ATEŞ BÖCEĞİ

3

Canım çiğköfte çektiğinde tüm apartmanı çağırıyorum onlar da geliyorlar binevi çiğköfte partisi yapıyoruz."    " İşleri güçleri yok mu bu insanların sen çağırıyorsun diye çiğköfte partine geliyorlar?" "Beni çok severler kıramazlar beni." dedim sinsi gülümsememle.

"Her seferinde Mahmut amcaya dolma yaptım , Naciye teyzeye koca buldum ve yan komşum Emine ablaya gün daveti var diyip kandırıyorum. Feride abla ve üst komşusu Remzi beyciği flörtleşiyorlar, birini çağırınca ötekisi hemen geliyor. Geri kalanlarla da kavgalıyım."

"Kaç daireli bu apartman?" "On yok yok onbir daireli geçenlerde sümsük Sencer karısından sürekli dayak yiyip evden kovulduğu  için kaçak kat çıktı, ben de belediyeye şikayet ettim yıkım ekibi gelince kavgaya gelir. Cihan'ım Sencer'i ben de o şıllık Gülizar'ı döverim"diyip sırıttım.

Onlarla görülmemiş hesabım vardı onu kapatırım çok isterlerse amel defterlerini de hallederdim. Mahalle abisi moodum on yine hehehe.

"Cihan, sevgilin galiba iki lafından biri Cihan."  Sevgilim değil sevdiğim bile diyemedim, bu da senin ayıbın olsun ateş böceği.

"Sevgilim değil. "  "Neyin?" "Sen de çok meraklısın hee. Asıl sen söyle adın ne, kimlerdensin, böyle adamlarla ne işin var?" Beni duymazdan geldi "Bi kase daha çorba alabilirmiyim? Mercimek çorban güzelmiş."

"Ben de diyorum ki neyi eksik de dışarıda yediğim tavuk suyu çorbasına benzemiyor meğer tavuk suyu diyip mercimek çorbası yapmışım. Çüşşs be Naz bu nasıl yanlışlık." Kendi kendime konuşarak mutfağa vardım. Bi kase daha doldurup koşar adım salona girdim. Önündeki tepsiye kaseyi bırakıp merakla baktım ona.

"Eeee sorularımın cevabını alamadım hâlâ." Boğazını temizleyip kucağındaki tepsiyi masaya bıraktı.

"Adım Kaan, kimlerden olduğumu söylesem de tanımazsın o soruyu geçiyorum." Kafamı olumlu anlamda  elimi de hızlı ol dercesine salladım. "Eee mafya kılıklı adamlarla ne işin var?" "Mafya kılıklı adamlar zaten mafya, onlara çalışıyordum işi bırakıp kendimce birseyler yapmaya çalıştım. Bu da onların yüklü miktarda para kaybına neden oldu. Ortak olalım dediler kabul etmedim sonra tenhada denk düşürüp işimi bitireceklerdi."

"Eeeee" benim onu  kurtardığım kısmı anlatmadı. Sırf o kısım için dinliyordum beni övüp teşekkür etmesini bekliyorum.

"Eee si bu kadar." "Benim olduğum kısmı överek anlatıp teşekkür etmeni bekliyorum hadi bölünmemis gibi devam et." "Egoist misin?"  "Evet başka soru yoksa teşekkürümü bekliyorum ya da övgüye gerek yok ben hergün övüyorum kendimi teşekkür etmen yeterli." "Teşekkür ederim Naz cesaretini takdir ettim her yiğidin işi değil böyle bi olaya müdahale etmek."

Utanmıs gibi yaptım. "Çok ta şey etme insanı vezifem." He he kesin öyledir dermişcesine bakıyordu. Bence içinden diyordu da.

"Kaan kardeş sen dinlen benim çalışıp seni okutmam gerekiyor. Doktor olacaksın sen, kendini kurtaracaksın." mükemmel küçük Emrah taklidimin ardından ayaklandım. "Senin oyuncu olman gerekiyormuş sanat dünyası bi yıldız kaybediyor." "Bunu diyen ilk kişi değilsin muhtemelen sonuncu da olmayacaksın."

Sehpanın üzerinde duran telefonumu gösterip "Para arıyor" dedi. Telefonu alıp hemen açtım kim bilir kaç kez aradı da ben yeni görüyorum.

"NERDESIN SEN, bardaklar ayaklanıp kendi kendilerine mi yıkanacaklar?"  " Hemen geliyorum efendim, saatin nasıl geçtiğini anlamadım. Beş dakikaya oradayım." "Bu sorumsuzluğun maaş kesintine neden olacak. Beş dakika içinde burada olmazsanız Naz hanım maaş alacak bi işiniz olmayacak." Allah'ım sabır ver yarabbim. "Beş dakikaya oradayım efendim." "İyi edersiniz."  Suratıma kapattı it oğlu it.

Sinirle bağırıp ayağımı hırsla yere vurdum. "Sakinsin Naz,patronun saçlarını yolup ona yedirme fikrini at kafandan öyle birşey olmayacak sakinsin, sakin." Derin bi nefes bırakıp tişörtümü düzelttim.

"Benim işe gitmem gerekiyor sende uyu dinlen. Telefonunu ver numaramı yazayım birşey olursa ararsın."  "olur sehpanın üstünde telefon." Telefonu alıp kendi numaramı yazdım ve kendimi çaldırdım. Onun telefonunu verip ayakkabılarımı giyinmeye gittim. "BIRŞEY OLURSA ARA GELIRIM HEMEN." "Bağırma Naz sağır değilim." "Hadi ben çıktım." Kapıyı kapatıp koşarak alt sokaktaki bara vardım. Mutfağa geçip Everest dağını geçmiş bardakları yıkamaya başladım.

Bardakları bitirdikten sonra boşalan pisti süpürüp sildim. Masaları garsonlar halletmiş. Eve gittiğimde saat dört buçuktu. Kaan uyuyordur diye sessizce kapıyı açtım. "Naz geldin mi?"  "Geldim." Ayakkabılarımı çıkarıp kapının ardına ittim. Birkaç saate tekrar giyecektim ne de olsa.
"Uyandırdım mı seni?" Uykulu uykulu bakıyordu. "Uykum hafiftir." "Anladım. Birseye ihtiyacın var mı?" "Yok teşekkür ederim."  "Saat 8 gibi kafeye gideceğim gün boyu yalnız kalacaksın, mutfağın yerini biliyorsun banyo koridorun sonunda tuvalet banyonun sağındaki kapı."

" Evini bana emanet edip gidecek misin?" "Evet." "Naz saf mısın, katilsem ve seni öldürmeye çalışıyorsam ne yapacaksın?"  "Katilsen en fazla ölürüm hem ben hayatımda karşısındaki kişiye teşekkür eden bi katile  rastlamadım. Kaan katil değilsin bunu anlayabiliyorum, baska birsey yoksa uyuyacağım. Üç saat sonra kafeye gitmem gerekiyor. "  "İyi uykular Naz."  "EywAllah sana da."

Üç saat uyuduktan sonra alarmın iğrenç sesiyle uyandım. Yarım saatim vardı. Kafede barda evime yakın yerlerdeydi otobüs  derdim yoktu. Uzerimi değisip elimi yüzümü yıkadım. Uykumu iyi almadığım için gözlerim kızarmış.

Mutfağa geçip iki tane sandiviç hazırladım. Meyve suyunu da bardağa doldurdum. Kendi sadivicim ve meyve suyumu yiyip Kaan için hazırladıklarımı da tepsiye yerleştirip salondaki sehpaya bıraktım uyanınca yer.

Evden çıkıp Cihan'ı aradım dün dönemedim aramalarına.
Mesaj kutusuna girip 'Ciahan kuşum dün çok yorgundum dönemedim sana. Öğle molasında arayacağım seni. ' yazıp kulaklığımı taktım. Dün Kaan ile sakladığımız apartmanın önünden geçerken dünkü çocuk aklıma geldi. Kafenin karşısındaki oyuncakçıdan alırdım bi oyuncak. Sonuçta çocuk bilmeden hayatımızı kurtarmıştı.

Yoğun olmayan kafede öğle molası başlamıştı. Kaan'ı aradım, birkaç çalıştan sonra açtı. "Efendim " "Kaan benim Naz." Uykulu çıkıyordu sesi. Yine uyandırmıştım galiba onu. "İyi misin diye sormak istedim sanırım yine uyandırdım seni." "Yeni uyanmıştım, bıraktığın sandiviçi yemeye hazırlaniyordum ki  sen aradın."  "Anladığım kadarıyla iyisin ." "Sandivicimi yedim mi çok daha iyi olacağım." Kahkaha attım. Beni geliştirdiğini gore çok açtı. "Gülme Naz çok acıkmışım daha fazla dayanamıyorum." "Tamam tamam kapatıyorum bir-" sözümü kesip cümlemi tamamladı. "sorun olursa seni arayacağım Naz." "Tamam afiyet olsun."  "EywAllah eywAllah."

Kaan'la konuştuktan sonra Cihan'ı aradım. Hemen açtı.
" Günaydın Cihan kuşum."  "Günaydın kelebek, dün haber vermeden çıkmışsın birşey mi oldu Ahmet birşey dediyse-" 
"Yok Cihan'ım ya ne diyecek ayaklı libido bara geç kalmamak için kalktım.  Aylin'le konuşuyordunuz bölmeyeyim dedim."  Aha aferin sana Naz kızacak şimdi. "İyi bok yedin Naz. Kızım ben daha kaç kez bir yere birlikte gidiyorsak birlikte çıkacağız diyeceğim. Kafamı kaldırıyorum Naz hanım yok arıyorum cevap vermiyor nasıl korktum haberin var mı senin?"
"Özür dilerim Cihan kuşum bidaha olmaz söz." "Bidaha olursa Naz, ağır trip yersin haberin olsun." "Mesaj alındı kral bidaha olmaz." Gülüşüp biraz daha konuştuktan sonra kafeye geçtim. Güzel bi kahveden sonra öğle molası bitmişti.

Kafede işim bitince oyuncakçıya gidip uzaktan kumandalı kırmızı arabayı aldım. Apartmanın önüne gidip üst üste küçük çocuğun ziline bastım. "Tim o?" "Yakışıklı bi çocuğun oyuncağı vardı onu getirdim." "Abla sen misin, oyuncatımı mı detivdin?" "Evet ablacım oyuncağını getirdim kapının önüne bırakıyorum gelip alırsın olur mu?" "Oluv abla teşekküv edevim." "Rica ederim güle güle oynarsın umarım." Oyuncağı apartmanın girişine bırakıp eve gittim.

Kapıyı açıp içeri girdim ama karşımda birbirinin yakasına yapışmış Kaan ve Cihan beklediğim son şey bile değildi.

KAAN VE CIHAN KANKI OLSA ÇOK IYI OLMAZ MI?

NAZ'IN MINIK ÇOCUGU UNUTMAYIP OYUNCAK VERMESINE KALBIMI BIRAKTIM. SIZDE BU GÜZEL DAVRANIŞA BIR YILDIZ VERIRSINIZ ARTIK.

OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.

ÖPÜLDÜNÜZ...