı. Mun,"Kesinlikle romantik bir drama içinde değiliz." diye iç geçirip "Bildiğim iyi bir mekân var hadi yemek yemeye gidelim dedi."Hana bunu başıyla onayladı.

Yemek yemeye geldiklerinde Hana o kadar iştahla yiyordu ki Mun sadece onu izlemek istese de Hana'nın "Sen neden yemiyorsun?" deyişiyle kendine geldi.

Yemek yedikten sonra dışarı çıktılar. Hana eliyle midesine dokundu. "Çok yedim, antrenmanı yemekten sonra yapmalıydık." Mun halinden memnun bir şekilde, "Bence böyle gayet iyidi." Hana durdu. "Doğru düzgün bir şey yemediğin için böyle diyebiliyorsun." Mun karşısına geçip "Kilo almaktan endişeleniyorsan sorun değil, her halinin güzel olacağına şüphem yok." dedikten sonra yürümeye devam etti. Hana arkasından bakıp" Bu sözleri nasıl böyle kolayca söyleyebiliyor?" diye iç geçirdikten sonra "Hey, beni beklesene!" deyip Mun'a yetişmeye çalıştı.

İlerdeki parka doğru yürümeye devam edip önlerine ilk çıkan banka oturdular. Mun, sessizliği bozup  Üniversiteye başvurmayı düşünüyorum." dedi. Hana şaşırarak "Sonunda karar verdin demek." Mun gülümsedi "Aslında karar vermiştim ama doğru zamanı bekliyordum."

MUNHANA-TUC - THE UNCANNY COUNTER 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin