Bölüm 3-Kefen

2.7K 119 12
                                    


Jiyan

Acı, hayatımın birçok evresinde benimle beraberdi. Çocukluğumda yerimde duramadığımdan kollarım ve bacaklarım yaradan geçilmezdi. Laftan anlamaz, kimsenin sözünü dinlemezdim. Bu yüzden babaannemden haddinden fazla dayak yemiştim. Ergenlikle birlikte hiç bilmediğim yeni bir acı eklenmişti lügatime. Her ay hastanelik olacak kadar ağrı çeker, bayılana kadar ağlardım. Sonraları fiziksel acı yerini ruhsal acıya bırakmış, acının seviyesi gittikçe artmıştı. Ölümün getirdiği acı, imkansız aşkın acısı, babandan yediğin dayağın acısı, hayallerinden vazgeçmek zorunda kaldığın zamanki acı... Hepsini zaman içerisinde tatmıştım. Ancak şuan hissettiğim nasıl bir acıydı bir türlü anlayamıyordum. İsim veremiyor, acının kaynağını tarif edemiyordum. Başım günlerce uyumuşum gibi ağrıyor, gözlerim tonlarca ağırlığın altında eziliyordu. Kendime geldiğimden beri duyduğum ancak anlayamadığım fısıltılar beni delirtmek üzereydi. Boğulduğumu hissediyordum. Nefes almaya çalıştıkça keskin bir acı ben buradayım diyor ve ihtiyacım olan oksijeni almamı engelliyordu. Beni bu boşluktan neyin çekip aldığını bilmediğim bir anda bembeyaz bir hastane odasında gözlerimi açtım.

Ben daha neler olduğunu algılayamadan Berfin ablam küçük bir mutluluk çığlığı atarak kapıya koştu ve beynime iğneler batıran bir sesle bağırdı.'' Anaa , Siwar gelin gelin Jiyan uyandı'' Ne dendiğini bir türlü anlayamadığım konuşmaların ardından hızlı adım sesleriyle anam yanıma geldi.

'' Oy cane min ( canım).Kurban olduğum Rabbim seni bana bağışladı. Şükürler olsun.'' dedi elleriyle saçlarımı okşayarak. Gözyaşlarını silmek ve ona sarılmak istedim ancak kendimde o gücü bulamıyordum.

'' Bedewiya min (güzelim) su ister misin de hele ?'' Siwar abimin sesi tüm yaşanmışlıkları geri getirmişti. Tekrar acıyı hissettiğimde bu sefer yaralanmamla ilgisi olmadığını biliyordum.

Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Gözleri kanla dolmuştu ve saf pişmanlıkla kaplıydı, yüzündeki yaraların çoğu kapanmıştı. Yalnızca dudağındaki yara uzun zamandır konuşmadığını belli eder gibi usul usul kan sızdırıyordu. Boğazıma oturan yumruyla konuşamayacağımı anladım ve başımı evet dercesine salladım.

Abim beni kırılacak bir porselen gibi yavaşça kaldırdığında omzumda hissettiğim sızıyla istemsizce inledim. Suyu içtiğimde büyük bir rahatlama beni karşıladı. Sahi ne zamandır baygındım ben?

'' Ana '' sesimin çatlamasıyla duraksadım.'' Neler oldu?''

Hatırladıkları annemi tekrar üzmüş olacak ki gözyaşları akmaya başladı. Onun konuşamayacağını anlayan abim araya girdi.

'' Hayatımı kurtardın dile mın (kalbim ). '' dedi teşekkür etmek istercesine. Ne diyeceğini bilemiyor, sıkıntıyla iç çekiyordu. '' Sana ne kadar teşekkür etsem az kardeşim. Gözlerini açmayacaksın diye çok korktum. Senin yerinde ben olmalıydım Jiyan. Sen bunu hak etmemiştin.'' Eliyle burun kemerini sıktı. Onu böyle görmek hiç olmadığı kadar canımı yakıyordu. Seçimleri beni bu hale getirmiş olsa da o benim en değerlimdi. Kızgın da olsam kırgın da olsam ondan vazgeçemez, ölmesine müsaade etmezdim. Sağlam elimle yavaşça elini tuttum.

'' Üzülme abim '' diyip yavaşça gülümsedim. Bu durumda ne denirdi bilmiyordum. Gözyaşlarını saklamak ister gibi yüzünü sıvazladı ve konuştu. 

''Ben hemşireyi çağırayım siz Jiyan'la kalın ana ''

Abim hemşireyle geldiğinde anamı iyi olduğuma ikna etmeye çalışıyordum. Hemşire hanım beni kontrol edip iyi olduğumu onaylasa da yine de ikna olmamış doktor gelene kadar da olmayacağına yemin etmişti.

SENSİZ OLAMAM (TÖRE)Where stories live. Discover now