Tanrı'nın göğü yaran çığlıklarına kulak vermeden kınayla süslenmiş elini siyah kürenin çevresinde dolandırmaya devam etti.
Bir yandan oturduğu yerde ileri geri sallanıyor, diğer yandan kesintisiz bir şekilde bir şeyler mırıldanıyordu.
Karanlık odadaki ışık kaynağı düzinelerce yakılmış mumlarken ağır bir rutubet kokusu mesken tutmuştu odayı.
Sararmış duvarlardaki çizimler, mumların armağan ettiği gölgelere kapısını açmıştı.
Yeryüzünü inleten bir gök gürültüsü duyulduğunda elinin altındaki karanlık küre yerle bir olmuştu. Gözleri korkuyla açıldığında çığlığı, yağmura karışmıştı.
Ellerini birbirine sürterek bir şeyler mırıldanmaya devam ediyor, ileri geri sallanıyordu. Gözlerinden firar eden damlaların farkında değildi, duyduğu tek ses yağmur sesi olmadığında birkaç dakika sessizce bekledi.
Bebek ağlaması sesi kulaklarını doldurduğunda hızla yerinden kalkarak kapıya ilerledi. Kapının eşiğinde yağmurla bir olmuş bebeği gördüğünde beklemeden içeri aldı.
Simsiyah çarşafla kundaklanmış bebek ağlamaya devam ederken kadın son kez mırıldandı.
Kader bulanmış kan gölüne
Gece gözükmüş meleklere
Tanrı çökmüş dizlerinin üstüne
Göğsüne saplamış bir hançerle
Şeytan izledi tebessümle
Düğümledi ipliği iki yüreğe
Yemin edildi cehennemde
Karanlık artık yeryüzünde
🌑
Oy verip yorumlarınızı eksik etmezseniz çok mutlu olurum, teşekkür ederim:)